M. Emin Karabacak

M. Emin Karabacak

Nuh (a.s) Kadar Ömrümüz Olsaydı…

Nuh (a.s) Kadar Ömrümüz Olsaydı…

Ne kadar yıl yaşadığı bilinmeyen; fakat 950 yıl peygamberlik yapan “Biz Nuh’u kavmine peygamber olarak gönderdik. O da aralarında bin yıldan 50 sene az kaldı.” (Ankebut,14). Rivayete Nuh (a.s)’a göre bir kadın ağlayarak gelir ve oğlunun genç yaşta öldüğünü söyler.

Nuh (a.s) oğlunun kaç yaşında olduğunu sorunca kadın; 300 yaşında olduğunu söyler.

Nuh (a.s) da kadına: “Ahir zamanda insanlar 60-65 yıl yaşayacaklar, senin oğlun bak; 300 yıl yaşamış.” der.

Kadın da: “Peki, o zaman o insanlar ev bark sahibi olabilecekler mi?” der.

Nuh (a.s) da: “Evet. Hem de ne evler barklar…” der.

***

Rivayete göre eski zamanlarda Rabbinin aşkıyla yanıp tutuşan sabah akşam ibadetle uğraşan bir zat varmış. Öyle ki bu adamın dünyalık hiçbir şeyi yokmuş. Nerde sabah orda akşam yaparmış.

 Bu adamın halini gören zamanın peygamberi “Gel sana bir kulübe yapalım, ibadetlerini orada daha rahat yaparsın.” demiş. Allah aşığı zat da zamanın peygamberine “350 yıllık hayat için kulübe yapmaya değmez.” demiş.

 Bunu duyan zamanın peygamberi Allah aşkıyla yanan zata:  ''Ahir zamanda son peygamberin ümmetinin ömrü ortalama 60-65 yıl olacak." demiş.

O zat da: ''Peki, bu insanlar o zaman evde yapacaklar mı?” diye sorar.

Zamanın peygamberi de: “Hem de ne evler, ne saraylar, ne köşkler yapacaklar.” der. Bunu duyan zatta zamanın peygamberine:

“Benim o kadar ömrüm olacağını bilsem bir ağacın gölgesinde oturur ibadetlerimi yaparım.” demiş.

Herhalde Nuh (a.s) ve zamanın peygamberine o zaman;  zamanımız insanın hallerini de anlatsalardı bize daha farklı gözle bakıp daha farklı değerlendirirlerdi diye düşünüyorum.

“Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zâriyât,56) buyuran Cenab-ı Hakk’a kul olarak yaratılan bizler; şu üç günlük dünyada gerçekten de ömrümüzü boşa geçirmekteyiz. Evin en iyisini, en iyi yerden olmasını isteriz. Ardından eşyasının markalı ve kaliteli olmasını isteriz. Bir iki sene sonra da modası geçti diye yenisini almak için tekrar mağaza mağaza gezeriz.

 Sonra evin ikincisi derken yazlığını (yazlıklar, bağ evleri, yayla evleri…)  düşünür ve fırsatını bulduk mu da hemen yaparız. Çocuklar büyüyüp evlenme çağları yaklaştıkça çocuklarında evini arabasını düşünmeye başlarız. Ömrümüzü 100’e varacağını bilsek torunlarında ev ve arabasını da düşünüz gibime geliyor.

Araba alırız, bir iki yıl bindikten sonra değiştirmeye kalkarız. Araba değiştirirken çocukları da unutmayız. Telefonuydu, bilgisayarıydı, beyaz eşyasıydı, onlar da değişimden nasiplerini alırlar. Değişimin haddi hesabı da yoktur.

Gerçekten de bizler dünya malına gösterdiğimiz hassasiyeti ibadetlerimizde de göstermiş olsaydık belki de bugünkünden daha bilinçli bir Müslüman olurduk. Telefon ve bilgisayarda bulunması gereken özellikleri araştırdığımız kadar, bir Müslüman da bulunması gereken özellikleri de araştırmış olsaydık herhalde İslam’ı yaşantımız bugünkünden daha çok farklı olurdu.

Şu üç günlük dünyada değişmesi gereken bir şey varsa, inanın o da bizleriz diye düşünüyorum. Oysa bizler nimetler içinde yüzerken Rabbimize en güzel şekilde kulluk yapmak gerektiğini ne kadar çabuk unutuyoruz.

 Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de: “Biz, insanların hangisinin daha güzel amel edeceğini deneyelim diye yeryüzündeki her şeyi dünyanın kendine mahsus bir ziynet yaptık.” (Kehf,7) buyurur.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) hadislerinde şöyle buyurmaktadırlar:

“Her ümmet için bir fitne vardır, benim ümmetimin fitnesi de maldır."(Tirmizî, Zühd, 26).

"Sizin için korktuğum şeylerden biri, dünyanın süs ve güzelliklerinin sizlere açılmasıdır. Şüphesiz ki bu mal hoştur, tatlıdır. Ondan fakire, yetime ve yolcuya veren bu malın Müslüman sahibi en iyi (insan) dir. Bunu hak etmeden alan, yediği halde doymayan kimse gibidir. O mal, kıyamet günü aleyhinde şâhitlik yapacaktır."(Buhârî, Zekât,47)

"Bir sürüye salınan (dadanan) iki aç kurdun sürüye verdiği zarar, kişinin mal ve şeref hırsıyla dine verdiği zarardan daha fazla değildir." (Tirmizî, Zühd,43)

"Âdemoğlu için iki vadi dolusu mal olsaydı mutlaka bir üçüncüyü isterdi. Âdemoğlunun iç boşluğunu (karnını) ancak toprak doldurur (gözünü toprak doyurur). Allah tövbe edenleri affeder." (Buhârî, Rikak,10)

Sonuç olarak Nuh (a.s) kadar ömrümüz olsaydı… cümleyi zihninizde sizin tamamlamanız daha uygun olacağını düşünüyorum. Çünkü yazıya devam edecek olursam buna; ne gazetemdeki köşem ne de sizin okuyacak zamanınız vardır.

Selam ve dua ile...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M. Emin Karabacak Arşivi