Kur'an'da İnsan-1-
AH İNSAN!
Bugün yeryüzünü güzelleştiren, yapılandıran yararlı îcat ve buluşlarıyla insanlığa faydalar sunan insandır. İhtiyaçlının ihtiyâcına koşan, hayırda yarışan, birçok hususta fedâkarca, sabırla çalışan yine insandır. Yönetimlerde âdil, hak hukuk gözeten, çalışkan, çalmayan, aldatmayan, yalan düzmeyen icraatlar yapan insanın kendisidir. İnsan, faziletli davranışlarıyla hakiki insan olma erdemini kazanır. Güzel ve örnek tavırlar insana liyâkat kazandırır. Güzel ahlak onu değerli kılar.
Ancak bütün bunların yanında yeryüzünü yıkan, bozan, kirleten de insandır. Kendi çıkarına savaşlar çıkaran vuran, kıran, yaralayan, sakatlayan, işkenceler yapan, öldüren hatta yığınları acımasızca misket bombalarıyla katleden hep insandır. Acımasızlık, merhametsizlik, gözü dönmüşlük onda vuruculuk, kırıcılık, yıkıcılık onda! Kâinâtın tabi akışını ve dengesini bozmada insanın üstüne yok. Kullandığı bir dolu lüzumsuzlarla ozon tabakasını delebilir hâle getirmesine rağmen hâlâ tedbir alma derdinde olmayan bizzat insanın kendisidir. Uzaya gemi ve mekik yolladığı halde görünen ve görünmeyen âlemleri yaratan; o fezâların, ayın, göğün, güneşin sâhibinin emirlerine muhalefet eden insan, aklını ve irâdesini hayra eriştirme yetisine sâhip halbuki.
İnsan bulunduğu zemini en âlâ imkanlara kavuşturabilecek ve yine bunun tam tersi onu yerin dibine geçirebilecek imkanları elinde bulunduruyor. Yine insan, maddiyata en yüksek ve en aşağı düzeyde hâkim olabilecek konumda. Mâneviyatta da bundan düşük halde değil. Rabb’i insanı kâmil olma yolunda insana kendi rûhundan üfleyerek ona ilâhi tecellileri alabilir pozisyonu sağlamıştır. Bu muhteşem getiriden faydalanan kemal sâhibi kâmil şahsiyetler evliya olma yolunda ilerlemişler ve; Abdulkâdiri Geylâni, Şâhı Nakşibendî, Mevlâna Hazretleri, Aziz Mahmut Hüdâyi Hazretleri, Hacı Bayram Veli hazretleri gibi şahsiyetler ortaya çıkmıştır. Bu büyük şahsiyetler dünyâlarını değiştirmelerine rağmen sanki hâlâ aramızda gibi rûhâni yönleriyle âdeta içimizde gezerler.
Güzellikler ve çirkinlikler insanın doğasında var. Yüce Rab insanın fıtratına hep iyi şeyler yüklemiştir. Kötülükler ise sonradan insanın kendisiyle gelir. Dünyâyı ve dünyâda cereyân eden olayları daha iyi anlamak için bir şekilde dünyâyı karıştıran insanı tanımak gerekiyor. Beş altı yazımız bu hususta olacak inşaALLAH.
Peki, insanı nereden tanıyabiliriz? El cevap; insanı en iyi aslından tanırız. İnsanın aslını yapan yüce Allah (c.c)’dır. O halde insanı Allâhü Teâlâ’nn ağzından tanımak gerekiyor. Cenâbı Hak tüm insanlar için yol gösterici bir kılavuz kitap olarak gönderdiği Kur’ân-ı Kerim’inde insanı nasıl ve ne biçimde anlatıyor onlara bir bakalım istiyoruz:
Allah Teâlâ insanı en üstün donatılarla yaratmıştır. Tin Sûresi âyet 4’te: “ Biz insanı en güzel biçimde yarattık.” Buyruluyor.
İnsanı maddi olarak ahseni takvim sırrınca en kâmil biçimde yaratan yüce Yaratıcı onun tüm uzuvlarını birbiriyle son derece uygun bir münasebet içinde ve vücûdunun en mükemmel yerlerinde eşsiz bir ahenk içinde yaratmıştır. Onlarla insan istediği şeylere erişebilir, arzuladığı yerlere gidebilir, duymak istediklerini duyabilir, kendisi için yaratılan muhteşem güzellikleri görebilir. Yine insan beyniyle hayrı ve şerri algılayabilir ve ilmi bilgileri öğrenebilirken kalbiyle de öğrenip-algıladıklarını büyük bir samimiyetle irfan boyutuna eriştirebilir. Öğrendiklerini aklıyla uygulayabilecek mekanizmaları her vakit işlevdedir. Bunlar ne büyük şeyler! Kâinatta kendisi için yaratılan güzellikleri görebilecek göz olmasaydı o güzelliklerin ne anlamı olurdu! İnsana o güzel kuş seslerini işitme özelliği verilmeseydi nasıl böylesi güzel sesleri işitebilirdi? Dildeki tat alma hâli olmasa tatlısıyla-acısıyla-ekşisiyle enfes yiyeceklerin lezzetlerinin ne anlamı kalırdı! Değil mi? Sâhip olduğu bunca güzellikleri bir düşünse insan Rabb’isine ne büyük bir şükürler borçludur! Ah insan! Ah insan!
Devam edeceğiz efendim şimdilik hayırla kalın.
