Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

Kitap Okuma Zarureti ve Kefiyeti

Kitap Okuma Zarureti ve Kefiyeti

Japonya’da kişi başına yılda okunan kitap sayısı 24, İsviçre’de 10, Fransa’da 7, Türkiye’de ise 6 kişiye yalnızca 1 kitap düşüyor. Bu oranı sayıya dönüştürdüğümüzde 70 milyon nüfuza sâhip ülkemizde kitap okuyan insan sayımız sâdece 40 bin de kalıyor. Hakikaten bu son derece yetersiz bir oran! Ülkemizde okuma oranının bu denli düşük olma sebeplerinin başında şu problem geliyor; okuma alışkanlığı küçük yaşlardan kazandırılır, bizde maalesef bu yapılmıyor.

Geçen ki yazımızda alt yapısını oluşturduğumuz konu üzerinden yola çıkarsak ebeveynler yaş olarak en alt katmanlarından itibâren çocuklarına önce kendileri okuyarak ve okutarak örneklik teşkil etmeli. Zaman zaman çocuklar kütüphânelere götürülerek kitaplar arasında bulunmanın güzelliği tattırılmalı, harçlıklar artırılarak kitap alma ve okuma teşvik edilmeli, demiştik. Bu yapılmadığında elbette küçüklükte kitap okuma bilinci gelişmeyen bir kişilik olarak yetişen ergen ilerleyen yıllarda kitap okumaya yanaşmıyor, umursamıyor, istemiyor, sevmiyor. Hatta sosyal medyadaki canlı câzibe daha çok ilgisini çekiyor.

Kitap sevgi ve ilgisinin temeli küçük yaşlarda atılmalıdır. Anne ve babalar kitabı ancak okulla ilişkili olduğunda önemsiyorlar. Onlara göre okul demek kitap demek, okul dışında kitap okuma işi lüzumsuz bir uğraş ya da boş zamanı değerlendirme faaliyeti olarak görülüyor. Aileler çocuklarının okul başarılarının yüksek olmasını, ders kitaplarına çalışılmasını, test çözülmesini istiyorlar. Çocuklarının hikaye, deneme, öykü, şiir kitapları okumasını teferruat olarak görüyorlar. Bu sebeplerle de büyükler küçükleri okumaya teşvik yerine ders ve test kitaplarıyla daha çok haşır olmayı telkin ettiklerinden kişiler de okuma alışkanlığı kazanamıyor, okumayı sevemiyor, kitaba ve kütüphânelere yabancı kalıyorlar.

Bu şekilde yeni yetişen bireylerin kişiliği ve kültürü gelişemiyor. Kitap okuma işi insanı bilgi sâhibi kılar. Kitap okuyan insanların kendilerine olan özgüvenleri artar, çevresi tarafından sözü, sohbeti dinlenir kişiler olurlar. Böylesi kişilerin kültür kalitesi topluma da yansır. Okumak hem kişisel hem sosyal bir sorumluluk olduğu kadar bir o kadar da insanı rahatlatan keyifli bir aktivitedir. Büyükler önce kendileri okuyarak küçüklere örneklik teşkil etmeliler.

‘Peki, okumalıyız’ diyoruz da; ‘Neyi ve nasıl okumalıyız?’ Bu da önemli! ‘Oku da ne okursan oku’ düşüncesi doğru bir düşünce tarzı olmasa gerektir. Yanlış ve sapkın fikirler değil doğru ve erdemli olanlar okunmalı. Yanı sıra görsel ve yüzeysel ilgilerle yetinme devri bitmelidir.

İyi de insan ne için okur?

El cevap: İnsan kendine bir şeyler (kültür, bilgi, erdem, ahlâki kıvam, rûhî derinlik, davranış nezâketi) kazandırmak için okur. Bunun için “düşünce seviyemizi yükseltmeye katlanmamız gerekiyor.” Okumayı bu fikir sağlar. Kendini ciddiye alanlar, düşünerek yaşayanlar, kendini eleştirenler okurlar. Okumak kendini geliştirmenin ilk basamağıdır, ayni zamanda kendini sevmenin de doğru şeklidir. Okumak nefsi onaylamak değil kişinin rûhunun ve aklının lehine olanı seçmek yâni hayra yol almaktır. Okumayan insan kendini boş şeylerle meşgul ederek gaflete ve rehâvete düşer oysa okumak rûha huzur verir, kişiyi zinde ve canlı tutar.

O halde insanlık olarak okumak gibi faydalı ve erdemli bir alışkanlığı hayâta koymalıyız. İnsanlardaki okuma bilincinin gelişmesine yönelik çalışmalar yapmalıyız. İşte yazımız da bu amaca dönüktür. Şükür son zamanlarda pek çok konuda olduğu gibi insanlarımız da kitap okuma ve okutma hususlarında uyandılar. Hatta bu hususlarda pek çok yararlı etkinlik yapanlar kurum ve kuruluşlarımız var. Bunlar biz kitapseverleri ümitlendiriyor.

Meselâ; çeşitli dernekler açtıkları okuma salonlarıyla pek çok okur severe fırsat eşitliği sağlayarak hazırladıkları çeşitli kitap okuma projeleri düzenleyerek insanımızda okuma bilincinin gelişmesine katkıda bulunuyorlar. Bu çerçevede düzenlenen yarışmaların birinde, dört buçuk ay gibi kısa bir sürede tamamı 13 bin küsur sayfadan oluşan 33 adet kitap okuyan bir hanımefendi en fazla kitap okuyan kişi seçilerek birincilik ödülünü alıyor. Bu tür yarışmalar dağıtılan broşürlerle, pek çok yere asılan afişlerle insanlara duyurulmalı, kişilere kitap okuma farkındalığı kazandırılmalıdır. Evde, parkta, otobüste, bekleme salonlarında kitap okuma teşvik edilmeli, her çantada veya cepte okunabilecek bir kitap bulunmalı. İnsanlar okuma işine motive edilmeli. Özellikle geleceğimizin teminâtı olan çocuklarımıza ve gençlerimize çeşitli sosyal organizasyonlarla kitap okuma alışkanlığı kazandırılmalı. Kitap fuarları daha câzip hâle getirilmelidir, diyoruz.

Geçenlerde Kültür ve Turizm Bakanlığı kitap okuma kültürünü geliştirmek amaçlı başlattığı bir proje kapsamında, her yaş seviyesinden insanlarımız çeşitli illerin meydanlarına inerek hep birlikte belirli saat dilimlerinde çeşitli kitaplar okudular. Bu çalışmadan amaç, toplumun kitaba ve kütüphânelere olan ilgisini çekmekti. Güzel bir etkinlik gerçekten ancak arkası gelmeli bir defaya mahsus olmamalı. Çünkü bu tür faaliyetler, insanlara kitap okumayı teşvik ve okuma alışkanlığı bilincinin yerleşmesine katkı sağlıyor.

Kitaba, kütüphâneye değer veren ve kitap okumayı içine sindirmiş gönüllü kuruluşlarda halkı okumaya teşvik için çok değişik çalışmalar yapıyorlar. Doğrusu böylesi vakıf ve dernekleri gönülden kutluyoruz. Örneğin; “Herkese Kitap Vakfı” dünyada hiç benzeri olmayan bir uygulamayı kamuoyunun önüne koyuyor: Şöyle ki; Vakıf, bir bankayla anlaşarak ‘Kitapcan’ adı verilen bir Master Card sâyesinde herkes o karta yüklediği para ile belirlenen mağazalardan gidip kendisi istediği kitabı alabiliyor. Değişik ve güzel bir uygulama.

Bir başka uygulamayı gündeme koyan “Düşün Taşın Derneği” de, dernek olarak ülkemizde kitap okuma bilincini artırmaya yönelik kitap okuma günleri, seminerler, sergiler, workshoplar’lar, düşünme taşınma toplantıları düzenliyorlar. İnsanların kitap okuma algısı üzerine çok çarpıcı sergiler düzenleyen dernek ‘Nerelerde kitap okunmaz.’ ‘Siz onları okumadınız, Biz onlarla bunları yaptık.’ isimli çalışmalarıyla; kişilerin hem kendilerini tanımalarını hem de kâbiliyetlerini keşf etmeleri adına müthiş bir deneyim paylaşımı gerçekleştirmişler. Genellikle gençlerden oluşan dernek üyeleri yalnızca üniversitede okumanın kendilerini geliştirmeye yetmediğini, yaşadıkları hayâtı ve kendi bireysel dünyâlarını farklılaştırmak için kitap okumanın ehemmiyetini değişik aktivitelerle ortaya koyuyorlar. Bu iftihar edilmesi gereken çalışmalara imza atan herkesi gönülden kutluyor ve okumayı teşvik eden çalışmaların daha da artırılmasını arzu ediyor, ümit ediyor ve bekliyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi