Muharrem ayı ve hicri yılbaşı
Sevgili Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâm’ın Mekke’den Medine’ye hicretinin gerçekleştiği Muharrem ayına nasipse, 9 Ağustos Pazartesi günü itibârıyla erişmiş bulunacağız efendim. Şimdiden siz değerli okurlarımızın Muharrem ayını tebrik ediyoruz. Değerlerimizi ihya etmek adına sizlere daha önce verdiğimiz gibi, bu güzel ayla ilgili bilgilendirmeler yapmak arzusundayız.
Muharrem sözlükte; ‘pek kıymetli, değer verilmesi gereken, hürmetli’ anlamlarında geçiyor. İslam dîninde ‘Muharrem’ ayı haram aylardandır, bu ayda cedel yok, harp yok. Ayni zamanda Muharrem ayı, Hicrî yılın ilk ayıdır yâni 9 Ağustos Pazartesi günü Müslümanların ‘Hicrî yılbaşı’sıdır. Bu vesileyle Hicrî yeni senenizi de, tebrik etmiş olalım. Bu yeni sene hayırlara teşne olsun inşaALLAH. Milâdi yılbaşında birilerinin tepinip, eğlendikleri gibi değil, biz Müslümanlar olarak, Hicrî yılbaşımızı oruç ve ibâdetlerle kutlarız zira Kutsî Rehberimiz müminlere böyle tavsiyede bulunmuştur. Bizim kıstasımız Kur’an ve Sünnettir.
Hicrî ayın başlangıcını, Rasûlullah Efendimiz aleyhissalâtu vesselam nasıl geçirmişse biz ona bakarız. İbni Abbas (r.a)’dan gelen bir hadisi şerifte; ‘Zilhicce’nin sonuncu günü ile Muharrem’in birinci günü oruç tutan, geçmiş yılı oruçla bitirip yeni yıla oruçla başlamış olur. Allah Teâlâ o orucu onun elli yıllık günahına kefâret eder.’ Buyruluyor. (Günye, 2/54) Ne büyük karlı kazançlar bunlar! (Yâni bu Pazar ve Pazartesi oruçlu geçirilebilirse ne mutlu bize!)
Muharrem ayının ilk gününden itibâren duâya yönelmeli. Bilhassa ümmeti Muhammed’in dirliği, birliği, selâmeti ve esenliği için çok duâlar etmeli. Müslümanların kardeşlik şuuruna sâhip olarak birbirlerine kenetlenmeleri, bölünme ve parçalanmalara meydan verecek davranışlardan şiddetle kaçınmaları gerekiyor. İslam düşmanlarının İslam coğrafyasını talan ettikleri hatta Ortadoğu’daki târihsel birikimlerimizin savaşlar, bombalar vesilesiyle nasıl da yok edildiği gâyet açıktır. Böylesi bir vahşet ve tekrarlanan acımasız zulümler dahi bizi birbirimize kaynaştırmayacaksa, kardeşlik bilincini oluşturmayacaksa, cihad rûhunu ortaya koymayacaksa doğrusu yazık bize!!!
