Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

Okullar Hayat Olsun

Okullar Hayat Olsun

Eğitim sistemimize son aylarda getirilmek istenen yeni çerçeve toplumun birçok kesimini heyecanlandırırken bâzı kesimleri de yıllardır saplandıkları ve bir türlü bırakmak istemedikleri ideolojik eksenli endişeleri berâberinde getirmiştir. Eğitim konusunda toplumun önüne konan modeller ve yapılan icraatlar; ‘Acaba insanlara bir fayda getirir mi, getirmez mi?’ açısından değerlendirmeye tâbi tutulması gerekirken endişeli kesim illâ da her şeye karşı çıkarak her zaman ki inatçı ve uzlaşmaz tutumunu sergilemeye devam ediyor.
Her seferinde ‘yüce Meclis’ diye vurgu yapanlar Meclis çatısı altında neredeyse boks maçı yapar gibi milletin gözü önünde son derece yakışıksız tablolar ortaya konuyor. Bu seviyesizlik hakikaten hepimizi derecesiz üzüyor. Milleti temsil eden vekiller daha derli toplu daha yapıcı daha mâkul olmalılar. Mevcut prosedüre göre önlerine getirilen meseleleri tartışırlar, getirilen tasarıların olumlu, olumsuz taraflarını belirtip oylarını ona göre kullanırlar. Demokrasisinin gereği budur. Yıllardır demokrasinin faydalarından bahsedenlerin, yumruk yumruğa gelerek böylesi anti demokratik tavırları asla kabul edilemez. Her vekil daha sorumlu davranmalı, hiç yoktan ortamı germenin ne anlamı var? Lütfen biraz itidal! Lütfen biraz daha sorumlu tavır!
Mevcut hükümet, Fatih projesiyle eğitimde teknolojik entegrasyon sağlamak, eğitime yeni çağdaş donanımlı katkı amaçlı bir çalışma başlattı. Bu yeni projenin hayâta geçirilmesi sürecinde, hemen her insanın desteklemesi gerekirken yanlı olarak böylesi çağdaş projede dahi menfilikler arandı. Proje kapsamında pilot okullarda uygulamaya giren ‘tablet bilgisayar’ için bile teknoloji asrında yaşamamıza rağmen menfi propaganda yaparak olası olumsuzlukları dile getirdiler. Her şeyin bir çâresi var. Yeter ki mâkul olalım.
Yaklaşık iki yüzyıldır çağdaş ve modern Avrupalının karşısında bir şeyden anlamayan, geri kalmışlık psikolojisinden kurtulamayan dindar, muhafazakar insanların, bu projeyle biraz kendilerine güven geldiği artık Müslümanların ilim, bilim, sanayi ve teknolojik konularında ilerlemesi mümkündür imajı ile özgüvenle hareket ettiği ortada. Bizim insanımızda en ileri seviyedeki öğretim materyallerine lâyıktır. Yok, efendim matbaacılar, kitapçılar iflas edecek, çocuklar bilgisayarın sanal dünyâsında uyuşacak, okuyanlar azalacak vs türünden türünden endişeler yersiz endişeler. Bunların hepsinin doğruluk payı olabilir lâkin her şeyin bir çözümü vardır ve çağ yanımızdan akarken onlara eğitim açısından bigâne kalmamız elbette düşünülemez. Çağ ancak çağla yakalanabilir. Matbaa sektörü gerileyecekse teknik sektör ilerleyecek. Sanal dünya teşvik görecekse zâten gençler bütün bütün onun içinde tabletlerle doğru kullanım bilgisi verilecek. Okuma oranı düşecekse Türkiye’de okuma oranları zâten hiçte yüksek değil. Yâni böylesi kısır açmazlarla getirilen teknik donanımı baltalamaya çalışmak akıl kârı değil! Yapıcı uygulamaların neden yanında olunmuyor? Hayret bir şey! Biraz insaflı olamaz mıyız?
