Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

Milli Eğitimdeki Kargaşa

Milli Eğitimdeki Kargaşa

Haftaya başlayacak olan yeni eğitim öğretim yılı münâsebetiyle eğitimci vasfımız hasebiyle hoş görmediğimiz bâzı hususları yazalım diye istiyoruz efendim.

Her dönemde değişen bakanlarla gelen değişimlerin haddi hesâbı kalmadı. Yeni gelen bakanlar kendi yenilikleri ile berâber geliyorlar. Daha geçen dönemki bakanın yaptığı yenilikler rayına oturmamışken bir diğeri farklı yenilikleri vizyona sokuyor. Bir bakan sınav sistemi kalkacak diyor öbürü senede on iki sınavı gündeme getiriyor. Milli Eğitim âdeta yap-boz tahtasına çevrildi. 4+4+4’ün getirdiği eğitim külfeti (yanlış anlaşılmasın o sistemi hep destekledim ve desteklemeye devam ediyorum, benim burada söylemek istediğim aksaklıklar) tamâmen giderilmeden başka bir uygulama devreye giriyor. Bu durumdan hem veliler hem öğretmenler çok müşteki. Kılık kıyâfetteki serbestiden de kimse memnun değil.

Yıllardır bu memleketin Milli Eğitim politikası bir türlü istenen düzeyi yakalayamadı. 1980’lerden bu yana Milli Eğitim câmiasının bir mensubu olarak eğitim meselesini çok yakından tâkip eden bir eğitimci vasfıyla geliştirilen sistemlerin bizzat içinde oldum. Öğretmen câmiasında Milli Eğitimin uygulanma amaçlı gönderdiği pratik metotlara uyum sağlamada ve tâkip etmekte çok zorlandığımız zamanlar oldu. Öğretmen Milli Eğitimden uygulanacak diye gönderdiği metoda veya sisteme tam adapte oluyorken başka bir bakanın gelmesiyle o sistem tamâmen bitirilip başka bir uygulama gündeme getiriliyor. Onu uygularken bir başkası derken bir türlü belli bir eğitim ölçütü tutturulamıyor. Öğretmenler sistemlerle bütünleşirken geçirdiği sıkıntılar, öğrencilerin şaşkınlıkları…

Bir zamanlar kredili sistem getirildi, sınıf geçme yerine ders geçme yöntemi benimsendi. Yabancı dil dersinde sınıflar ikiye bölünerek aynı ders saatinde iki farklı öğretmen aynı sınıfın bölünmüş öğrencilerine farklı bir iletişim yöntemiyle yabancı dil dersi verdi. Bu uygulama için henüz okullar hazır olmadığından aynı okulda taşımalı derslik eğitimleri yapıldı. Sınıfın ayrılan yarısı okulda boş derslik arar oldu. Boş sınıf bulunamadığında kimi zaman beden salonları kimi zaman labratuvarlar sınıf olarak kullanıldı. Bu husûsu uzun uzâdiye niye yazdım, şunun için: Yeni geliştirilen uygulamalarda alt yapı hazırlanmadan hemen pratiğe geçilince çok çeşitli karmaşalar oluyor ve o eğitim yılı boşa kürek çekiliyor. Bu yeni getirilen on iki sınav konusu da ayni yanlışların ürünü olmaya aday bir uygulamadır.

Eğitime getirilen yenilikleri tüm yazarlar, eğitimciler, gazeteciler çok yakından tâkip ederek bu konudaki fikirlerini dile getiriyorlar. Haksız değiller… ‘Ben yaptım oldu’ anlayışı tasvip edilemez. Bir kere Milli Eğitim deneme-yanılma politikalarıyla yürümez. Adı üstünde eğitim konusunda, Milli bir yönetim anlayışı benimsenmeli. Hatta bu politikada bireylerin (hem öğretmen hem öğrenci) rûhî ve psikolojik eğitimlerini de içine almalı.

Eğri oturulsa bile doğru konuşulmalı. Dünya iflâsın eşiğindeyken ülkemiz ekonomik açıdan nasıl da savrulmadan büyüme ve gelişmesini sürdürebildi ve hâlâ da sürdürüyor. Edindiğimiz bilgilere göre memleketimizin hatırı sayılır, kafası çalışan, bilgi üreten ekonomistleri yirmi-otuz kişilik bir gurup oturdular tüm dünyânın kalkınma süreçlerini ve dünya ekonomisiyle ilgili şöhret sâhibi ne kadar kitap varsa okudular ne kadar uygulama varsa hepsini incelediler. Bir ay kapandılar bıkmadan, yorulma nedir bilmeden, uykularından ve şahsi işlerinden fedâkarlıklar yaparak okudular, araştırdılar. Sonra da neticeye geldiler. Bu problemler içinde biz ülkemizi nasıl kalkındırabiliriz? Sorusunun cevâbı için kolları sıvadılar başladılar çalışmaya azim ve kararlılıkla. Bâzen getirilen ek uygulamalar veya başka hoşumuza gitmeyen pratikler canımızı acıtsa da katlanıldı ama başarı da böyle geldi. Ancak burada şunu da belirtmek yerinde olacak. Ekonomi konusunda o günlerden bu yana işin başında olan kişiler değişmedi hâlen ekonomi politikası onlarla başarılı bir şekilde yürüyor. İsim vermek pek âdetim değil ama bu sefer vermeden geçemeyeceğim. Ali Babacan meselâ, işin başından beri saha da.

Aynı uygulama Milli Eğitim için de yapılmalı. Gizli veya açık eğitim câmiasında kafası çalışan, bilgi üreten, gelişmeleri tâkip eden, vizyon sâhibi bir grup teşkil edilse. Dünyânın tüm eğitim sistemleri, daha önce denenmiş pratik uygulamalar, şu an vâr olan sistemler tek tek incelense, konuyla ilgili tüm rağbet gören kitaplar okunsa, araştırılsa ne güzel olur! Başarılı eğitim uygulamaları bizim sisteme nasıl uyum sağlayabilir? Neler yapılmalı? Neler değişmeli? Bunlar için alt yapı nasıl sağlanmalı? Şurası muhakkak ki kalıcı ve uzun vâdeli bir eğitim düzenine şiddetle ihtiyaç var tabi milli duruşumuzu bozmadan ve mâneviyat da ihmal edilmeden. Bugünkü sistemde tespit ettiğiniz bir yanlışı değiştiriyorsunuz bu ötekini etkiliyor. Hadi bu sefer onu değiştiriyorsunuz o da bir diğerini etkiliyor. Bu böyle olmaz. Kalıcı bir çözüm arayışına en kısa sürede girilmeli ve ayni ekonomide olduğu gibi başarı sağlanmalı. Yoksa bugünkü eğitim sisteminin ortaya koyduğu yeni yetişen nesil de meydan da. Artık vâr olan eğitim elbisesi bize yakışmıyor, modası geçti ve dar geliyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi