Kutlu Doğum Vesilesiyle
Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı ile resmi ve özel kurum ve kuruluşlar tarafından 1989 yılından bu yana Kutlu Doğum Haftası adı altında tertip edilen etkinlikler vesilesi ile milletimizin genç-yaşlı, kadın-erkek hemen her ferdi Peygamberimiz Hazreti Muhammed(sav) 'i daha iyi tanımak ve anlamak için bir kez daha önemli fırsat elde etmiş olacaklar.
İnsanlık tarihi boyunca Yaratıcımız Cenab-ı Allah(cc) tarafından kullarına
En Büyük bir “ÇAĞRI” ile
En Büyük bir “DAVET” ile
En Büyük bir “MÜJDE” ile
En Büyük bir “ÖĞÜT” ve
En Büyük bir “UYARI” ile gönderilen Peygamberimiz(sav)in anılacağı bu haftanın milletimiz, memleketimiz ve tüm İslam âlemi için hayırlara vesile olmasını temenni ederiz.
Din-i Mübin-i İslamı daha iyi kavrayabilmek, dinimizin bütün güzelliklerini hakkıyla yaşayabilmek ancak Peygamberimiz Hz Muhammed Mustafa(sav) yı tanımak, bilmek ve taklit etmek ile mümkündür.
Çünkü bir Din ancak Peygamberi ile yaşanılır ve öğrenilir.
Bu sebeple de dünya ve âhiret önderimiz, Peygamberimiz Hz Muhammed Mustafa(sav) sadece Müslümanlar için değil, bütün insanlar için yegane model konumundadır.
Bundan dolayıdır ki aziz milletimiz O’nun üstün şahsiyeti ve ahlakını dünya ve ahiret mutluluğun anahtarı olarak görmüş, merhamet, sevgi, hoşgörü ve adalet gibi değerlerin O’nun kişiliğinde toplamış olduğunu kabul ederek, bugünkü buhranlarla dolu hayatımızda her zamankinden daha çok O’na olan ihtiyacımız nedeniyle O’nu anmayı diğer toplumlardan daha ileri seviyelere taşımıştır.
İnsanlığa, Hakkı, adaleti, doğruyu, güzeli, merhameti, sevgiyi, saygıyı, şefkati, hoşgörüyü, sosyal adaleti, paylaşmayı, ahde vefayı ve emanetlere sahip çıkmayı, maddi ve manevi her türlü çalışmayı, yardımlaşmayı ve dayanışmayı O öğretmiş olmasına rağmen, bu gün maalesef onun çağlar üstü evrensel mesajından yeteri kadar nasip alamamış nasipsizler, adı kutlu doğum da olsa O'nun her vesile ile anılmasındaki sebepleri anlayamamışlardır.
Bu tür tahsilli kişiler bazı kereler hatalarını o derece ileri götürmüşlerdir ki, “Tahsil cehaleti alır, eşeklik baki kalır” sözünü doğrularcasına Peygamberimiz Hz Muhammed Mustafa(sav) in Mevlid-i Nebi ve bu gibi haftalar vesilesi ile anılmasına bile karşı çıkar olmuşlardır.
Âlemlere rahme olarak gönderilen Peygamberimiz(sav)in hürmetine yaratıldığı bir âlemde, O’nun hürmetine yaratılan insanlar içinde olduğunun bile farkına varamamışların tüm gayret ve çabalarına karşın Resulümüz(sav)ü, Allah(cc)’ın Sevgilisi olduğu için biz de seviyor, O’nu Sevgililerin Sevgilisi olarak kabul ediyor ve gönlümüzdeki gerçek sevgiyi O’na hasrediyoruz.
Kutlu Doğum Haftası vesilesi ile zillet içinde geçen bir hayata rağmen, O’nun Ümmeti olarak, O’nun manevi huzurunda, Medineli ensar kardeşleri gibi toplanarak biz de şehrimize davet ediyor, O’nun diriltici çağrısı ile toplanıp âlemlerin Rabbi(cc)nden rabbinden aldığı ilahi terbiye ile huzurunda tekrar ikrar verip asli hüviyetimize kavuşmayı arzu ediyoruz.
Böylece belki tekrar bir kez daha Medine’de olduğu gibi Hz. Muhammed (sav)'in merhameti ve şefkati, Hz. Muhammed (sav)'in adaleti ve dürüstlüğü, Hz. Muhammed (sav)'in aile hayatı, Hz. Muhammed (sav)'in çocuk ve insan sevgisi, Hz. Muhammed(sav)'in cömertliği ve sabrı, Hz. Muhammed (sav) anlayışı ve hoşgörüsü hayata hâkim kılınabilir ve Hz. Muhammed (sav) İslam ahlakı bir kez daha âleme yaygınlaştırılabilir ve O’nun Ümmeti olarak O’ndan utanır olmaktan kurtulabiliriz.
Bu düşüncelerle Kutlu Doğum Haftası'nın milletimize ve bütün İslam âlemi ile insanlığa hayırlar getirmesini, Müslümanlar arasında sevgi, kardeşlik ve huzurlu bir gelecek için yeni bir fırsat kabul edilmesini diliyor ve O’nun hayatımıza ışık tutan bir hadisi ile yazıya son veriyorum.
“Müslüman Müslüman’ın kardeşidir. Müslüman din kardeşine haksızlık etmez, onu düşmana teslim etmez. Kim din kardeşinin bir ihtiyacını giderirse, Allah(cc) da onun ihtiyacını giderir. Kim Müslüman kardeşinin bir sıkıntısını giderirse, Allah(cc) da onun kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Kim Müslüman kardeşinin hatasını örterse, Allah(cc) da kıyamet gününde onun ayıbını örter.” (Müslim, Birr ve Sıla, 58)
Kâinatta yaratılmış tüm varlıklar adedince salâtü selâm O’nun üzerine olsun.
Salât-ü selam, tahiyyat-u ikram ve her türlü ihtiram onun ehl-i beytinin ve ashabının üzerine olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.