Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

Pazar Günü Mevlid Kandili

Pazar Günü Mevlid Kandili

Bütün bir insanlığa en mükemmel insanlık örneği sunan son Peygamber Hz. Muhammed Mustafa aleyhisselam, 1435 yıl önce Rebiülevvel ayının 12. Pazartesi gecesi tan yerinin ağarmaya başladığı bir kutlu vakitte dünyâ âlemine teşrif etmiştir. O daha doğmadan Risâlet güneşi cihânı nûruyla doldurdu. İşte bu sebeple ‘Mevlid Kandili’ yedi kat semâlardan ilâhî nur ve feyizlerin yerleri, gökleri doldurduğu Rahmeten-lil-âlemin’in rahmetinin sağnak sağnak mü’min gönüllere aktığı mânevî ışıltıları olan bir mübârek gecedir. Dolayısıyla ‘Mevlid Kandili’ yalnızca Müslümanlar tarafından değil tüm insanlığın kutlamasına değer bir sevinç gecesi olmalıdır, diye düşünüyoruz efendim.

Yaratılıştaki ilk nur O’nun nûrudur. O’nun nûru, ilk insan ve ilk Nebi olan Hz. Âdem (A.S)’ın yaratılışından önce yaratılmıştır. Cenâb-ı Hak O’nu kendi nûrundan yaratmış ve âlemleri de O’nun nûrunun hürmetine yaratmıştır. Kâinat âdeta en muhteşem mücevheri içinde taşıyacak olan bir muhafaza gibi O’nu beklemekte idi. Ve nihâyet Rebiülevvel ayının 12. gecesi O eşsiz nûru Muhammedî dünyâya teşrif edince yeryüzü O’nunla şeref kazandı. O’nun nûru âleme ışık oldu. Bu husus bir kutsi hadiste şöylece geçer; ‘(Ey Habîbim!) Sen olmasaydın, Sen olmasaydın; bu kâinâtı yaratmazdım.’

Kısâsı Enbiya’da nûr Nebi’nin doğumu şu şekilde anlatılır: ‘Fil yılında ve Rûmi aylardan Nisan içinde, Rebiülevvel ayının 12. Pazartesi gecesi, sabaha doğru henüz tan yeri ağardığı vakit, âlem bir başka âlem oldu. Yâni Hâtem’ül Enbiyâ Muhammed Mustafa aleyhissalâtu vesselam doğdu. Ve gün doğmadan âlem nur ile doldu. Abdullah’dan Âmine’nin alnına geçmiş olan nûr-i melâhat O’nun alnına geçti. Devr-i Âdem’den beri evlattan evlâda intikal edegelen nûr-i hatemiyyet şimdi sâhibini buldu. Ve artık onda karar kıldı.

Âmine’den riâvet olunmuştur ki; ‘Ben, sâir hâtunlar gibi gebelik zahmeti çekmedim, gebelere ârız ağırlıkları görmedim. Fakat gece rüyâmde gördüm, bir kimse gelip; -Yâ Âmine! Muhakkak bilmelisin ki, sen hayru’l-âlemîn’e hâmilesin. Doğduğu vakit adını Muhammed koyasın, dedi. Fakat velâdet eriştiğinde kulağıma büyük bir ses geldi, ürktüm. Hemen bir ak kuş geldi, kanadıyla arkamı sığadı. Benden ürkme ve korkma hâli geçti. Bir yanıma baktım, bir beyaz kâse ile şerbet sundular. Alıp içtiğim gibi her tarafımı nur kapladı. O anda baktım, gördüm ki, Abdimenaf kızlarına benzer, fakat gayet uzun boylu bir çok kızlar, beni tavaf ediyorlar. Taaccüb (hayret) ettim, Ya Rabbi, bunlar kim ola? Dedim.

Vakt-i velâdet-i Muhammediye’de Âmine’nin gözünden perde kaldırılıp, o vechile nûr-i cinânı (cennet hurilerini) ve melâike-i kirâmı görmüş ve daha nice hârikulâde haller temâşa eylemiş olduğu mervidir. O gece Abdu’l-Muttalib, Mescidi Haram’da Cenâb-ı Hakk’a teveccüh ve münâcaat üzere iken, Müjde, yâ Abdu’l Muttalip! Şimdi Âmine’den bir çocuk doğdu. Vücûdu âleme rahmettir, diye hafiften bir ses işitmiş ve hemen Âmine’nin yanına gitmiş, orada dahî nice hârikûlâde şeyler temâşa etmiştir.’ (1)  

Şu hakikat kesinlikle bilinmelidir ki, bizleri yüce yaratıcıya muhabbete götürmeye sebep efendimiz aleyhisselâm’a olan muhabbetimizdir. O kutlu Nebi’nin muhabbeti hem insanlık için hem Müslümanlar için biricik yürek sığınağıdır. Yürekler O güzellikler şâhikasının ismiyle huzûra kavuşur O’nun varlığının nûru tüm kâinâta ithaf edilmiştir. O’nun mübârek ismi şerifleri gönüllerin nakışı, yüreklerin sürûrudur. O ebedîlik tahtına oturmuş çok özel bir kıymettir. O’nun muhabbetini yüreklerinde taşıyanlara ne mutlu! Bu vesileyle müminler gazâbı ilâhiden ve azâbı ilâhiden kurtulurlar. Kalpler O’nun sevgisinin feyziyle parlar, yüzler ışıldar. Nerede bir nur ve nerede bir güzellik varsa O’nun nûrunun ve güzelliğinin akisleridir. O olmasa idi hiçbir şey olmaz idi. Âlemde ne varsa hepsi O sebebdendir. O halde O sallallahu aleyhi vessellem’i sevmek inanan için en mecbûri bir vazifedir. O’na muhabbet insanlığın kendisine yükleyebileceği en zirve sevgidir.

Bu vesileyle hepinizin önce cumasını sonrada inşaALLAH Pazar günü erişeceğimiz ‘Mevlid Kandili’nizi mübârek ediyorum. Böylesi güzel bir günün gündüzünü oruçlu geçirip, gecesini de ibâdetu taatle değerlendirip efendize salâtu selamlar getirerek O’nun şefaatine nâil olabilmeyi Rabbim cümlemize nasip etsin efendim. 

1) Kısâsı Enbiya, c.I, s.51-52

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi