Şer açılımları
Konuyla ilgili sık sık gündeme getirilen bir görüş de şudur: “Efendim eskiden de her çeşit kötülük, faraza hırsızlık, soysuzluk, cinayet vs. vardı. Yalnız haberimiz olmazdı. Şimdi hızlıca medyadan öğreniyoruz.”
Suç artışı, ahlâki düşüş; sadece iletişime, uyanıklığımıza(!) bağlanıyor yahut sanki mazeretler aranıyor gibi.
Doğruluk payı da vardır elbette. Yalnız bu kadar açıktan savunulamazdı. Müttefik, paydaş, yandaş kolay bulunmazdı; fenalık aşikâr edilmezdi.
Sanığı, suçluyu, ya da belli toplum kurallarına aykırı hareket edenleri, şerli kişileri müdafaa eden avukat, psikolog, gazeteci çeşitli meslek erbabı derhal ortaya çıkmazdı.
Şimdi öyle oluyor ki, en âlâ zulme uğrayan, mağdur kimseler “suçlu” durumuna getirilebiliyor. Çocuk tacizinde söz gelişi, kiminde sebep, mağdurun tahriklerine(!) veriliyor.
Genelde ittifakla, yanlış, zararlı olduğu için yasaklanan, toplum aleyhine kimi eylemler için bile mükemmel nedenler, bahaneler bulunuyor.
Seri katillere dahi, acıyacağınız geliyor. Öyle parlak, mazur resmediliyorlar ki.
Kötülük kumkuması kalpler, ürünler, fiiller. Düşünmek bile bir fenalık hâlbuki. İnsan yapısı böyle, ne yapalım diyerek geçiştiremeyiz ki.
En şeni fiilleri göz göre işleyebilirsiniz. Yalnız değilsiniz; sizi destekleyecek birilerini, en fazla, mazluma karşı gösterişli bir özürle(!) geçiştirecek, savunmaperestleri bulabilirsiniz.
Kılıflar, mazeretler, kutsalın düşüşü, kavramların kelimelerin tersyüzü pekâlâ mümkün.
Kısaca bir baskı, otorite hissetmiyor ve kabul etmiyoruz. Dolayısıyla cüret, meydan okuma, aşırılıklar sıkıntısızca(!) gerçekleşiyor.
Mazide değer, kanun çiğnenmesi, cürüm, yasa dışılık, hudut aşma, çizgi dışına çıkma bu kadar rahat değildi.
Dünyadan habersiz(!) olduğumuzdan mıdır bilmem; bugün dahi, piyasadaki bazı yayınlara bakınca; akla hayale sığmayacak şer yolları, rüyanızda görseniz inanmayacağınız sahnelerle, haberlerle karşılaşıyorsunuz.
İşin bir de teşhir, reklam ve propaganda boyutu mevcut. İnce ince işleniyor, kötülük taşları döşeniyor.
Bazen fiskeyle, bir “cerahate” dokunsanız kıyamet kopuyor. En berbat fiili işliyor ama kendini arsızca müdafaa ediyor. Cezalar caydırıcı değil.
Hem bakalım, hadiseyi siz “muzırlık” olarak tanımlıyorsunuz, başkaları da sizinle hemfikir mi? “Belki özgürlük gereğidir, kişi hakları kapsamına girer… Çocukluğunda ne travmalar geçirmiştir zavallı” . Hürriyet, sorumluluk dengesi kalkıyor.
Karısına 30 kez bıçak saplamış; “Öldürme planım, kastım yoktu” diyor adam. Eksersiz(!) yapmış besbelli.
Ne kadar çok sıradanlaştı alçaklık, haksızlık. Buna mukabil göz yumma, âdeta teşvik, duyarsızlık… Bilmem yanılıyor muyum?
Zamanımızda kötülükler, olumsuzluklar, çağdaş araçlarla daha cazip hale getiriliyor. Saklanılacak, hatta utanılacak bir durum değil. Geçmişle en önemli ayrımlardan biri.
Şeytan çağırmak, oynaşmak da zahmetsizce(!) Bir tık yeter, girsin kalbimize.
Arıza, bozukluk, tefessüh, çürüme şu.. bu diye nitelediğimiz bütün eylemlerin, durumların temsilcileri, mekân, ortam, suç makinesi/ hazinesi(!) yol göstericiler; pek az zorlukla elinizin altında, yanınızda.
Anti kahramanlara hayranlık artıyor. Şer takipçileri çoğalıyor.
Belki insanlar bir Yaratıcı’ ya, suçun bir bedeli olduğuna, mutlaka karşılık göreceğine de yeterince inanmıyor.
Veya belli bir inancınız, istikametiniz mevcutsa ve eski zamanlarda sizi engelliyorsa, bugün çağdaş akıl hocalarına ulaşıp, uygun yerlerden fetvalar almak, kabaran vicdanınızı susturup, bastırmak için yorulmuyorsunuz. Önünüz açık…
Teknoloji de neredeyse bir din, kes(k)in inanç meselesi haline gelmişken; “Kanun Benim” demesi, zıvanadan çıkması güç gelmiyor.
Şer açılıyor, akıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.