Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

Kutlu Doğuma Hazırlık

Kutlu Doğuma Hazırlık

Nisan ayı geldi dayandı. Nisan ayı kutlu doğum ayına girme heyecanlarının yaşandığı gönlümüzün bam teline dokunulduğu, Müslümanların eşsiz sevgilisinin çokça anıldığı, bereketli saatlerin yaşandığı bir güzel ay… Heyecandan vücûdumuzun her zerresinin titrediği, kalp âlemimizin ayağa kalktığı, ‘Neredesin ey yüreklerimizin sultanı?’ dediğimiz, kutlu doğumun yaşandığı şu Nisan ayında geçen ki yazımızda ‘Boşalt Kalbini’ demiştik.
Rûhumuzun merkezi kalplerimizi her türlü lüzumsuzluktan, mâlayâniden, havâtırdan arındıralım hiç olmazsa 20 Nisana kadar tasfiye edelim, ahdedelim Peygamberimizin sevgisinden başkasını oraya sokmayalım, kota koyalım geçici bir zaman için. Bir süre açalım kalp kapakçıklarını dünyanın O en güzel gülünü anmaya. Dillerimiz O’nu söylesin, kalplerimiz O’nu zikretsin. Ancak, O sallallâhu aleyhi vesellim’in isminin anıldığı zeminin pâk ve nezih olması lâzımdır. O sebeple kalp zeminini her çeşit kirlilikten, lüzumsuzluktan tasfiye edip istiğfar ile temizleyerek gıcır gıcır yaparak hazırlayalım. Arı, duru, selim bir kalp ile başlayalım kalp zeminine bereketler yağdırmaya. Salâvatı şerifeler berekettir. Salâvatlar hayırdır. Salâvatlar cennet vizesidir. Salâvatlar O sallahu aleyhhissalâtü vesselâm’ı çok sevdiğimizin göstergesidir. Geçen sene de köşemizde sizlere yazmıştık kutlu doğum süresince evcek salâvat çekme kampanyaları düzenleyelim. Ailecek en küçüğümüzden büyüğümüze kadar her fert tüm boş vakitlerini salavat çekerek değerlendirsin. En çok çekene hediyeler alalım. Bu hediye de yine efendimiz aleyhissalâtu vesselâm’ı anlatan kitap olsun. Bu ay ki zikru tesbihâtımızı sadece O âlemlerin efendisine ait kılalım. Haydi, hemen şimdi bugün başlayalım. Herkese bir zikirmatik alalım ve O’nun adıyla dilimizi, zihnimizi, kalbimizi, vücudumuzu, evimizi bereketlendirelim. Çünkü biz O’nsuz bir dünyaya geldik. Sahabe efendilerimiz gibi O’nun sohbetiyle bereketlenemedik. O’nun gül cemalini seyre erişemedik. Tıpkı bu dünyada yetimler ve öksüzler gibiyiz. Biz Müslümanlara sahip çıkan yok. Zulme uğrayan, ezilen hep Müslümanlar! Hâlbuki O ashabına nasıl sahip çıkardı. Bir bakışıyla gönüllerde fırtınalar kopartırdı. Bir yumruğuyla kimsenin kıramadığı kayalardan nur fışkırtırdı. Zira o çöle inen nûrdu.
İşte bizlerde bugün O’nun nûrunu salâvat-ı Şerifeler ile yüreklerimize getirebiliriz. O’nun nûrlu yolundan giderek kendimize onurlu bir hayat çizebiliriz. O’nun sünnetlerini yaşayıp yaşatarak yaşantımıza bereket getirebiliriz. O’nun günlük yaşantısını önce kendimizde sonra aile yaşantımızda tatbik ederek nurlu bireyler olabiliriz. Hep O’nun hayaliyle yatıp kalkarak O’nu rûyalarımıza teşrif ettirebiliriz. Hatta bununla bile yetinmeyip ‘rüya bana yetmez deyip ben bizzat görmek isterim, elini tutmak isterim’ diyebiliriz. Kim neye çalışırsa emeğinin karşılığın alır. Yılmadan, büyük bir azim ve iştiyakla, yalvara yakara yapılan dûalara hiç icabet edilmez mi? Hele de istediğimiz kâinatın tek solmayan gülüyse…
O güle, Hz. Muhammed Mustafa aleyhissalâtü vesselâm’a canlar kurban…
O, Cenab-ı Hakk’ın en sevdiği Habibine canlar kurban…
O, âlemlerin rahmeti Rasûl-i Kibriya canlar kurban…
O, nûrun alâ nûrun makamının biricik sahibi…
O, biz günahkar, aciz, zavallı ümmetinin tek hamisi…
O, bereketin, hikmetin, himmetin, cennetin yegâne anahtarı…
Ey Habibi Kibriya, gel hayatımıza, gir gönlümüze, ışık ol ruhumuza…
Tut elimizden, okşa başımızı, cesaret ver bize, bırakma bizi zalimlerin eline…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi