Ramazan Bezirgânları Sahnede
Mübarek Ramazan ayının yarısını geçmeye geçtikte, ramazan öncesinden beridir gazeteler ve televizyonlar vasıtasıyla zoraki konuklarımız olan ramazan bezirgânlarının iftar programları, sahur programları ve sohbetleri artarak devam ediyor.
Hem de tam namaz vaktinde.
Başta belediyeler ile gazete ve televizyonlarda bu kadar para oldukça da gazete köşelerinde, sahnelerde ve tv ekranında halka din bilgisi öğretiyorum, din anlatıyorum ayağıyla kendilerini paralayan(!) bu arada da oldukça yüksek miktarlarda paralanan ramazan bezirgânlarının misafirlikleri galiba hiç eksik olmayacak.
Hâlbuki ramazan ayı insanlar için, özellikle de Müslümanlar için bir rahmet, mağfiret, arınma ve içe dönüş ayı olmalıdır.
En başta da ramazan programı yapıyorum diyen yöneticiler ve programa katılan din âlimi ve sanatçı geçinenler için.
Ama nerede?
Dünya telaşına az da olsa ara vermek ve her zamankinden biraz daha fazla ibadete yönelerek iç dünyasını arıtmak için bir fırsat ve merhamet ayı olarak görülmesi gereken mübarek Ramazan Ayı, ne yazık ki fırsat bu fırsattır diyebilen bir kısım fırsatçılar için siyasi, ticari, ekonomik ve reklâm açısından eşi bulunmaz bir fırsatlar ayı olarak görülmektedir.
Mübarek Ramazan bir gelse de çalakalem program düzenleyip, istediğim gibi bir harcama yapma sürecini başlatsam kabilinden bir beklenti ile muhterisler tarafından on bir ay süreyle ve dört gözle beklenen bu ay, kendisi ve sorumlu olduğu çevresi için geçen günleri bir kez daha gözden geçirme ve kendi iç hesaplaşmasını yapma niyeti taşımayanlar için nerede ise adeta şeytanların zincire vurulduğu ay olarak değil de, şeytanların zincirini kırdığı ay gibi görülmektedir.
Kültür faaliyeti adı altında yapılan programlar, esasında kendi şahsi reklamlarını görsel şova dönüştürerek rant elde etme şeklinde yapılıyor olsa da, nasılsa Ramazan ayı programı olması nedeniyle hesap sorulmayacak düşüncesi son yıllarda bu kişilerde hakim olmaya başlamıştır.
Böyle olunca da bu tür kişilerin hayatında Ramazan öncesi geçen zamanlarda olduğu gibi, Ramazan sonrası hayatlarında hiçbir değişiklik olmamakta ve başı rahmet, ortası mağfiret ve sonu cehennem azabından kurtuluş olan Mübarek Ramazan ayı hiç bir iz ve eser bırakamadan nasılsa tekrar gelecek beklentisiyle sessiz sedasız geçip gidivermektedir.
Geçen seneki ramazan öncesi ve sonrası faaliyetler(!) ile bu seneki faaliyetleri kıyaslayın ne demek istediğimi açık seçik göreceksiniz.
Yapmadıkları veya daha doğru bir deyimle bir takım toplumsal endişeler ile yapamadıkları tek bir şey kaldı galiba.
O da Osmanlının son yıllarında İstanbul’da yaşayan gayrı müslim azınlıkların sur dışında, direkler arası adı verilen rezalet yuvalarında modernlik adı altında işledikleri ne kadar melanet ve hayâsızlıklar varsa onların bir çeşit benzerlerini Müslüman kardeşlerini namaz vaktinde topladıkları parklara ve şehir meydanlarına taşımaktır.
Eskilerden bahsedince sözün burasında bir şey daha ifade etmek gerekecek.
Eskiler, mesleği ve görevi ne olursa olsun kişisel menfaat ve kârını ön plana çıkaran fırsatçılara bezirgân, gösterişten uzak, sade bir hayat yaşayanlara ise kalender derlermiş ve eski zamanlarda kimin bezirgân, kimin kalender olduğu çok kolay ayırt edilirmiş.
Haydi, bu ayrımı şimdi siz yapın bakalım.
Kim kimdir meydana çıksın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.