Mezhep Üzerinden Sünneti Vurmak
Kur’an-ı Kerim’i asli halinden yüzünden dahi okuyamayan, başka başka meşrep ve mezhepteki insanların kendi dar ve kıt anlayışlarına göre ve kırık dökük Arapçaları ile yaptıkları mealleri Kur’an zan eden Kur’ancılık dini/mezhebine mensup zamane tayfasını yaklaşık 5 aya yaklaşan aralıksız yazdığımız yazılardan artık tanımış olmanız lazım diye düşünüyoruz.
Kendilerine kısaca Kur’ancılık dini/mezhebi mensupları denen bu güruh güya Kur’an ayetlerine göre ehlisünnet müslümanları ayrı ayrı mezheplere tabi olduklarından ötürü bölücülük ile suçlamaktadır.
Müslümanlar arasında meşhur bir darbı mesel vardır bilirsiniz.
“Dinime dahleden bari Müselman olsa” diye.
Mezhep nedir, Sünnet nedir, hadis nedir, rivayet nedir bilmeyen birçok zamane çocuğu Kur’ancılık dini/mezhebi mensubu tufeyliler kendilerini allame zan ederek fetva vermekte ve Müslümanlara uluorta suçlamada bulunmaktadırlar.
Hele kendi adlarını gizleyerek çalakalem yazdıkları sosyal medya yok mu?
Yazdıklarına ilk bakışta bunları en büyük müctehid ve mücahid sanmak işten bile değil.
Ama iş muhabbete(!) dökülünce ne kadar fos ve cahil oldukları daha ilk cümlelerinden belli oluverir.
Bütün bildikleri ve yazdıkları kulaklarına üfürülen 3–5 sloganlaştırılmış söz ve kes yapıştır yaptıkları 3–5 ayet meali.
Hadisten konu açılsa, söz ile hadis arasındaki ayrımı ve benzerliği ayırt edemez.
Rivayetten bahsedecek olsanız rivayetin sözlük manasını dahi bilmez.
Sünnete gelse sıra, Rasulullah’ın (sav) sünnetini asıl adı Hitan olan işlem ile birbirine karıştırır.
Hadislerin isnadı söz konusu olduğunda isnadın dahi ne olduğunu bilmez.
Ama çok rahat bir şekilde konu hadislerin yazılması meselesine geldiğinde Ashabı Kiram(ra) ve Tabiinin(ra) rolünü red eder, hatta iftira eder.
Hatta daha ileri giderek İslam âleminde Kur’an-ı Kerim’den sonra en sahih kitaplar olarak tarif edilen ve kısaca Kütübü Sitte olarak bilinen hadis kitaplarının yazarlarının mezhep kurduğunu iddia edecek kadar cehaletini ortaya koyar.
Ehli Sünnet vel cemaat mensubu olan Müslümanlara olan sonu gelmez kin ve nefretleri nedeniyle kendilerine gösterilen doğru bilgi ve belgeleri bile kabul etmeyen bu zamane haricileri yukarıda sıraladığımız görüşleri nedeniyle bölünmüş dedikleri müslümanları bir kez daha bölmüş olduklarını düşünmekten bile acizdirler.
Yine yukarıdaki sözleri nedeniyle tamamı isnad olarak Ashabı Kiram’a (ra) dayanan ve Sahabeden de Rasûlullah’a (sav) ulaşan sahih sünnet ve hadislerin, Dine kaynaklık etmesi hasebiyle uydurulmuş olma ihtimalinin hemen hemen yok gibi olduğunu düşünemezler.
Allah (cc) Rasûlünün (sav) vahyin ışığı ve kontrolü altında Kur’an-ı Kerim ayetlerinin doğrultusunda oluşturduğu İslami vicdanı bir kenara bırakarak onun yerine oryantalist bir vicdan ikame etmeye çalışan Kur’ancılık dini/mezhebi mensupları savundukları düşüncenin tam da kendi tarifledikleri bir atalar dini olduğunu dahi düşünmezler.
Dinin yoğurduğu asli kişiliklerinden savrularak yeni maceralara doğru evirilen ikiyüzlü, yalancı, inkarcı kişiliklere bürünen bu yeni yetmeler yüzyıllardır batılı İntelijansiyanın yapamadığı ihanetleri İslam dinine ve Müslümanlara yapmaktadırlar.
Kendi ifadelerine göre evrensel mezhepler üstü İslam düşüncesi dedikleri aslında ne idüğü belirsiz bir Rasulullah (sav) düşmanlığı ile hadis ve sünnet inkârcılığı olan Kur’ancılık dini/mezhebinin belirli bir temel referansı dahi bulunmamaktadır.
Günübirlik televizyon ve gazete köşelerini işgal etmiş hocalarının(!) fetvalarına göre bir gün kabul ettiği bir değeri, ertesi gün rahatlıkla red edebilen bir ruh halinde olan kişileri gördükçe insanın “bu adamlar bu ahmaklıkla, bu cehaletle buralara kadar nasıl gelebilmiş" diye düşünmemesi imkânsızdır.
Bunlara Kıyamet alameti, ucubeler mi diyorsunuz?
Evet demekten kendini alamıyor insan.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.