O halde elimizle bir şeyler yapamadığımızda duâya sarılmalı, istiğfara yönelmeliyiz. Burada bir kıssa anlatmama müsâde edin lütfen: Zamânın birinde evliyâdan bir zâta bâzı sıkıntıları olan kişiler müracaat ederler. Kimi der ki; ‘Efendim, benim çok fazla maddi problemim var, ne yapayım?’ O zat der ki; ‘Evlâdım çok tevbe istiğfar et.’ Bir diğeri; ‘Efendim amansız bir hastalığım var, ne yapayım?’ O yine; ‘Evlâdım çok tevbe istiğfar et.’ Der. Kimileri de; Hanımla geçinemiyoruz, ne yapayım?’ ‘Çocuğum olmuyor, ne yapayım?’ derler. O yine ayni cevâbı verir. Orada bulunanlar duruma hayret ederler, her birinin sıkıntısı başka hepsine ayni şeyi tavsiye etmesinin sebebi hikmetini o muhterem zâta sorarlar. O da cevâben; ‘İstiğfar öyle bir anahtardır ki, açılmaz kapılar onunla açılır.’ Buyururlar. Zâten bu konuda İki Cihânın Rasûlu aleyhissalâtu vesselam Efendimiz’de buyuruyorlar ki; ‘Bir kimse istiğfârı dilinden düşürmezse, Allah Teâlâ ona her darlıktan bir çıkış, her üzüntüden bir çıkış yolu gösterir ve ona beklemediği yerden rızık verir.’ (Ebû Dâvud, Vitr 26)
Dolayısıyla yeni gireceğimiz senede kendimiz, âilemiz ve ümmeti Muhammed adına çokça tevbe ve istiğfar etmeliyiz. Bizim için açılacak yeni amel defterimize yüce Rabb’imizin rızâsına uygun ameller yazdırmamızı, Allah Azze ve Cell’in gazâbından muhafaza olunmamız için duâlar isteyelim. Bu yeni senede nefsimizin azgın isteklerimizin kölesi olmaktan, kovulmuş şeytanın içimize fısıldadıklarından, hile ve oyunlarına kanmaktan yüce Mevlâ’dan bizleri muhafaza etmesi için duâlar ederek Rabb’imizden yardımlar talep edelim inşaALLAH.
Yeni Hicrî yılın, Allâh’ın ayı olan Muharrem ayının Müslümanlara hayırlar, iyilikler, güzellikler, başarılar getirmesini, ağlayan İslam coğrafyasının yüzünün gülmesi ve izzetinin artmasına vesile olmasını Allah Teâlâ’dan niyaz ederiz.
Ancak söyleyeceklerimiz var:
Memleketimizin ciğeri ormanlarımızı yakarak cennet vatanımızı cehenneme çevirmek isteyen ülke içi ve ülke dışı tüm şer odaklarını, Rabbi Teâla şu mübârek haram ay hürmetine, mübârek Cuma hürmetine, kahru perişan eylesin. Yakana, yapana, yaptırana, yardım edene, sevinene Cenâbı Hak, dünya ve ahrette en ağır cezâları versin. Bize kurdukları tuzaklara kendileri düşsün, yaktıkları ateşlerde kendileri yansın, umduklarına ulaşamasınlar inşaALLAH. Duâmız odur ki;
‘Yüce Rabb’imiz! Yanlış yollarda olanları doğru yola çevir, doğru yoldakileri şaşırtma, kaydırma, son nefese kadar sırâtı mustakim çizgisinden bizleri ayırma. İnsanlardan ah almaktan bizleri muhafaza eyle. Affı olmayan günahlardan Sana sığınırız. Bizi millet olarak koru, hıfz eyle. Bu yardımsever, necip halkımızı Sen’den başkasına muhtaç eyleme. Devletimize zeval verme. Ya Rabb’i! Sen ki, imkansızları imkanlı hâle getirirsin. Şu mübârek Cuma günü hürmetine, gönder rahmet yağmurlarını söndür yangınlarımızı, dindir acılarımızı. Biliyoruz, Sana karşı çok mahcûbuz, çok günahkârız. Affet bizleri yüce Rabb’im affet ne olur. Bizleri hayırla ıslah eyle. İslam ile Müslümanları bir daha dirilt ya Hazrete Allah.’
Yalnız yakanlara, yaktıranlara bunca felâkete sevinenlere de bir sözümüz var: “O GÜN CEHENNEME DOLDUN MU DERİZ? O DA, DAHA VAR MI? DER” (Kaf, 30) Bu âyet muhtevâsınca, yakılan her ağaç, her ev, her mâsım can, her günahsız canlı için her biri ayrı ayrı ateş cehennemi olsun sizin için’ inşaALLAH.
Cumânız mübârek olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.