Bugün yeryüzünü güzelleştiren, yapılandıran yararlı îcat ve buluşlarıyla insanlığa faydalar sunan insandır. İhtiyaçlının ihtiyâcına koşan, hayırda yarışan, birçok hususta fedâkarca, sabırla çalışan yine insandır. Yönetimlerde âdil, hak hukuk gözeten, çalışkan, çalmayan, aldatmayan, yalan düzmeyen icraatlar yapan insanın kendisidir. İnsan, faziletli davranışlarıyla hakiki insan olma erdemini kazanır. Güzel ve örnek tavırlar insana liyâkat kazandırır. Güzel ahlak onu değerli kılar.
Ancak bütün bunların yanında yeryüzünü yıkan, bozan, kirleten de insandır. Kendi çıkarına savaşlar çıkaran vuran, kıran, yaralayan, sakatlayan, işkenceler yapan, öldüren hatta yığınları acımasızca misket bombalarıyla katleden hep insandır. Acımasızlık, merhametsizlik, gözü dönmüşlük onda vuruculuk, kırıcılık, yıkıcılık onda! Kâinâtın tabi akışını ve dengesini bozmada insanın üstüne yok. Kullandığı bir dolu lüzumsuzlarla ozon tabakasını delebilir hâle getirmesine rağmen hâlâ tedbir alma derdinde olmayan bizzat insanın kendisidir. Uzaya gemi ve mekik yolladığı halde görünen ve görünmeyen âlemleri yaratan; o fezâların, ayın, göğün, güneşin sâhibinin emirlerine muhalefet eden insan, aklını ve irâdesini hayra eriştirme yetisine sâhip halbuki.
İnsan bulunduğu zemini en âlâ imkanlara kavuşturabilecek ve yine bunun tam tersi onu yerin dibine geçirebilecek imkanları elinde bulunduruyor. Yine insan, maddiyata en yüksek ve en aşağı düzeyde hâkim olabilecek konumda. Mâneviyatta da bundan düşük halde değil. Rabb’i insanı kâmil olma yolunda insana kendi rûhundan üfleyerek ona ilâhi tecellileri alabilir pozisyonu sağlamıştır. Bu muhteşem getiriden faydalanan kemal sâhibi kâmil şahsiyetler evliya olma yolunda ilerlemişler ve; Abdulkâdiri Geylâni, Şâhı Nakşibendî, Mevlâna Hazretleri, Aziz Mahmut Hüdâyi Hazretleri, Hacı Bayram Veli hazretleri gibi şahsiyetler ortaya çıkmıştır. Bu büyük şahsiyetler dünyâlarını değiştirmelerine rağmen sanki hâlâ aramızda gibi rûhâni yönleriyle âdeta içimizde gezerler.
Güzellikler ve çirkinlikler insanın doğasında var. Yüce Rab insanın fıtratına hep iyi şeyler yüklemiştir. Kötülükler ise sonradan insanın kendisiyle gelir. Dünyâyı ve dünyâda cereyân eden olayları daha iyi anlamak için bir şekilde dünyâyı karıştıran insanı tanımak gerekiyor. Beş altı yazımız bu hususta olacak inşaALLAH.
Peki, insanı nereden tanıyabiliriz? El cevap; insanı en iyi aslından tanırız. İnsanın aslını yapan yüce Allah (c.c)’dır. O halde insanı Allâhü Teâlâ’nn ağzından tanımak gerekiyor. Cenâbı Hak tüm insanlar için yol gösterici bir kılavuz kitap olarak gönderdiği Kur’ân-ı Kerim’inde insanı nasıl ve ne biçimde anlatıyor onlara bir bakalım istiyoruz:
Allah Teâlâ insanı en üstün donatılarla yaratmıştır. Tin Sûresi âyet 4’te: “ Biz insanı en güzel biçimde yarattık.” Buyruluyor.
İnsanı maddi olarak ahseni takvim sırrınca en kâmil biçimde yaratan yüce Yaratıcı onun tüm uzuvlarını birbiriyle son derece uygun bir münasebet içinde ve vücûdunun en mükemmel yerlerinde eşsiz bir ahenk içinde yaratmıştır. Onlarla insan istediği şeylere erişebilir, arzuladığı yerlere gidebilir, duymak istediklerini duyabilir, kendisi için yaratılan muhteşem güzellikleri görebilir. Yine insan beyniyle hayrı ve şerri algılayabilir ve ilmi bilgileri öğrenebilirken kalbiyle de öğrenip-algıladıklarını büyük bir samimiyetle irfan boyutuna eriştirebilir. Öğrendiklerini aklıyla uygulayabilecek mekanizmaları her vakit işlevdedir. Bunlar ne büyük şeyler! Kâinatta kendisi için yaratılan güzellikleri görebilecek göz olmasaydı o güzelliklerin ne anlamı olurdu! İnsana o güzel kuş seslerini işitme özelliği verilmeseydi nasıl böylesi güzel sesleri işitebilirdi? Dildeki tat alma hâli olmasa tatlısıyla-acısıyla-ekşisiyle enfes yiyeceklerin lezzetlerinin ne anlamı kalırdı! Değil mi? Sâhip olduğu bunca güzellikleri bir düşünse insan Rabb’isine ne büyük bir şükürler borçludur! Ah insan! Ah insan!
Devam edeceğiz efendim şimdilik hayırla kalın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.