Kulluğun özü: Dua
Ebû Ümâme"den rivayet edildiğine göre, “Yâ Resûlallah, hangi dua daha çok kabule şayandır?” diye sorulmuş, Peygamber Efendimiz, “Gece yarısından sonra ve farz namazların arkasından yapılan dualar.” diye cevap vermiştir. (Tirmizî, Deavât, 79)
Rabbimin huzurunda, seccademin gölgesinde, makamların en güzeli secde makamındayım. Kendimi Rabbime en yakın hissettiğim o an. Ve yüreğim haykırmakta “Duanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin! “ (Furkan-77) Ellerim semada, insanlığımızın, kulluğumuzun özü dua makamındayım.
Ya Rabbi! Ya Rabbi Ya Rabbi!
***
Rabbimiz bizlere birçok nimet vermiş ve bizden sadece gerçek manada kulluk yapmamızı istemiştir. Nasıl yapacağımızı ise göndermiş olduğu Peygamberler ve rehber kitaplar vasıtasıyla bizlere bildirmiştir. Haramlar yani kaçınmamız gereken, yaklaşmamamız gereken sınırlar apaçık bellidir. Helaller de çok net ve açık bir şekilde ifade edilmiştir. Bunların yanında ise şüpheli olanlar vardır bu durumlarda ise takva ölçüsünde kaçınmak gerekmektedir. Bu çizgide ilerlerken elbette bu yol düzlük değildir, insanın önüne çıkan birçok engel ve engebe vardır. Kötülüğe ve çirkinliğe yönlendirmeye çalışan iki büyük ve bilinir düşman vardır, Nefis ve Şeytan…
***
Hayatımıza devam ettiğimiz bu yolculukta elbette yardım talep etmeliyiz. Çünkü bize verilen cüz-i irade karşısında gücümüz de kısıtlıdır. İşte tam da bu noktada kulluğumuzun özü olan dua kapısından bir an bile ayrılmamalı, her an Rabbimize yönelmeli ve bizi dosdoğru yolu olan “Sırat-ı Müstakim” den ayırmaması için yalvarmalıyız dostlar. Ayrıca Peygamber Efendimizin kardeşi Hz.Ömer’den dua istediği gibi : “Kardeşim! Duana bizi de ortak et, bizi unutma.” ( İbn Mâce, Menâsik, 5)” bizlerde dostlarımızdan bizim için dua istemeliyiz
***
Peygamber (as) ın hayatının her anını dua kapsıyordu. Duayla yatar, dua ile kalkar her ne iş yapacaksa duaya sarılırdı. Ve bize duayı hayatımızın tam da merkezine oturtmamız gerektiğine işaret ederdi.
Sabah Kalktığında : “Allah"ım! Senin kudretinle sabaha çıktık, senin kudretinle akşama gireriz. Senin kudretinle yaşar, senin kudretinle ölürüz... En son dönüşümüz sanadır.” (Tirmizî, Deavât, 13.)
Akşam Olunca : “Rabbim, bu gecede olanların ve sonrasında olacakların hayrını senden dilerim. Bu gecede olanların ve daha sonrasında olacakların şerrinden de sana sığınırım.” (Müslim, Zikir, 75.)
Yatacağı Zaman : “Yâ Rabbi! Senin adınla yatar ve senin adınla kalkarım. Eğer canımı alırsan ona rahmet et. Eğer onu serbest bırakırsan salih kullarını nasıl koruyorsan onu da öyle koru.” (Tirmizî, Deavât, 20.) diye dua ederdi.
Ezan ile kâmet arasındaki vakit, duaların geri çevrilmeyeceği vakitler olduğunu bize haber vermekte, bu vakitlerde ağzımızdan çıkan her kelimeye dikkat etmemiz gerektiğine vurgu yapar ve : “Kendinize, çocuklarınıza, hizmetçilerinize ve mallarınıza beddua etmeyiniz. Olur ki, Allah"tan istenilenlerin ihsan edildiği bir zamana rastlarsınız da Allah dilediğinizi kabul ediverir.”( Ebû Dâvûd, Vitr, 27.) diye bizlere hatırlatmada bulunurdu.
***
Bizler de “Hayatımızın Özü Olan Duayı” yaşantımızın her anına yansıtmalı, çocuğumuza nasıl ve neden dua etmesi gerektiğini öğretmeliyiz. Duayı hayatın özüne alan herkese;
Selam, dua ve muhabbetlerimle.