Süleyman Küçük

Süleyman Küçük

MODERN KAPİTALİZM

MODERN KAPİTALİZM

Kapitalizm kimseyi sevmez. Yalnızca kendi sistemini, sitemine para kazandıranları ve paranın getirdiği küresel gücene boyun eğen köle ruhlu insanları sever.
Uluslararası ilişkileri nihayetsiz bir güç mücadelesi olarak gören kapitalizm, paranın yegane sahibi olabilmek amacıyla I. Dünya Savaşı sonrasında, dünyadaki güç dengesi ve ittifakların ancak sıcak savaş ile elde edilebileceğini kabul ettirmiştir.
2. Dünya Savaşı sonrasında kurulan yeni küresel düzen, bu güç ilişkisi anlayışının diplomasi ve jeopolitik konularını ise, emperyalizmin oyun alanı olarak görülen ırk olgusunun öne çıkarıldığı milli devletler çerçevesinde şekillendirmiştir.
Aradan geçen yüz yıllık sürede dünya kapitalizmi batı toplumları başta olmak üzere, dünya insanlığı aleyhine aldığı zulme varan ekonomik tedbirler, savaş ve işgal kararlarıyla gerçek yüzünü ortaya koymuştur.
Katliamlara varan insan ölümleri ile kötüleşen imajını düzeltmek için de, savaşa ara verilen dönemlerde büyük sermaye gruplarının en temel amacı olan sendikasız ucuz emek elde ederek hem iç piyasada ucuz mal imajı oluşturmak, hem de ele geçirmek istediği ülkelerin piyasalarında rekabet gücü kazanmak amacıyla göç olgusunu kullanmaktadır.
Ülkelerin demografik yapısını değiştirecek ölçüde yaşanan göç olayı, küresel kapitalizmim iki türlü işine yaramıştır.
Bir taraftan göç olgusuna maruz kalan ülkelerin yerli halkının milli duyguları uyandırılarak arka planda oynanan büyük oyun için alan açılırken, diğer taraftan büyük sermaye sahiplerine ucuz işçilik girdisi sağlayarak ücretlerin baskılanması, vergilerin hafifletilmesi ile toplam girdi maliyetlerinin aşağı çekilmesi hedeflenmektedir.
İnsanlık tarihi boyunca söylenen en büyük yalan kapitalizmin, faşizmin ve komünizmin yeryüzündeki yoksulluk ve köleliği kaldıracağı ve zenginliğin insanlar arasında adaletli bir şekilde bölüşüleceği yalanıdır.
Özellikle "Küresel Köy" ifadesinin bütün insanlarda oluşturduğu hayalin üzerinden 50 yıl bile geçmeden, saldırgan küresel kapitalizmin gerçek yüzünün saldırgan küreselleşme olarak ortaya çıkması, küresel köyün aslında küresel bir yağma alanı olduğunu ispatlamıştır.
Doğru bir açıdan bakıldığında küresel kapitalizm uygulamaları olarak dayatılan özelleştirmeler başta olmak üzere, kamu hizmetlerinin piyasa oyuncularına daha doğrusu küresel şirketlere terk edilmesi yoluyla devletin küçültülmesi, kamu ve özel sektördeki esnek istihdam ve sendikasızlaştırma gibi uygulamaların, hep büyük sermaye gruplarına yarayan uygulamalar olduğu görülecektir.
Dövizin baskılanması ve üretime yönlendirme yerine paraya yüksek faiz verilmesinin teşviki büyük işletmelere maliyet avantajı sağlarken, küçük işletmelerin bir biri ardına piyasadan çekilmesi sonucunu doğurmaktadır.
İlk bakışta bu ekonomik politikalar küresel sermayeye eklemlenen yerli büyük sermaye grupları için avantaj sağlıyor gözükse de, uzun dönemde küçük büyük tüm sermayenin uluslararası dayatmanın getirdiği tahribata maruz kaldığı görülecektir.
Kapitalizmin daha doğrusu küreselleşsen kapitalizmin insanlık için yol açtığı en büyük felaket ve işlediği en büyük suç, siyasi yapıyı sürekli olarak zenginlerin lehine ve fakirlerin aleyhine çalışan, kültürel ve siyasi bir baskı mekanizması olarak inşa etmiş olmasıdır.
Küresel saldırgan kapitalizmin oyun alanı olan küresel siyasetin eylem gücü olarak da, yoksulu daha yoksul, zengini daha zengin yapan ve ülkelerindeki maddi ve coğrafi zenginlikleri kendilerini işbaşında tutanların kasalarına transfer edecek bir siyasi kurmuş olmalarıdır.
Üstelik bu zulüm prosedürünü de, o ülke insanlarının kendi elleri ile oy verip iş başına getirdikleri siyasilerin kurması, işin en garip tarafıdır.
FARKINDA MIYIZ?
Faşizm ve komünizm denemelerinden sonra bile insanlığın yaşadığı en büyük trajedi, küresel yoksulluk ve fakirliğin bütün dünyayı ele geçirmeye çalışan küresel kapitalizmin, dünya çapında yaygınlaşan saldırganlığının sonucu olduğunun farkına varılamamasıdır.
Kapitalizm öğretisinde bütün bir insanlık için maddi zenginlikte eşit hale gelmenin, yaratılışa aykırı olduğu içi, gerçekleşmeyecek bir rüya olarak gösterilirken, yine aynı insanlık için bir yüz karası olan yoksulluk ve sefaletin de, insan haysiyetine ve vakarına yakışmayan bir durum olduğu asla öğretilmez.
Bu nedenle insanların, ülkelerine ve kendilerine dayatılan politikaların ve uygulamaların, herkes için aynı ölçüde adil olmadığını ve o toplumdaki her kesimin aynı gemide olduğu felsefesine inanmaması gerekmektedir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Süleyman Küçük Arşivi