Örtünme tarzımız (2)
“İnsana faydasız çok bilgiden ziyâde, edep ve yüksek terbiye lâzımdır.”
Abdullah İbn-i Mübârek (r.al.)
Günümüzde en çok istismar edilen konulardan birisi ne yazık ki tesettür yani örtünme konusudur. Samîmî ve İslâm’ı yaşama gayreti olan Müslümanlardan hiçbirinin böyle bir derdi olmadığı halde, nifakı seven ve İslâmî yaşayış gayreti olmayan kişilerin, üzerinde durduğu bir konudur bu. Zira bu uygulama, onların nefislerine ağır gelmektedir. Onlar nefsanî istek ve arzuları peşinde koşarak yaşamayı tercih ediyorlar. Bundan da ötesi, bazıları neredeyse tesettürün özellikle başörtüsünün bir emir olmadığını söyleme cür’etinde bulunabiliyorlar.
Halbuki başta Peygamber Efendimiz (s.a.v.) döneminde olduğu gibi, tarihin her döneminde tesettüre uyulmuş, başörtüleri başları tam örtecek şekilde ve yakaların da üzerine salınarak kapatılmıştır. Sormak lâzım bu insanlara:
-Acaba siz âyetleri Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’den daha iyi mi anlıyorsunuz? O’na âyet-i kerîme nazil olunca mü’minlerin eşleri ve kendi eşleri kapandığı zaman, niçin O buna engel olmamıştır? Demek ki Allah (c.c.)’ın Rasûlü de böyle anlamış ve uygulanmasını istemiştir.
Aynı zamanda, Benî Kaynuka Yahudilerinden birisi, Müslüman bir hanımın örtüsüne el uzatınca, Kâinatın Efendisinin (s.a.v.) onlara savaş ilân ettiği asla unutulmamalıdır.
Tesettürün Anlamı
İnsanın fıtrî, tabiî, örfî veya dînî bir gerekçeyle vücudunun belli yerlerini örtmesi anlamında terim. Sözlükte "örtünmek, kuşanmak; başkaları ile kendisi arasına perde koymak, bir şeyin içinde veya arkasında gizlenmek" anlamlarındaki tesettür, terim olarak ilgilileri ve ölçüleri dinen belirlenmiş örtünme yükümlülüğünü ifade eder. Kelimenin kökünü oluşturan setr, "örtmek, gizlemek, perdelemek, engel olmak" gibi manalara gelir. Aynı kökten sitr gizlenmeye yarayan engel, perde vb. şeyler için ve mecazen "çekinme, korku, hayâ" anlamında kullanılır. (Apaydın, H. Yunus, Tesettür mad., DİA.)
Tesettür İffetin Gereğidir
Şüphesiz ki tesettür iffetin bir gereğidir. Ancak tek başına örtü iffetli olmaya yetmez. Sağlam bir iç disiplin ve kendine hâkimiyet, Kur’an diliyle “takva elbisesi” de lâzımdır.
Tesettür sadece örtünmek değildir. İlgili ayetlerde kadının giyim kuşamı yanında bakışları, yürüyüş ve tavırları, hatta konuşma biçimleri de bir düzene bağlanmıştır. Rabbimiz bir ayet-i kerimede şöyle buyuruyor: "Ey Âdem'in evlatları! Bakın size edep yerlerinizi örteceğiniz giysi, süsleneceğiniz elbise indirdik. Fakat unutmayın ki en güzel elbise, takva elbisesidir. İşte bunlar Allah'ın ayetlerindendir. Olur ki insanlar düşünür de ders alırlar." (7 A’raf 26.)
Setr-i Avret
Sözlükte "örtmek" anlamındaki setr ile "vücudun gösterilmemesi gereken mahrem yerleri" manasındaki avret kelimelerinden oluşan setr-i avret, fıkıh terimi olarak namazda ve namaz dışında gereken yerlerin örtülmesini ifade eder. (Okumuş, Fatih, Setr-i Avret mad., DİA.)
Avret yerini örtmek ıstılahta Setr-i Avret olarak adlandırılır. Avret, sözlükte; eksiklik, kusur, örtülüp gizlenmesi gereken yer ve kadın gibi manâlara gelir. Dînî bir terim olarak, bakılması haram; örtülmesi farz olan uzuvlara “avret yeri” denir.
Yıkanma, tabiî ihtiyaç, taharetlenme gibi durumlar dışında, tenhada bulunuluyorsa da, namazda veya namaz dışında avret yerlerinin örtülmesi şarttır, (yani her bir mü’mine farzdır. Farz ise yapılması kesinlikle emredilen şeydir.)
Erkeğin avret yeri, göbekten îtibaren diz kapağı dâhil, dizin altına kadar olan kısımdır. Kadınların yüz ve ellerinden başka, sarkan saçları dâhil, bütün bedenleri avrettir. Yüz ve elleri ise namaz dışında da avret değildir. Ayakları konusunda farklı görüşler olsa da, daha sağlam olan görüş uyarınca ayakları da avret değildir.
