Komşu Hakkı
İslam dini, sosyal ve toplumsal bir dindir; dolayısıyla insan ve toplum hayatını düzenler. İnsan ve toplum hayatını düzenleyen kurallardan biri de komşuluk hakkıdır. Müslümanlar, yaklaşık iki asırdır yoğun bir şekilde kendi iradeleri dışında zorla Batı kültürü ile yoğrulduğu için genelde İslam kültüründen ve değerlerinden uzaktırlar. Bunun sonucu, Batı tipi bir hayat yaşadıkları için genelde onlar gibi egoist, çıkarcı ve merhametsizdirler. Halkın soysal ilişkilerde bir birine karşı tutum ve davranışları bunun delilidir.
Bu bağlamda komşuluk ilişkileri de o kadar zayıfladı ki, komşu, komşusundan emin değil, bu sebepten dolayı komşusunun şerrinden emin olmak için evini satan insanların adedi küçümsenemeyecek kadar çoktur. Egoist ve çıkarcılıktan ve bencillikten dolayı komşu, komşusunun haklarına riayet etmiyor, onu çeşitli şekillerde rahatsız etmektedir. Mesela gece yarılarına kadar yüksek sesle konuşarak, eve sarhoş gelerek, evin veya apartmanın sınırları içerisinde bir ağaç altında şarap içerek, televizyonun veya teybin yahut sazın sesini yükselterek rahatsız etmektedir…
Hiç unutmuyorum Konya Karatay Lisesi’nde görev yaparken bir veli okula kadar geldi bana şöyle dedi: “Hocam, senin din kültürü ve ahlak dersi hocası olduğunu ve şu isimli öğrenci senin önünde okuduğunu öğrendik. Ne olur hocam, sınıfta komşuluk hakkından bahset, bu öğrenci ve ailesi bizi çok rahatsız etmektedir, hayatı bize zehir ettiler; bu öğrenci gece yarılarına kadar yüksek sesle teyp dinlemekte, nâra atıp tepinmektedir.”
Bu durumdan Diyanet İşleri Başkanlığı da haberdar olduğu için bu Ramazanda komşu hakkında camilerin girişine afiş asmış, “İyi komşu, komşusuna ikram edendir” yazmış. Biz de bu hayırlı çalışmaya katkı da bulunmak için âcizane haddimiz olmayarak birkaç satır karalayacağız, bizden çalışmak, Tevfik Allah’tandır. Dualarınızdan bizi de mahrum etmeyin.
Kur’an-ı Kerimde şöyle buyrulur: “Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, akraba olan komşuya, yabancı komşuya, yolcuya, elinizin altında bulunanlara iyi davranın; Allah kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez.” (1)
Yani Allah’a kulluk edin ve O’na tağutları ortak koşmayın. Ana babaya, yetimlere, yoksullara akraba olan komşuya iyi davranın; çünkü onun sizin üzerinizde hem akrabalık ve hem de komşuluk hakkı vardır. Aranızda akrabalık hakkı bulunmayan yabancı komşuya, yakın arkadaşa iyi davranın. Bu yakın arkadaş meslektaşınız olabilir, komşunuz olabilir, uzak komşunuz olabilir, bunlara iyi davranın ikramda bulunun. Ailesinden ve memleketinden uzak kalan yolculara, elinizin altında bulunan köle ve cariyelere iyi davranın. Günümüzde köle ve cariye müessesesi olmadığı için bu ibareyi şöyle anlamamız mümkündür: Maiyetiniz altında bulunan işçi ve memurlara iyi davranın. Allah kendini beğenen, komşusunu, arkadaşını küçümseyen kibirlenip duran kimseleri sevmez.
