Köy mualliminin diğer işlemleri ve Konya
Not: 13.04.2017 Perşembe günü yayınlanacak Müşahede köşe yazısı
Diğer köylerdeki muallimlerde yapar mı idi? Bilmem ama…
Muallim babamın okul harici hayli işlerle meşgul olduğunu görürdüm.
***
Köyün doktoru.
Köydeki her evin, önce anlattığım gibi açık tuvaletleri müthiş sinek meydana getiriyordu. Bundan mı başka sebepten mi nedense nüfusun yarısına varırcasına sıtma hastası idiler.
Bu hastaları ele aldı. Kendince temin edilen kinin ve çay bardağının içinde bir santim kadar ki kanyak içkisini hastalara içirerek takip etti.
Köyde sıtmalı kimse kalmamış babama dua etmişlerdi.
Sadece bu mu? Odun parçalarken ayağını, elini, bacağını yaralayan her hangi bir işte bıçakla yarası olan bir tarafa, kopan parmağı bile yerine kaynattırıyordu.
Nitekim birkaç yıl ki 1995’de, Yol İş İşçi Sendikası eski başkanı Kemal Aladağ küçük parmağını göstererek…
“Bu parmağım tamamen kopmuştu. Baban yani öğretmenim bu parmağımı yerine oturttu bağlantısını yaptı. Bak şimdi tam çalışıyor ” demişti.
***
Köyün dert üzerinde Marko Paşası.
Derdi olanlar yanında, kadın kocasından kocası hanımından anlaşamayıp kavga veya ayrılmaya kalkıyorlarsa gelip anlattıklarında onlara nasihat verir barıştırırdı.
Hele kız kaçırma işleminde ebeveynlerin şikâyeti üzerine 20 km. uzaktaki Aladağ nahiyesinden yaya gelen iki jandarma köyün dağlarında kaçıranı yakalar, cezalandırılmaları için götürecekler iken…
Babam jandarmalara rica edip muhtar odasında kız ve oğlanla konuşur, birbirlerini seviyorlarsa ailelerini çağırtıp onları ikna ederek düğünlerini yaptırırdı.
***
Köyün Muhtarı.
Muhtarların ekseriyeti okuma yazma bile bilmezdi bilseler bile nahiye müdürü ve kaymakam telefonla babamı arayıp yapılması gereken bir işlemi ona söylerlerdi. Köyün kâtipliğini de yapardı.
Öyle ki tütün tohumu dağıtan eksper bile babama, kime ne kadar vermesi lazım geldiğini sorar beraber verirlerdi.
Hele çok güzel bir işlem de yapmıştı.
Köyden bir vatandaş kardeşinin muhtarlığı sırasında en güzel bir yere ev yaptırmış geniş bir araziye sahip olmaya kalkışmıştı.
Köylüler bu işlemin karşısında ve muhtar ailesine karşı hasmane olmuş hatta kavga çıkarma eğiliminde idiler.
Bunun önüne geçmek isteyen babam, kaymakama telefon edip “Bir gelseniz. Burada köylü ve diğer aile grubu arasında olay çıkabilir. Halledersiniz sanırım” demişti.
Atla gelen genç kaymakam evin yerini görerek, topladığı köylülere şöyle diyordu.
“Bu ev yapılmış bunu yıkmak size de bir kazanç sağlamaz ama…
Bu evin etrafındaki araziyi size parsel parsel verelim bahçe yapın” demiş ve öyle olunca köylüler de memnun olmuş, sulh sağlanmıştı.
***
Camiin imamlığını da yapardı.
Camiin imamı okumada hata yapıyormuş galiba ki kendisi hafız olan babamdan rica ettiler. sabah, akşam ve yatsıyı babam kıldırırdı.
***
Ramazanda iftar vaktini ilan edendi.
Köylülerin çok az ailesinde saat bulunabilmekte idi. Babam Ramazan günleri iftar vakti evinin önündeki damda durur yanında bende hazır ve nazır olurdum.
Uzakta görünen cami önünde imam bize bakardı.
Babam elinde Kolombiya duvar saati, vakti bekler. Bende de mantar tabancası hazır olurdu…
Vakit gelince imama işaret ederken, bende mantar tabancasını patlatırdım. İnanın hayli sakin yerde top gibi ses verirdi.
Gece eline tenekeyi alan gece gezen lakaplı vatandaş evin önüne gelir “Muallim efendi vakit tamam mı?” der “Tamam” cevabını alınca tenekeyi çalarak herkesi sahura çağırırdı.
***
Konya yolculuğu…
Muhakkak ki her yıl Konya’ya gitmişizdir ama benim bellek onları hiç hatırlamıyor beş yaşımda başlıyor gidiş geliş yolcuğunu bilmem.
Yıl 1935 Mayıs ayı son haftası sonu Hadim havalisi muallimler Konya’ya gider.
Konya’ya gitmek için Göynükkışla Köyü’nden hayvan üstünde gelen Muallim Fahri Amca ve Havva Yenge Gaziler’de olan bize geldiler.
Bizde yatıp ertesi gün, bizde hayvanlara binip Hadim Yolu kavşağına yakın olan Kaplanlı Köyü Muallimi Nuri amcaya misafir olacağız.
***
Ben eşya yüklü bir merkep üstündeyim. Göksu Deresi’ne indikten sonra benim merkep çok rahvan idi ki kafileden çok ileriye gitmiş oldum. Göksu Vadisi’nin uçurumlu yamacında hayvan yolunda tek başıma ilerliyorum.
Şu an bile aklıma geldikçe ürperiyorum. Bir çocuk hayvan üstünde yol alıyor ya düşse idim herhalde Göksu Deresi’ne kadar yuvarlanırdım.
***
Ne ise kafileden çok önce Kaplanlı Köyü’ne vardım. Nuri amca da babam gibi Hadime gitmiş.
Kimse yardımcı olmadı merkepten yük indirme için. Bende yapamazdım tabii.
Baktım ilgilenen yok bari yol kavşağına gideyim herkes oraya gelir otobüse bineriz diye düşündüm ve köyden birkaç km ileriye gittim.
***
Aksi olacak o gün otobüs Kaplanlı Köyü’ne girmiş. Herkes tamam ama ben yokum.
Köyün adamları ile beraber atlara binip beni aramaya başlamışlar Göksu’ya falan düştü mü? Diye.
Babamın aklına gelmiş. “Bu kavşağa mı gitti” diye. Atla geldi ve beni buldu.
Otobüste geldi. Konya’ya doğru gidiyoruz.
Gelecek hafta belleğimin hafızaya kaydetmeye başladığı Konya ile tanışıklığımı anlatırım inşallah.
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…
Yukarılarında hayvan yolundan Merkep üstünde gittiğim Aladağ Vadisi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.