ŞABAN AYININ SULTÂNI
Efendim bu hafta itibârıyla bildiğiniz üzere, Peygamber Efendimiz aleyhisselâm’ın ayı olan Şaban ayı başladı. Bu mübârek ayda, mübârek peygamberimizle bizler de mübârekleşelim inşaALLAH. Geçen ki yazımızda; ‘imânın tadı, Allâh’ı ve Peygamberi sevmekle alınır. Cennette Hz. peygamberle berâber olabilmek için O’nu sevmek gerekir.’ Demiştik hatırlarsanız. Bu sevginin nasıl olacağını yine Rasûlullâh’ın sözlerinden öğrenelim:
Hz. Peygamberin sünnetini yaşatmak sevginin göstergesidir. “Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhisselam şöyle buyurdu; ‘Kim benim sünnetimi ihya ederse beni sevmiş olur. Beni seven de cennette benimle berâberdir.” (Tirmizi, Sünen, İlim, 39/16) Hz. Peygambere salâtü selâm getirmek sevginin gereğidir. Peygamber Efendimiz karşısında edebimizi muhafaza etmek, O’nun ismi anıldığı zaman: “Muhakkak ki Allah ve melekleri Peygamber'e salât ederler. Ey iman edenler! Siz de O’na teslimiyetle salât ve selâm getirin” (Ahzab, 56) emri gereği O’nun mübârek ismi anıldığı zaman salât ve selâm getirmek gerekir. Zira Peygamber Efendimiz aleyhissalâtu vesselam, normal bir insan gibi değildir. Evet O bir kuldur ama nasıl bir kuldur? Rabbimizin en sevdiği ‘Habîbim’ dediği Peygamberidir. O’na edeple, tâzim ve hürmet etmelidir. Hatta âyette: “Ey inananlar! Seslerinizi, Peygamber'in sesini bastıracak şekilde yükseltmeyin. Farkına varmadan, işlediklerinizin boşa gitmemesi için, Peygamber'e birbirinize bağırdığınız gibi yüksek sesle bağırmayın” (Hucurat, 2) emri ortadayken O’nun ismi anıldığında tıpkı yanımızda gibi edep korunmaz mı?
Hz. Peygamberi seven, sevdiğine tâbi olur, O’na itaat eder. Bunlardan da öte, İslâm diniyle müşerref olabilmek ve ahirette kurtuluşa erişebilmek için Allah-ü Teâlâ Hazretleri'ne ve O’nun Peygamber'ine itaati emreden: “(Ey Muhammed)! De ki: Ey insanlar! Şüphesiz ben, yer ve göklerin hükümranlığı kendisine âit olan Allâh’ın hepinize gönderdiği peygamberiyim. O’ndan başka hiçbir ilah yoktur. O, diriltir ve öldürür. O halde, Allâh’a ve O’nun sözlerine inanan Resulüne, o ümmi Peygamber'e iman edin ve ona uyun ki doğru yolu bulasınız” (A’raf, 158) emri varken, o Peygamber baş tacı edilmez de ne yapılır?
Yine Kur’ânu Azûmüşşan’da: “Ey iman edenler, Allâh’a itaat edin, Peygamber’e ve sizden olan ulu’l-emre itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz Allâh’a ve Resulü’ne götürün (onların talimâtına göre halledin). Bu hem hayırlı hem de netice bakımından daha güzeldir.” (Nisa, 59) ve “Hayır, Rabbine and olsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem tayin edip, sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymadan tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar” (Nisa, 59) âyetleri yaşanan hayâtın her alanında Peygamber aleyhisselâm’ın rehberliğine muhtaç olduğumuzu göstermektedir.
O her mânâ, her hususta ve her durumda Müslümanların yegâne rehberidir. O’ndan hayâtı boyu yanlış bir davranış sâdır olmamıştır. Olsa zâten Rabb’i ikaz ederdi. Çünkü O Güzel İnsânı Rabb’i terbiye etmişti. (Suyutî, Câmu’üs sağir, I.c, s.12) Yüce Rabb’imiz O Güzel Peygamberi için: “Sen yüce bir ahlak üzeresin.” (Kalem, 4) buyuruyor. Hal böyleyken bugün gerek Müslümanlar gerekse tüm insanlık, O Güzel Ahlak Timsâli, şerefli Kitâbımızda belirtildiği üzere Allâh’ın Hak Elçisini, kendimize tek misal ve en güzel model olarak almamız şarttır. Çünkü
Topyekun bütün insanlığın her hâlükarda, Son Peygamber Nebiyi Zişân Efendimizin getirdiği ilâhi mesajlara, O’nun pratik hayâtına aktardığı sünnetlerine ivedilikle ihtiyâcı vardır. İnsanlığın hâlü perişanlığı bunu teyid ediyor. Tabi bunun için, O En Kâmil Ahlak Timsâlî Güzel Peygamberi tanımamız gerekiyor. İşte biz elimizden geldiğince bu seneki Şaban ayı yazılarımızda, bu hususları işlemeyi mürâd ediyoruz Rabb’i Teâlâ izin verirse inşaALLAH.
Şaban ayınız mübârek ola, Cumanız hayrola.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.