Ebu Hüreyre’den rivayet edildiğine göre muhakkak Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “üç kere vallahi o kimse iman etmiş olmaz, (imanı kemale ermiş olmaz) vallahi iman etmiş olmaz, vallahi iman etmiş olmaz! Buyurdu. Sahabe-i kiram, “O kimdir? Ya Resulellah!” diye sordular. Şöyle buyurdu: “Kim olacak; komşusu şerrinden ve zulmünden emin olmayan kimsedir.” Diye cevap verdi. (2)
Aişe (r.anhâ)’den rivayet edilen bir hadis-i şerifte Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Cibril hiç durmaz komşu hakkına hürmet olunmasını bana vasiyet ederdi. (Bu vasiyet bir derece peş peşe / ardı ardına etmişti ki) hatta ben yakında (Allah’ın emriyle komşuyu) komşuya mirasçı kılacak sandım.” (3)
Bu hadis-i şerifin izahında şöyle denmektedir: “Komşu hakkında riayet husussunda şeref- vârid olan bu vasiyet mübalağa derecesinde bir ciddiyeti haizdir. Komşu tabirinde de, Müslim, kâfir, âbid, fâsık, dost- düşman, mükim- misafir, menfaatli, mazarratlı, yakın –uzak istisnasız bütün komşular dâhildir. Komşu sınırını Hz. Ali’nin “ses işitilmek” suretiyle tahdit ettiği / sınırlandırdığı rivayet olunuştur.. Hz. Aişe her tarafından kırk evin komşu bulunduğunu bildirmiştir. Muhafazası şart olan komşuluk hakkına gelince, bu da komşularla güzel geçinmek, hayırsever olmak, zarardan korumak, nasihat edip görüp- gözetmek gibi umumi tabirlerle hulasa olunabilir.
Ebû Hüreyre’den rivayet edilen hadisi- şerifte de Resulullah (s.av.) şöyle buyurmuştur: “Allah’a ve ahiret gününe iman edip inanan kişi, komşusuna eza etmesin ve Allah’a, ahiret gününe iman eden her kişi misafirlerine ikram etsin ve Allah’a, ahiret gününe iman eden her kişi hayır söylesin yahut sussun (boşboğazlık etmesin)” (4)
Bu hadisi şerifin şerhinde şöyle denmektedir: Misafirliğin müddeti bir gün bir gecedir, o günde misafir, evde bulunan aile taamından hürmetli ve ikramlı bir şekilde ağırlanması gerekir. Üç güne kadar devam eden misafirlik zamanında ilk günden sonra alelâde ağırlanması kâfidir; üç günden fazla misafirlikte yapılan ikram ve ihtiram sadakadan ibarettir.
--------------
Kaynaklar
Nisa:36
En –Nisabûri, El- Müstedrek, C.1,s. 10
3. Sahih-i Buhâri Muhtasarı, C12, Hadis No: 1980
4. Sahih-i Buhâri Muhtasarı, C12, Hadis No: 1981
Bu bağlamda komşuluk ilişkileri de o kadar zayıfladı ki, komşu, komşusundan emin değil, bu sebepten dolayı komşusunun şerrinden emin olmak için evini satan insanların adedi küçümsenemeyecek kadar çoktur. Egoist ve çıkarcılıktan ve bencillikten dolayı komşu, komşusunun haklarına riayet etmiyor, onu çeşitli şekillerde rahatsız etmektedir. Mesela gece yarılarına kadar yüksek sesle konuşarak, eve sarhoş gelerek, evin veya apartmanın sınırları içerisinde bir ağaç altında şarap içerek, televizyonun veya teybin yahut sazın sesini yükselterek rahatsız etmektedir…
Hiç unutmuyorum Konya Karatay Lisesi’nde görev yaparken bir veli okula kadar geldi bana şöyle dedi: “Hocam, senin din kültürü ve ahlak dersi hocası olduğunu ve şu isimli öğrenci senin önünde okuduğunu öğrendik. Ne olur hocam, sınıfta komşuluk hakkından bahset, bu öğrenci ve ailesi bizi çok rahatsız etmektedir, hayatı bize zehir ettiler; bu öğrenci gece yarılarına kadar yüksek sesle teyp dinlemekte, nâra atıp tepinmektedir.”
Bu durumdan Diyanet İşleri Başkanlığı da haberdar olduğu için bu Ramazanda komşu hakkında camilerin girişine afiş asmış, “İyi komşu, komşusuna ikram edendir” yazmış. Biz de bu hayırlı çalışmaya katkı da bulunmak için âcizane haddimiz olmayarak birkaç satır karalayacağız, bizden çalışmak, Tevfik Allah’tandır. Dualarınızdan bizi de mahrum etmeyin.
Kur’an-ı Kerimde şöyle buyrulur: “Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, akraba olan komşuya, yabancı komşuya, yolcuya, elinizin altında bulunanlara iyi davranın; Allah kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez.” (1)
Yani Allah’a kulluk edin ve O’na tağutları ortak koşmayın. Ana babaya, yetimlere, yoksullara akraba olan komşuya iyi davranın; çünkü onun sizin üzerinizde hem akrabalık ve hem de komşuluk hakkı vardır. Aranızda akrabalık hakkı bulunmayan yabancı komşuya, yakın arkadaşa iyi davranın. Bu yakın arkadaş meslektaşınız olabilir, komşunuz olabilir, uzak komşunuz olabilir, bunlara iyi davranın ikramda bulunun. Ailesinden ve memleketinden uzak kalan yolculara, elinizin altında bulunan köle ve cariyelere iyi davranın. Günümüzde köle ve cariye müessesesi olmadığı için bu ibareyi şöyle anlamamız mümkündür: Maiyetiniz altında bulunan işçi ve memurlara iyi davranın. Allah kendini beğenen, komşusunu, arkadaşını küçümseyen kibirlenip duran kimseleri sevmez.
Ebu Hüreyre’den rivayet edildiğine göre muhakkak Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “üç kere vallahi o kimse iman etmiş olmaz, (imanı kemale ermiş olmaz) vallahi iman etmiş olmaz, vallahi iman etmiş olmaz! Buyurdu. Sahabe-i kiram, “O kimdir? Ya Resulellah!” diye sordular. Şöyle buyurdu: “Kim olacak; komşusu şerrinden ve zulmünden emin olmayan kimsedir.” Diye cevap verdi. (2)
Aişe (r.anhâ)’den rivayet edilen bir hadis-i şerifte Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Cibril hiç durmaz komşu hakkına hürmet olunmasını bana vasiyet ederdi. (Bu vasiyet bir derece peş peşe / ardı ardına etmişti ki) hatta ben yakında (Allah’ın emriyle komşuyu) komşuya mirasçı kılacak sandım.” (3)
Bu hadis-i şerifin izahında şöyle denmektedir: “Komşu hakkında riayet husussunda şeref- vârid olan bu vasiyet mübalağa derecesinde bir ciddiyeti haizdir. Komşu tabirinde de, Müslim, kâfir, âbid, fâsık, dost- düşman, mükim- misafir, menfaatli, mazarratlı, yakın –uzak istisnasız bütün komşular dâhildir. Komşu sınırını Hz. Ali’nin “ses işitilmek” suretiyle tahdit ettiği / sınırlandırdığı rivayet olunuştur.. Hz. Aişe her tarafından kırk evin komşu bulunduğunu bildirmiştir. Muhafazası şart olan komşuluk hakkına gelince, bu da komşularla güzel geçinmek, hayırsever olmak, zarardan korumak, nasihat edip görüp- gözetmek gibi umumi tabirlerle hulasa olunabilir.
Ebû Hüreyre’den rivayet edilen hadisi- şerifte de Resulullah (s.av.) şöyle buyurmuştur: “Allah’a ve ahiret gününe iman edip inanan kişi, komşusuna eza etmesin ve Allah’a, ahiret gününe iman eden her kişi misafirlerine ikram etsin ve Allah’a, ahiret gününe iman eden her kişi hayır söylesin yahut sussun (boşboğazlık etmesin)” (4)
Bu hadisi şerifin şerhinde şöyle denmektedir: Misafirliğin müddeti bir gün bir gecedir, o günde misafir, evde bulunan aile taamından hürmetli ve ikramlı bir şekilde ağırlanması gerekir. Üç güne kadar devam eden misafirlik zamanında ilk günden sonra alelâde ağırlanması kâfidir; üç günden fazla misafirlikte yapılan ikram ve ihtiram sadakadan ibarettir.
--------------
Kaynaklar
Nisa:36
En –Nisabûri, El- Müstedrek, C.1,s. 10
3. Sahih-i Buhâri Muhtasarı, C12, Hadis No: 1980
4. Sahih-i Buhâri Muhtasarı, C12, Hadis No: 1981
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.