Meselâ, Milli Eğitim Bakanı, okullardaki bilgisayar laboratuvarlarını ve kütüphaneleri birleştirerek daha kullanışlı salonlar yapacaklarını söyledi. Bakan; ‘Hafta sonları eğer istiyorlarsa velilerimiz de öğrencilerimizle birlikte buralardan yararlanabilecek. Başka bir ifâdeyle biz bilgisayarları ve kütüphaneleri halkın en yakınına getiriyor, âdeta halk kütüphanelerini yeniden kurduruyoruz. Böylece çocuklarımız, internet kafelerden kurtulmuş olacak.’ dedi. Bakan, Milli Eğitim, Orman ve Su İşleri Bakanlıkları ile Türkiye Belediyeler Birliği işbirliğiyle düzenlenen ‘Okullar Hayat Olsun’ projesinin imza törenine katıldı. Törende konuşan Bakan, çok amaçlı salon projesini anlattı; ‘Bilgisayar laboratuvarları ve kütüphaneler daha etkin kullanılması için birleştirilecek. Okul bahçeleri yeniden düzenlenecek. Bahçelere üst üste duvarlar ve tel örgüler çekmek yerine duvarları daha da kısaltacağız. İlköğretim okullarında geleneksel çocuk oyunları alanları kuracağız. Bahçelerimizde amfi tiyatrolar yapacağız. Hafta sonlarında çocuklarımız aileleriyle buraya gelip etkinliklere katılabilecekler.’ Diye açıkladı. Şimdi bu uygulama ne güzel bir uygulama! Ben yılların eğitimcisi olarak müthiş sevindim. Çok yapıcı öğrenciyi ve veliyi kazanmaya yönelik bir çalışma ayni zamanda öğrenciye ve veliye değer verildiğinin de bir göstergesi Yanlış bir şey var mı bunda? O zaman siyâsi görüşümüz ne olursa olsun doğruya doğru demek gerekmez mi?
Yaklaşık on beş milyon üzerinde bir öğrenci sayısına sâhip ülkemizde isteniyor ki eğitim ve öğretimde her icraat; bilimin yol gösterdiği doğrultuda ulusal ve küresel değerlerin öğretildiği, sorun tespit eden ayni zamanda cevap üreten, kişisel yeteneklerin üretime dönüşme yollarının açıldığı bir sistemle gençlerimiz eğitilsin. Bu eğitim sistemine sağlık, spor, girişimcilik, âfet bilinci, sivil savunma gibi donatılar da katılsın. Ayni zamanda biz istiyoruz ki genel ‘ahlak bilgisi’ yâhut ‘ortak rûhî değerler’ tüm öğrencilere öğretilsin. Memleketimizde olduğu kadar tüm dünyâdaki gençlerin içinde bulunduğu vahim durum gelecek adına herkesin umudunu kırıyor. Ancak bu hususta hükümetleri abluka altında tutan sivil toplum kuruluşları ve dış kaynakların desteklediği bâzı dernek ve vakıfların baskısı da tartışmayı olumsuz etkiliyor. Çocuklarımız adına gerçekleştirilecek her türlü hayırlı çalışmanın herkes yanında olmalı.
Milletleri ayakta tutacak en mukaddes şey; ‘ortak değer’ ‘ortak bilinç’ ve ‘ortak vicdan’dır. Milli Eğitimin millisinin içinde yer alması gereken temel öğelerle nesiller biçimlenir. Eğer bu öğeleri bir kenara atarsanız ya da hafife alırsanız o zaman o toplumdaki herkes bireysel yaşayan, kendi kafasına göre takılan kalabalıklara dönüşerek millet olma bilinci kaybolur. Bu bilinç okullarda kazanıldığı için okulların kültür ve kalite birikimi çok önemlidir.
Eğitim sistemlerinde yasalara bağlı davranış biçimleriyle, vicdâna dayalı davranış biçimleri arasında çelişki olmamalıdır. Bunu yaptığınız takdirde birçok dengesizlik ve olumsuzluk kendisini gösterecektir, bugün olduğu gibi. Toplum ahlâkındaki ‘ortak vicdan kültürü’nün, bireylerin ahlâki özelliklerini sergilemede belli yaptırımları vardır. Buna ‘baskı’ denemez olsa olsa ‘dengeli olmayı teşvik’ diye nitelendirilebilir. Yâni toplumum genel ahlâkına ters düşebilecek her aşırılık reddedilebilir. Ahlak kuralları bütün yasa ve yaptırımların önündedir ve doğrudan doğruya kişilerin vicdanlarıyla alâkalıdır. Bu bağlamda öğretmen-veli, öğrenci-öğretmen ilişkileri ve iletişimleri değerlendirilebilir. Devam edelim inşaALLAH. Şimdilik esen kalın efendim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi