Konyasporu beğendim
Öncelikle Konyasporlu futbolcuları oynadıkları futbol, kazanmak için verdikleri olağanüstü çaba ve kaybetmemek için sahaya yansıttıkları mücadeleden dolayı kutlamak lazım… Tabiî ki teknik adamları da…
Eğriye eğri, doğruya doğru…
Bursaspor maçında beğenmemiştim… Eskişehirspor maçında Konya’da değildim… Konyaspor’u çıplak gözle ilk defa Gaziantepspor deplasmanında seyrettim ve açıkçası keyif aldım…
1-0 gerideyken maçı birlikte izlediğim Orhan Berk ağabeye, “biz bu maçı kazanırız, rahat ol” demiştim… Ama, Barış Şimşek’in “teker”e çomak sokacağını hesap edememişim… Penaltı pozisyonuna kadar “Aslan” gibi maç yöneten adamın, seyirci baskısıyla “tavşan”a dönmesi Konyaspor’u 3 puandan etti.
İlginin ve gergin ortamın olmadığı bir maçtı… Belki futbol kalitesi yüksek bir maç değildi, ama Barış Şimşek’in başlama düdüğünden bitiş düdüğüne kadar heyecan ve tempo hep zirvedeydi…
“Oyun her iki takıma da gidip geldi” dersem Konyaspor’a büyük haksızlık etmiş olurum… Ama, bu maçta gülen, Barış Şimşek’in uyduruk penaltısı ile golü bulan Gaziantepspor, üzülen ise iki ya da üç farklı galibiyeti kaçıran Konyaspor’du…
Oysa ki, beraberliği hak eden bir görüntü sergilememişti Konyaspor… Özellikle de ilk yarıda… Bu yarıda bulduğu dört net pozisyondan sadece birini değerlendiren temsilcimiz, ilk 45’in sonunda soyunma odasına 3-1 ya da 4-1’in verdiği “Kartallar yüksek uçar” edasıyla gidebilirdi… Şanssızlığın, çokça da beceriksizliğin bir adım öne çıktığı pozisyonlarda, İvan, Montano ve Dockal, topu direklere ya da kaleciye nişanlamasalardı, sonuç ev sahibi takım için hüsran olabilirdi…
Konyaspor’un bu kadar iyi oynaması, iyi mücadele etmesi ve 3 puanı elinden alınan taraf olması, ev sahibi Gaziantepspor’un kötü olmasından değil, yeşil-beyazlı ekipte taşların yerine oturmaya başlamasından kaynaklı… Yukarıda da söyledim ya, Konyaspor eksiklerine rağmen iyi işler yaptı.
Kaldı ki, Gaziantepspor’u çok beğendim… Eğer, Tolunay Kafkas, “ottan çöpten” bahanelerle o takımın “altını oymaz”, takımın içine “dinamit” koymazsa, Gaziantepspor bu ligin “efe” takımlarından birisi olur… Çünkü, yabancılarının hepse kaliteli… Ev sahibi Gaziantep “takım” olduğu zaman, mutlaka iyi işler yapacaktır… Anlayacağınız Konyaspor “pısırık” bir takımla değil, lige damgasını vuracak “güçlü” bir takımla oynadı…
Konyaspor’da eksikler yok mu?
Olmaz mı!
Temsilcimiz iyi oynadı, iyi mücadele etti ve puan aldı… Futbolda bunlar elbette önemli… Ama esas önemli olan istikrarlı olmak ve bunu sürdürebilmek, dahası üstüne koyabilmektir… Bunun için de Konyaspor’u yönetenler, bu takıma kesinlikle bir “pas atan” ile bir “gol atan” oyuncu takviyesi yapmalılar…
Gaziantepspor maçının büyük bölümünde orta sahada ve sol tarafta arızalar çıktı… Özellikle öne geçtikten sonra orta sahada oyunu ve topu tutacak bir 10 numara, yani Alex ayarında bir futbolcumuz olsaydı, Gaziantep takımı bizim sahamızda bu kadar rahat cirit atmazdı…
Evet, bu takımı kulübeden iyi yöneten Ziya Doğan gibi, sahanın içinde de yönetecek bir “usta”ya bir “ağabey”e ihtiyacı var Konyaspor’un…
75. dakika oyunun kırılma anıydı… Murat Ceylan’ın oyundan atılmasının ardından, o dakikaya kadar oyunun hiçbir bölümünü domine edemeyen Tolunay Kafkas ve talebeleri, 10 kişi kaldıktan sonra, “kırmızı görmüş boğa” gibi saldırıya geçtiler… Belki çok etkili değillerdi, ama bir puanı kurtarabileceklerine dair inançla hareket ettiler… Tüm tehlikeli girişimlerini duran toplarla ve oyuna sonradan giren Beto ile sağlaması beklenen Gaziantepspor’a en büyük kıyak Barış Şimşek’ten geldi… Murat Ceylan’ı oyundan atan ve bunun altında ezilen Barış Şimşek sürpriz bir düdükle maça damgasını vurdu…
Ata binip uzağa gitmeyeceğim… Konyaspor böyle oynamaya devam ettiği ve eksiklerini giderdiği zaman Konya’ya gelecek olan 3 büyükler de dahil, sahaya elleri ayakları titreyerek çıkacaklardır…
Yani, yanisi şu; Konyaspor hiçbir takım için çantada keklik değil…
MONTANO
Açık konuşmak gerekirse, futbol onunla bir başka anlam kazandı Kamil Ocak’ta… Hem estetik oyuncu eksiltmeleri, hem pasları, hem de yaratıcı oyuncu tipinin önemli temsilcilerinden biri olduğunu gösterirken…
Aferin ona…
Örneğin attığı gol…
Gol öncesinde rakiplerini ipe dizer gibi geçişi, doğru yerde ve doğru zamanda topa vuruşu ve o vuruşun gol oluşu film gibiydi… Goldeki birleşik hareketlerin tamamında hedefi tam 12’den vurdu…
Ve bu gol, Türkiye’de maçı izleyen, futbol yazan, futbol konuşan insanlar tarafından da takdir ediliyorsa, öyle burun kıvrılacak bir durum değildir Montano’nun durumu… Özellik ister… Görüldü ki, o özellikler bu çocukta fazlasıyla var…
Peki kusursuz mu?
Asla değil… Çünkü, topsuz oyunda tribüne çıkanlardan… Koşularda, kademelerde adam kovalamalarda, ikili mücadelelerde devamlılığı yok… Bunların yanı sıra kilo sorunu hala var…
Sonuç itibarıyla, Sinan Engin’in şişirdiği gibi olmasa da Montano, Konyaspor’a yüzde yüz katkı sağlayacak bir oyuncu… Sinan gibi topu bilen ağabeyler! biraz daha Montano’yu işlerlerse, Konyaspor bu oyuncudan ciddi anlamda iyi para kazanır… Gaziantep’in Tabata’dan kazandığı gibi…
Tabi ki, Montano’nun da biraz gayret göstermesi lazım…
Bu arada, “Kayseri’nin kapının önüne koyduğu Hakan’ı transfer ettiniz” diye yönetimi eleştirmiştim ya, kapının önüne bırakılacak kadar kötü topçu değil…
Yiğidin hakkı yiğide.
Bursaspor maçında beğenmemiştim… Eskişehirspor maçında Konya’da değildim… Konyaspor’u çıplak gözle ilk defa Gaziantepspor deplasmanında seyrettim ve açıkçası keyif aldım…
1-0 gerideyken maçı birlikte izlediğim Orhan Berk ağabeye, “biz bu maçı kazanırız, rahat ol” demiştim… Ama, Barış Şimşek’in “teker”e çomak sokacağını hesap edememişim… Penaltı pozisyonuna kadar “Aslan” gibi maç yöneten adamın, seyirci baskısıyla “tavşan”a dönmesi Konyaspor’u 3 puandan etti.
İlginin ve gergin ortamın olmadığı bir maçtı… Belki futbol kalitesi yüksek bir maç değildi, ama Barış Şimşek’in başlama düdüğünden bitiş düdüğüne kadar heyecan ve tempo hep zirvedeydi…
“Oyun her iki takıma da gidip geldi” dersem Konyaspor’a büyük haksızlık etmiş olurum… Ama, bu maçta gülen, Barış Şimşek’in uyduruk penaltısı ile golü bulan Gaziantepspor, üzülen ise iki ya da üç farklı galibiyeti kaçıran Konyaspor’du…
Oysa ki, beraberliği hak eden bir görüntü sergilememişti Konyaspor… Özellikle de ilk yarıda… Bu yarıda bulduğu dört net pozisyondan sadece birini değerlendiren temsilcimiz, ilk 45’in sonunda soyunma odasına 3-1 ya da 4-1’in verdiği “Kartallar yüksek uçar” edasıyla gidebilirdi… Şanssızlığın, çokça da beceriksizliğin bir adım öne çıktığı pozisyonlarda, İvan, Montano ve Dockal, topu direklere ya da kaleciye nişanlamasalardı, sonuç ev sahibi takım için hüsran olabilirdi…
Konyaspor’un bu kadar iyi oynaması, iyi mücadele etmesi ve 3 puanı elinden alınan taraf olması, ev sahibi Gaziantepspor’un kötü olmasından değil, yeşil-beyazlı ekipte taşların yerine oturmaya başlamasından kaynaklı… Yukarıda da söyledim ya, Konyaspor eksiklerine rağmen iyi işler yaptı.
