Sadıklar takdir edilirler
Gençlik inceleme yazısı
Biat (bağlanma), itaati doğurmaktadır. Çünkü biat, Müslüman’ın kendi iradesiyle idareci olarak seçtiği insana itaat edeceğine baştan ifade eden bir harekettir. Bu söz verme hareketi (biat) bu sözü verenin ölümüne kadar devam edecektir. Buna sadakat denmektedir. Nisa suresi 59. ayette; “Ey iman edenler. Allah’a itaat edin, Peygambere itaat edin ve sizden olan Ulu’l-emr’e de itaat edin” buyrulmaktadır. Dikkat edilecek olursa ayet, iman edin demiyor, iman edenlere başınızdakilere “…itaat edin…” buyuruyor.
İTAATIN ÖNEMİ
Dinimiz, itaat etmeye o kadar çok önem vermiştir ki bu sebeple verilen görevleri yapmaya çalışmak en üstün haslet, sözünden dönmek de isyan olarak kabul edilmiştir.
Peygamberimiz bir hadis-i şeriflerinde; “Kim bana itaat ederse Allah’a itaat etmiş, kim bana isyan ederse Allah’a isyan etmiş olur. Kim Emir’ine itaat ederse bana itaat etmiş, kim Emir’ine isyan ederse bana isyan etmiş olur. Biliniz ki emirler sizin için bir kalkandır. Onunla düşmana hücum edilir, onunla düşmandan korunulur.” buyurmakta, Emir’e isyanı Allah’a isyan etmekle eş tutmaktadır.
İbn-i Malik hazretlerinin rivayet ettiği bir diğer Hadis-i Şerif’de Peygamberimiz; “Ey Ashabım. Valilerinizin ve kumandanlarınızın emirlerini dinleyiniz ve onlara itaat ediniz. Üzerinize tayin olunan Vali, başı siyah kuru üzüm gibi siyah saçlı bir Habeşî köle olsa bile” buyurmuştur. (Sahih-i Buhari 11/2124)
SADAKAT, ÜSTÜN MERTEBE
Sadakat, İslam da çok büyük bir rütbedir. Peygamberimizin Miraç’a çıkmasını akıllarıyla kavrayamayan müşrikler, yolda Ebu Bekir’i (r.a) görünce ona; “Görüyor musun? Muhammed Miraç’a çıktım diyor” diyerek O’nu inancında zafiyete düşürmeye kalkıştılar. Ebu Bekir efendimiz müşriklere; “Bu sözleri O mu söyledi?” diye sordu. Onlar da “Evet. O söyledi” deyince, Ebu Bekir (r.a); “O söylemişse mutlaka doğru söylemiştir. Gidip O’nu tebrik etmeliyim” diyerek Peygamberimiz ve miracını imanıyla tasdik etme yoluna gitmiştir. Bu olaydan sonra Ebu Bekir Efendimiz, “Sıddık” olarak anılmaya başlanmıştır.
Allah’ı Zül Celalin, Esma-ül Hüsna’sında ki bir isimi “Es Sadık (c.c)”, peygamberimiz isimlerinden birisi de “Sadıgun (s.a.v)”dur.
İnananlar arasında “ihanet eden Brütüs’ler” bulunmaz. Eğer varsa, bu onun gerekli iman sahibi olamadığını gösterir. Hazreti Ömer’i camide secde anında sırtından bıçaklayarak şehit eden bir Ateşperest idi. Peygamberimizin irtihalinden sonra Müseyleme t-ül kezzap (yalancı peygamberler) çıkmış ancak Müslümanlar onlarla savaşarak yok etmişlerdir.
Sadakate açıklık getiren âlimlerimiz; “Sadakat, kendisine iyilik ve ikramların (makam, mevki gibi) sunulduğu anlardaki bağlılık değil, kendisine cezaların verildiği, makam ve mevkiden uzaklaştırıldığı zaman yapılan itaat ve bağlılıktır” demişlerdir.
EMİR’İN HATASI OLABİLİR
Emir’ler de bir insandır ve her insan gibi hata yapabilir, kusurlu olabilir, günah işleyebilir. Emir’in yaptığı hatalar ve kusurlar kendisini ilzam eder (ilgilendirir).
İbn-i Abbas’tan rivayet edilen bir hadis-i şerifte; “Her kim Emir’inden fena bir hâlin sudur ettiğini (yaptığını) görürse, onun fenalığına sabretsin (hemen isyan etmesin) Çünkü her kim cemaatten (ümmetten) bir karış ayrılır da o halde ölürse, muhakkak ki o cahiliyet ölümü ile ölmüş olur” (Sahih-i Buhari 11/2112) buyrulmaktadır.
Emir’in, ihanete varan hareketleri, bunaması, delirmesi ve ölümü gibi hallerde ona yapılan biat düşer, ama bu hemen yeni bir Emir’in belirlenmesine yol açar.
İLK İŞ EMİR’İN BELİRLENMESİDİR
Peygamberimiz bir hadis-i şeriflerinde; “Üç kişi yola çıkarsa birisi imam olsun” buyurarak hangi yol ve hangi işte olursa olsun üç kişiden birinin emir olmasını diğerlerinin de ona itaat etmesi gerektiğini bildirmektedir. Bu tavsiye, dağınıklığı ortadan kaldıracak, işlerin yapılmasında herkesin kendi görevini yerine getirmesini sağlayacaktır.
Peygamberimizin (s.a.v) irtihali (aramızdan ayrılması) üzerine, Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer, defin ve teçhiz hizmetleri ile meşguldürler. Bu esnada kendilerine bir haber gelir. Bu haberde “Ashabın önde gelenleri Ben-i Sakafe’de toplanmışlar, Halife seçmek için görüşme yapıyorlar.” Bunun üzerine onlar da işlerini yarım bırakarak Ben-i Sakafe’ye gelirler. Ne yapıyorsunuz? diye sorulunca da, hepsi ittifakla; “Peygamberimiz’den sonra başımıza bir Halife seçmek istiyoruz,” derler. Ancak ihtilafa düştükleri (fikir ayrılığı) bir husus da vardır. O da halife, Muhaciri’nden (Mekkeliler) den mi olacak, yoksa Ensar’dan (Medineliler) mi, olacaktır? Bu konuyu açıklığa kavuşturamamışlar, konu üzerinde konuşmaktadırlar.
Bu hâl devam ederken, Hz. Ömer elleriyle Hz. Ebu Bekir’in ellerinden tutar ve “Ey, Ebu Bekir. Ben sana biat ediyorum” der. Hz. Ebu Bekir böylece Halife belirlenmiş olur ve diğer sahabeler de Ebu Bekir’in ellerinden tutarak ona biat ederler ve halifenin emrinde olduklarını ifade ederler. Daha sonra Peygamberimizin defin ve techiz işlerini yaparak onu Medine’de ki kabrine defnederler.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.