Avret yerleri olan ön ve arka uzuvlar ile bunlar dışında “hafif avret” sayılan uzuvlardan birinin tamamı veya en az dörtte biri açık bulunur ve bu durum namazın bir rüknünü eda edecek kadar sürerse namaz bozulur. (Döndüren, İslâm İlmihali, s. 226-228.)
Avret yerini örtecek bir şey bulamayan kimse oturarak veya ayaklarını kıbleye doğru uzatarak îmâ ile namaz kılar. (Dereli, M. Vehbi, Açıklamalı Namaz Hocası ve İlmihal Bilgileri, Konya 2006, s.108.)
Âyet-i kerîmede kadınların örtünmesi konusunda şöyle buyurulur:
(Ey Peygamber) “Mü'min kadınlara da söyle; gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Zînet yerlerini açmasınlar, bunlardan kendiliğinden görünen kısmı müstesnâdır. Başörtülerini yakalarının üstüne koysunlar.
Ziynet yerlerini kendi kocalarından, kocalarının babalarından, oğullarından, kocalarının oğullarından, kendi erkek kardeşlerinden, kendi kardeşlerinin oğullarından, kız kardeşlerinin oğullarından, kendi kadınlarından, kölelerinden, erkeklik duygusu kalmayan hizmetçilerden veya henüz kadınların gizli yerlerine muttalî olmayan çocuklardan başkasına göstermesinler.
Gizlemekte oldukları zînetleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü'minler! Hepiniz Allah'a tevbe edin. Böylece korktuğunuzdan emin, umduğunuza nail olursunuz.” (24 Nur 31.)
Ayet-i kerimede baş örtüsü anlamında geçen ve sözlükte "gizlemek, örtmek, saklamak" anlamındaki hamr kökünden türeyen hımar, (çoğulu humur) "kadının başına örttüğü örtü, baş örtüsü" demektir.
Tabii ki ayet-i kerimede zikredilen sınıflardan bir kısmı, fitne korkusu olduğu zaman uygulanamaz.
Bir başka âyet-i kerimede ise şöyle buyrulur:
“Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına dış örtülerini üstlerine giymelerini söyle. Bu onların tanınıp kendilerine sarkıntılık edilmemesi için daha uygundur. Allah çok bağışlayıcı ve çok esirgeyicidir.” (33 Ahzab 59.)
Ayet-i kerimedeki Celabîb/tekili Cilbab, "bütün bedeni saran bir giysi, kadının örtündüğü her şey, kadının elbiselerini baştan aşağı örttüğü -milhafe/çarşaf gibi şey, milhafeden biraz küçük, geniş bir kadın giysisi" şeklinde tanımlanır. (Apaydın, H. Yunus, a.g.md. DİA.)
Tesettür Erkekler İçin de Emredilir
Tesettür sadece kadınları değil, erkekleri de içine alır. Yukarıda erkeğin avret yeri de belirtilmiştir. Onların da edeplerini ve ırzlarını korumaları emredilir:
“(Ey Resûlüm!) Mü’min erkeklere söyle; gözlerini (haramdan) sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar! Bu, onlar için daha temizdir. Şübhesiz ki Allah, (onların) yapmakta oldukları şeylerden hakkıyla haberdardır.” (24 Nur 30.)
“Gözlerini haramdan sakınmaları” belli tabii ki. “Irzlarını koruma” emri ise kendilerinin hem giysi, hem de zinaya gitme konusunda emredilen hükümlere riayet etmelerini hatırlatmaktadır.
Bu ayetlerden anlıyoruz ki; örtü, Allah'a iman edenlere has, Allah'ın emir ve tayin buyurduğu özel bir giyim şeklidir. Bu giyimin modelini Allah Tealâ bize Kur'an'da çizip göndermiş ve hemen ardından bu tür giyimin sebebini de bildirmiştir. Mü'min kadın örtündüğü zaman, diğer kadınlara da güzel örnek olabilir. İzzetli ve şerefli bir dinin mensubu olduğunu öncelikle kıyafetiyle göstererek, saygın bir kişilik kazanır. Sonra kazandığı bu kişilikle, toplumun rahatsız edici sözlü ve fiili saldırılarından korunmuş olur. Örtünün faziletini ve taşıdığı değeri, tabiatın şuursuz varlıklarında dahi görebiliyoruz. Peki, nasıl olur da insan denilen eşref-i mahlûkat, örtüsünü üzerinden atarak, bütün bir kâinatın tesettürüne ve tesettür dengesine karşı gelerek meydan okurcasına soyunur, açılır, saçılır dersiniz? Bütün bir kâinat örtünün, örtü sahibini her türlü tehlikeden koruduğunu göstermektedir aslında. Naşit Tutar (İnzar Dergisi 84. Sayı).
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.