“Osmanlı Filistin cephesinde yıkıldı”

“Osmanlı Filistin cephesinde yıkıldı”

Prof. Dr. Caner Arabacı, “Osmanlı Devleti’ni yıkan harp, bizim açımızdan 1.Dünya Harbi’ni sona erdiren harp Suriye-Filistin cephesinde üç ordumuzun aynı anda ve bir ay içerisinde yok oluşuyla beraber gerçekleşmiştir” dedi

Hikmet İlim ve Sanat Derneği’nin bu haftaki Pazartesi Sohbetleri’nde, Osmanlı Padişahlarının 36’ncısı olan Sultan Vahideddin konuşuldu. Hisder Başkanı Prof. Dr. Önder Kutlu, Prof. Dr. Caner Arabacı’ya sohbetin sonunda hediye takdimi yaptı.

SOHBETTE DEPREM YAŞANDI

KTO Karatay Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Caner Arabacı, Meram Uluslararası Gençlik Akademisi’nde gerçekleştirilen tarih sohbetinde Osmanlı Devleti’nin yıkılışını ve son Osmanlı Padişahı Sultan Vahdettin’i anlatırken deprem oldu. Çok güçlü hissedilen deprem sırasında şaşkınlık yaşanırken sarsıntı bittikten sonra Prof. Dr. Caner Arabacı, “Allah hepimizi bela ve musibetten korusun. Yıkım devrini konuşmaya yerde mi dayanamıyor… Vahdettin’in yetiştiği padişahlık dönemi, Osmanlı’nın tam zelzele geçirdiği yıkım dönemi” dedi.

ABDÜLHAMİD’DEN SONRA OSMANLI’DA PADİŞAH YOK

Konuşmasına “Uzun bir aradan sonra bizleri buluşturan ve bir araya getiren Allah’a hamdolsun” diyerek başlayan Prof. Dr. Caner Arabacı, Osmanlı’nın nasıl sarsılarak yıkıldığı üzerinde durarak önemli açıklamalar yaparken Sultan Vahdeddin’in, “Osmanlı’nın yıkılışını derisinde, kafasında, yüreğinde hisseden bir devlet adamı” olduğunu söyledi. Sözlerine “II. Abdülhamid’den sonra Osmanlı’da padişah yok. Yâni ne Mehmet Reşat, ne Mehmet Vahdeddin ne de VI. Mehmet sultanlık görevini yapabilmiş insanlar değil. Çünkü ipin ucu bunların elinde değil.” Şeklinde devam eden Profesör Arabacı, “Mehmet Vahdeddin devrine ait Osmanlı- Cumhuriyet Arşivinde binlerce belgenin olması lâzım. Ama 60 civarında malzeme çıkıyor. Onların önemli bir kısmı da tebrik telgraflarına ayrılmış. Ayrıca sünnet düğününe ait belgeler var. Hâlbuki Türkiye’den ayrılmasıyla ilgili, yurtdışı hayatıyla ilgili, İstanbul’un işgal dönemiyle ilgili binlerce belgenin bulunuyor olması lâzım.” dedi.

adsiz-002.jpg

YIKIM ÖNCE KAFA VE DEĞERLERDE BAŞLIYOR

Mehmet Vahdeddin’in II. Mahmut’un torunu, Abdülmecid’in oğlu olduğunu ifade eden tarihçi Arabacı, şunları dile getirdi: “Mehmet Vahdeddin 1861’de doğar ve altı ay sonra babası ölür. Dört yıl sonra anası ölür. Ana ve babadan öksüz büyür. Osmanlı’da bir gelenek var. Dört yıl, dört ay ve dört günlük iken evlatlar eğitime alınıyor, özel hocalar tutuluyor, yetişmesine gayret ediliyor. Üvey ana elinde ama Osmanlı terbiyesinden geçmiş bir adam. Onun için devrine göre iyi yetiştiğini söyleyebiliriz. Vahdettin’in yetiştiği padişahlık dönemi, Osmanlı’nın tam zelzele geçirdiği yıkım dönemi. Yıkımın başlangıcı kafa ve yüreklerde başlamış durumda. Devletlerin yıkımı genelde dış darbelerle olmuyor. Aslında devleti devlet yapan, milleti millet yapan, coğrafyayı vatan yapan değerlerde yıkım olduğu zaman devletler çabuk yıkılıyor. Aslında Osmanlı’nın yıkılışı Tanzimat öncesinde başlıyor. Biz biliyorsunuz bu süreçte önce ideal yapımızı kaybettik. Bu devleti kuran, bu coğrafyayı vatan haline getiren değerleri batılı değerlerle yer değiştirmeye başladık. Bu sürecin ardından okumuş zümreyi kaybettik. Okumuş zümreyi, aydın zümreyi düşmanlarımıza kaptırdık. Adetâ okumuş zümre bu vatanın gelişmesi, yükselmesi için çaba sarfedeceğine burayı vatan haline getiren değerlerle savaşan, düşmanın değerlerini bu vatan ve millete hâkim kılmaya çalışan Beşinci Kollar hâline geldi. Günümüzde okumuş zümreye sahiplenme, bu vatanı yeniden diriltecek, yükseltecek, değerleri üzerine yeniden inşâ edecek, geliştirecek nesilleri eğer yetiştirmezsek Allah korusun işte bölücülük ve benzeri afetler derken benzer bir yıkımı yaşamamız mukadder hâle gelebilir.”

KONYA DA İŞGAL EDİLMİŞTİR

Meselâ Konya’daki tren istasyonu, Akşehir’deki tren istasyonu kısa donlu İskoçlar tarafından işgal edilmiştir. Daha sonra Konya’nın içi de bir yıl süreyle 1.600 kişilik İtalyan işgal gücü tarafından. Konya Lisesi de İtalyan işgal kuvvetlerinin karargâh binası olmuştur. Konya da işgal edilmiştir. Yâni işgal bir daha dirilmesin diye, toparlanılmasın diye gerçekleştirilmiş. Bu bir Şark Meselesi uygulamasıdır. Bin yıllık Batı’nın Anadolu’yu işgal, yeniden hıristiyanlaştırma düşüncesinin reel hale getirilme çalışmasıdır. Peki, burayı böyle bağladığınız zaman şurayı nasıl izah edeceksiniz? Meselâ Filistin Nablus bozgunu, Suriye’nin kaybı, üç ordunun birden yok edilip bizim felâkete gidişimiz sırasında aynı sıralar büyük bir zaferimiz var. Eylül 1918’de Türk Ordusu, Kafkas İslâm Ordusu adıyla Rusları, Ermenileri, İngilizleri yenen hatta bunlara Almanları da ilave etmemiz lâzım. Türk ordusu Bakü’yü ele geçirir ve orada bir Azerbaycan Devleti kurulur. O bölgeden yerli katılımlar vardır ama işin özü; Nuri Paşa’dan eratına varıncaya kadar Türk Ordusu’dur, Mehmetçik’tir. Nablus bozgunu yaşanırken aynı anda Kafkaslarda zafer var. Bu bir çelişki değil midir? Bu nasıl izah edilecektir? Şu kadarını arzedeyim. Komuta kademesinde birileri, Osmanlı Devleti’nin yenilmesini, barış antlaşmasının yapılmasını istemiştir. Bozgunla ilgili çekiliş hareketini Yıldırım Orduları grubu adındaki hızla, yıldırım hızıyla gerçekleştirmiştir. Binlerce kaybımız vardır. Ondan sonra Osmanlı devleti barış anlaşması yapmaya, yani teslim olmaya mecbur kalmıştır.”

HABER MERKEZİ

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.