Kaldı ki, Gaziantepspor’u çok beğendim… Eğer, Tolunay Kafkas, “ottan çöpten” bahanelerle o takımın “altını oymaz”, takımın içine “dinamit” koymazsa, Gaziantepspor bu ligin “efe” takımlarından birisi olur… Çünkü, yabancılarının hepse kaliteli… Ev sahibi Gaziantep “takım” olduğu zaman, mutlaka iyi işler yapacaktır… Anlayacağınız Konyaspor “pısırık” bir takımla değil, lige damgasını vuracak “güçlü” bir takımla oynadı…
Konyaspor’da eksikler yok mu?
Olmaz mı!
Temsilcimiz iyi oynadı, iyi mücadele etti ve puan aldı… Futbolda bunlar elbette önemli… Ama esas önemli olan istikrarlı olmak ve bunu sürdürebilmek, dahası üstüne koyabilmektir… Bunun için de Konyaspor’u yönetenler, bu takıma kesinlikle bir “pas atan” ile bir “gol atan” oyuncu takviyesi yapmalılar…
Gaziantepspor maçının büyük bölümünde orta sahada ve sol tarafta arızalar çıktı… Özellikle öne geçtikten sonra orta sahada oyunu ve topu tutacak bir 10 numara, yani Alex ayarında bir futbolcumuz olsaydı, Gaziantep takımı bizim sahamızda bu kadar rahat cirit atmazdı…
Evet, bu takımı kulübeden iyi yöneten Ziya Doğan gibi, sahanın içinde de yönetecek bir “usta”ya bir “ağabey”e ihtiyacı var Konyaspor’un…
75. dakika oyunun kırılma anıydı… Murat Ceylan’ın oyundan atılmasının ardından, o dakikaya kadar oyunun hiçbir bölümünü domine edemeyen Tolunay Kafkas ve talebeleri, 10 kişi kaldıktan sonra, “kırmızı görmüş boğa” gibi saldırıya geçtiler… Belki çok etkili değillerdi, ama bir puanı kurtarabileceklerine dair inançla hareket ettiler… Tüm tehlikeli girişimlerini duran toplarla ve oyuna sonradan giren Beto ile sağlaması beklenen Gaziantepspor’a en büyük kıyak Barış Şimşek’ten geldi… Murat Ceylan’ı oyundan atan ve bunun altında ezilen Barış Şimşek sürpriz bir düdükle maça damgasını vurdu…
Ata binip uzağa gitmeyeceğim… Konyaspor böyle oynamaya devam ettiği ve eksiklerini giderdiği zaman Konya’ya gelecek olan 3 büyükler de dahil, sahaya elleri ayakları titreyerek çıkacaklardır…
Yani, yanisi şu; Konyaspor hiçbir takım için çantada keklik değil…
MONTANO
Açık konuşmak gerekirse, futbol onunla bir başka anlam kazandı Kamil Ocak’ta… Hem estetik oyuncu eksiltmeleri, hem pasları, hem de yaratıcı oyuncu tipinin önemli temsilcilerinden biri olduğunu gösterirken…
Aferin ona…
Örneğin attığı gol…
Gol öncesinde rakiplerini ipe dizer gibi geçişi, doğru yerde ve doğru zamanda topa vuruşu ve o vuruşun gol oluşu film gibiydi… Goldeki birleşik hareketlerin tamamında hedefi tam 12’den vurdu…
Ve bu gol, Türkiye’de maçı izleyen, futbol yazan, futbol konuşan insanlar tarafından da takdir ediliyorsa, öyle burun kıvrılacak bir durum değildir Montano’nun durumu… Özellik ister… Görüldü ki, o özellikler bu çocukta fazlasıyla var…
Peki kusursuz mu?
Asla değil… Çünkü, topsuz oyunda tribüne çıkanlardan… Koşularda, kademelerde adam kovalamalarda, ikili mücadelelerde devamlılığı yok… Bunların yanı sıra kilo sorunu hala var…
Sonuç itibarıyla, Sinan Engin’in şişirdiği gibi olmasa da Montano, Konyaspor’a yüzde yüz katkı sağlayacak bir oyuncu… Sinan gibi topu bilen ağabeyler! biraz daha Montano’yu işlerlerse, Konyaspor bu oyuncudan ciddi anlamda iyi para kazanır… Gaziantep’in Tabata’dan kazandığı gibi…
Tabi ki, Montano’nun da biraz gayret göstermesi lazım…
Bu arada, “Kayseri’nin kapının önüne koyduğu Hakan’ı transfer ettiniz” diye yönetimi eleştirmiştim ya, kapının önüne bırakılacak kadar kötü topçu değil…
Yiğidin hakkı yiğide.