Servet Çokluğu-5-
Servet sâhibi insan canının her istediğini alır, tüketir, harcar, lükse kaçar, isrâfa girer. İhtiyaçları hiç tükenmez bunun neticesinde derdi bitmez. Zengin kişi hep enerjisini kendi nefsi ihtiyaçlarını karşılamaya odaklayıp fakiri ihmal ederse ahretini ihmal etmiş olur. Meşguliyetlerinin yoğunluğundan yükümlü olduğu ibâdetlerini ihmal ettiğinde yüce Allah Teâlâ’da onu kıyâmet günü ihmal eder. Yine işlerinin çokluğundan aile efrâdının gönüllerin almayı, onlarla ilgilenmeyi ihmal ederse ebedi âlemde kendisi de ihmal olur. İhmal eden ihmal edilir. Hayat çok kısa zengin kişi bir de bakar ki ömür geçmiş, hayatta sona yaklaşmış. Bu sebeple iş işten geçmeden hayâtı farkındalık biliciyle yaşamak gereklidir. Zengin kişi servetiyle birlikte haktan uzaklaşmadan, hatır sayarak, gönül yaparak yaşamını sürdürmesi tasvip edilendir.
Servet, para, zenginlik insanları çoğunlukla yoldan çıkarır. Çarşılar, marketler, alış veriş merkezleri, markalı ürünler insanı farkında olmadan israf kültürüne yönlendirir. Günümüzde ihtiyaç dışı birçok gereksizle evler doluyor, paralar boş yerlere gidiyor. Servet var diye yaşanan lüks hayat, daha rahat yaşam tatminsizlik duygusunu berâberinde getiriyor. Bu durum insanı bitiren sonsuz bir yarıştır. Bolca yiyen ama doymak bilmeyen insanlar, çokça alan ama alma hissi bir türlü bitmeyen insanlar aslında kendi helaklerini kendi elleriyle hazırlıyorlar.
Zenginliğin ardından gelen eğlence ve safahat insanı gaflete düşürür içki-kumar-fuhuş ise insanı günahlara sürükler. Bunlar insanın âkibeti hakkında iyi şeyler değildir. Çünkü insanı hayatta zinde ve huzurlu tutan rûhudur. Ruh yerine nefisler beslenirse insanlar bir türlü huzur ve mutluluğu yakalayamazlar. Acıkan bedenler beslendiği halde ruh beslenmesi ihmal edilen genelde zengin kişiler bir türlü mutlu olamazlar. Onların her şeyleri varken hiçbir şeyleri yoklar gibidir. Ondan sonra bir bakarsınız onca vâridâtın içinde intihar edenler, psikologların kapısını aşındıranlar eksik olmaz. Oysa îman insan için en büyük servettir. Serveti çok olanın da az olanın da gideceği yer nihâyetinde ahrettir. Ölüm gerçeğiyle herkes muhataptır. Ne demişler:
‘Dünya malı çok olanın, aldanma dünyâsına
Dünya benim diyenin, gittik dün yasına’
“Dünyâlık olarak sarfımız, şahsî ve ailevî maîşetimiz içindir. Lâkin israftan kaçınmak zarûrîdir. Çünkü dünyâdaki servet ve imkanlar, mahduddur. Emânettir ve hesâbı mûcibdir. Bunların bugünkü kapitalist nizâmda olduğu gibi hoyratça ve hovardaca kullanılması, gelecek nesillerin hayâtını tehlikeye sokar. Canlı varlıklar içinde yalnız insandır ki, gözü kolay kolay doymaz. Halbuki bir koyun sürüsüne dalan vahşî bir hayvan sâdece o andaki açlığını giderecek kadar öldürür. ‘Bunu da yarın yerim!’ diyerek karnı doyduktan sonra öldürmeye devam etmez. Sürünün diğer koyunlarıyla adetâ arkadaş olur. Buna mukâbil insanoğlu hadsiz hudutsuz ihtiras sâhibidir. Onu bu ihtirasından kurtarmanın birinci şartı, rızkın artıp eksilmeyeceği inancıyla birlikte israftan sakındırmaktır. Kur'ân-ı Kerîm'de: "Hiçbir şey yoktur ki, hazineleri bizde olmasın! Biz onu ancak belli bir ölçüyle indiriyoruz." (1) buyrulmakla, hayâtî taksimâtın ilâhî bir irâde ile olduğu açıklanmakta; anlayana hırs ve tamah yolu kapanmaktadır. İndi ilâhide rızkın taksîm olduğu teblîğ edilmektedir. Emelleri, ihtirasları birbiri arkasına ekleyerek uzatırsak, bu zincirleme arzulara ‘tûl-i emel’ denir. Bunlar da, ancak mezarlıklar hudûduna kadar ömür sürer. Neticesi, hüsran ve nedâmettir. (=pişmanlık) Tûl-i emel, gölge gibi kaçan, güneş gibi batan ve bitip tükenmek bilmeyen fânî emellerden ibârettir. Bu hâl, basîret ile seyredildiğinde, bir elemler yığınıdır.” (2)
Bu sözler hepimize ibret olarak yeter. Kalın sağlıcakla.
---------------
1) Hicr, 21
2) Osman Nuri Topbaş, Muhabbetteki Sır, İst, 2001, s.241
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.