Kurban Mesajları
Bir Allah’a (c.c) yaklaşma, O’na yakın olma mevsimindeyiz. Evet, bir hayır iklimine girdik. Bu hayır ikliminde kurban var, hayır-hasenat var, hac var, sevaplar var, uhrevî gelecek ve ucunda ebedi saadet var. Yâni saadet asrının râyihâları üful üful üzerimize esmekte… Ha gayret dostlar, silkinin rehâvetten. Hacıların o en ağır vazifeleri ne büyük bir gönül huzûru ile yaptıklarını düşünelim. Yine şu kutsi zaman dilimi mü’minler için uhrevî ve dünyevî bir kazanç mevsimine dönüşsün inşaALLAH.
Kurban, Cenâb-ı Hak yolunda bir fedâkarlığın ifâdesidir. Fakirler için de varlıklılar için de bir şükür vesilesidir. Aynı zamanda sosyal hayat içerisinde yardımlaşma ve dayanışmanın, kardeşliğin sembolüdür. Yüce Yaratıcı'ya yakın olma zamanları olan ‘kurban günleri’ sene boyu ağzına et koymamış olan yoksullara et ulaştırma iyiliğinin en fazla yapıldığı günlerdir. Yapana, bu yolda koşana, koşturana ecirler misli misli yağıyor. Onun için de her yardım kuruluşu şu günlerde neredeyse birbirleriyle yarışırcasına sâdece kendi ülkeleriyle sınırlı kalmayıp dünyânın tüm bölgelerinde kurbanı vesile bilerek hayır faaliyetleri icra ediyorlar. Allah (c.c) kendilerinden râzı olsun. Sâyılarını artırsın, verenler de bu ecirden fazlasıyla nasiplensinler inşaALLAH.
Minâreler nasıl İslâm’ın şiârıysa kurban da Müslümanlığın şiârıdır. Kurban, insanlık târihi kadar eskidir. İlk kurban örneği Hâbil ve Kâbil’de görülür. Hâbil sevdiği ve en kıymetli hayvanını kurbân ederken Kâbil en sevmediği, beğenmediğinden vererek imtihânı kaybedenlerden olur. Sonra Hz. İbrâhim ciğer pâresi sevgili İsmâli’ni hiç gözünü kırpmadan büyük bir teslimiyet içinde kurban etmeyi yeğler. Bu büyük fedâkarlık neticesinde Rabb’i ise O’na bir lütuf ve ikram nişânesi olarak koç kurban eder. İşte kurbanın aslı budur ancak buradan anlayana çok mesajlar çıkıyor. Hz. İbrâhim en sevdiği İsmâil’ini kurbân etmekten çekinmiyor, nefsini yeniyor. Mü’minler de nefislerini yenerek kendilerine Rabb’leri tarafından ne emrediliyorsa onları Cenâb-ı Hakk’ın yoluna çekinmeden, sabırla, kararlılıkla, teslimiyetle hangi fedâkarlıkları icra etmeleri gerekiyorsa yapmaları lâzımdır. Aksi hüsrandır.
Asrı saadette kesilen kurbanlar ihtiyaç sâhiplerine dağıtılırdı. Üçte biri kişinin kendi evine, üçte biri komşuya, üçte biri de ihtiyaçlıya. Şimdi öyle bir zamandayız ki bizler bolluk içinde yüzerken dünyânın çeşitli coğrafyalarında açlıktan kıvranan, bir lokma aş bulamayan, sokakta bulduğu deriyi et niyetine kaynatan kardeşlerimiz var. Müslümanlar ahrette nelerle karşılaşmak istiyorsa ve ahrette kendisine ne lâzım olacaksa dünyâda o kadar vermeli ve o işlere koşmalıdır. Verirken de hakiki ihtiyaçlıyı bulup vermelidir. Kişi Allah Teâlâ için ne kadar verirse o kadarını alır. Bu bir alışveriştir. Cenâb-ı Hak ile yapılan alışveriş en karlı alışveriştir.
Diğer taraftan, Kurban ile Müslümanlar bir Bayramı idrak ederler. Kurban Bayramı Hz. İbrâhim’den bugüne kadar dâima fedâkarlık, samimiyet ve teslimiyetin en bâriz göstergesi olmuştur. Bayramlar câmilerden yükselen tekbirlerle, Cenâb-ı Hakk’ın en büyük olduğunu haykırış nidâlarıyla, muhteşem bir coşkuyla gelir. Câmiler, mâbedler, evler, caddeler, şehirler, bölgeler hep bu coşkun tekbir sesleriyle ve kutsî sevinçle çınlar, inler ve aydınlanır. İçler huzurla dolar. Bu lâhûtî hazlar evlere şenlik olur. İşte bu Bayram neş’esidir.
Evler, sokaklar, mahalleler âdeta ‘Arafat meydanı’na döner, kaynaşır. Aynı zamanda bir hesap endişesi içleri yakar fakat ümit soluklanır. Evlere bayram vesilesiyle gelen misâfirler ‘Mina’ yolundaki telaş ve idrak ile ağırlanır. Bayram görüşmeleri uzun zaman birbirlerinden ayrı kalmışların hasretini, ‘Kabe’nin sinesinde özlemle yanan affa susamışların kalbine su serpmişçesine dindirir. Bütün bu çabalar Cenâb-ı Hakk’ın en mükerrem kullarının yalvarışları gibi mü’minleri Rabb’leriyle sarmaş dolaş yapar. Duyguların tüm hazineleri açılarak kişileri bu hal sonsuzluk deryâsına daldırır. Bayramın bu sihirli ve büyüleyici havasına götüren, mü’mini rahmet deryâsına daldıran ‘Kurban Bayramı’ bizlere kim bilir daha ne ilâhi mesajlar fısıldıyor?
Îmâna sâhip yürek, mü’mini kulluk şuuruna eriştirebiliyorsa ne mutlu! O zaman kişi hâline tebessümler yağdırır. Bu öyle bir lezzettir ki, mü’mine hayâtın her aşamasında sevinç iklimi yaşatır. Maddi ve mânevî gözler şükranla açılır, ruhlar ilâhî ikramlarla öteleri özler. Duâlar, niyazlar, yakarışlar naz makâmına ulaşır. Bir mâneviyat iklimine girilir. Gönül rûhânî zevklerle dolar, taşar.
İşte ‘Kurban Bayramı’ günleri bir ferahlama ve rahatlama iklimidir. Maddenin, problem ve sıkıntıların çözüldüğü, mâneviyâtın zirveleştiği bu günlerin tüm Müslümanlara ve tüm insanlığa hayırlar, iyilik ve güzellikler getirmesini yüce Allah Teâlâ’dan niyaz ediyoruz. Bu vesilelerle şimdiden hepinizin ‘Kurban Bayram’ını yürekten tebrik ediyoruz efendim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.