Kendiyle Yüzleş(e)meyen Toplum
Yüzleşmek eylemi kişinin yaptığı bir hata, bir yanlıştan sonra kendini hesaba çekerek kendisiyle hesaplaşması ve yaşadığı gerçeklerin karşısına biraz zaman geçmiş de olsa dimdik çıkabilmesi olarak tarif edilebilir.
İnsan olanlar hayatlarında zaman zaman istemeyerek de olsa yaptıkları yanlışlar veya hatalar nedeniyle kendileriyle birçok kez “yüzleşmek” zorunda kalmışlardır.
Kendi kendiyle yüzleşmeyi hakkı ile yapanlar insan olanlardır.
Kendileri ile yüzleşemeyen kimileri ise bu tarifte yeri olmayanlardır.
Bu kişilere yüzleşme özürlü ilkel ruhlu kişiler de denebilir.
Çünkü yüzleşmek bir kültür işi, bir bilgi işi ve bir bilge kişi işidir. Sadece onlar yüzleşirler geçmişleriyle. Yüzleşmeleri sadece kendileriyle de sınırlı değildir.
Başta yaratıcıları olmak üzere, her şart altında her şeyle, herkesle, her yerde yüzleşebilecek cesaretleri, haysiyetleri ve onurları vardır onların.
Her akşam yataklarına uzandıkları zaman yaptıkları başta olmak üzere, yerinde ve zamanında yanlışlarını, doğrularını dökerler önlerine ve yüzleşmeden kaçmazlar.
Yüzleşme sonunda özür mü dilenecek, af mı dilenmesi gerekecek, hiç tereddüt etmeden de gereğini yaparlar.
Buna karşın ilkel kalmış ruhunu, bencil benliğini tahsili, makamı, mevkisi ve serveti ile örtbas etmeye çalışanlar ise bırakın içinde yaşadığı toplumla yüzleşmeyi, kendi kendisiyle bile bire bir yapacağı yüzleşmenin yanından bile geçemez. Çünkü ilkel olan, medeni cesareti olmayan bencil kişiler, kendisiyle yüzleşme yapmak bir yana, yaşanan sorunlarda hep kendini haklı olarak görürler. Kendi yanlarında olmayanlar ise sürekli olarak haksızdırlar.
Babıâli mensuplarından bir kaçı artık geçte olsa kendilerince malum sebeplerden dolayı belirli zaman geçmiş de olsa kendileri, toplumları ve devlet kurumlarıyla arada bir yüzleşir oldular.
Bazıları bu yüzleşmelerini yazdıkları kitaplar ile yaparlarken, bazıları da gazetelerindeki köşelerinde yazdıkları yazılarla yapma yolunu tercih etmiş gözüküyorlar.
Hazır yavaş yavaş, ağır ağırda olsa bu yüzleşme yolu açılmışken, şehrimizdeki idareciler, yöneticiler ve kamu kurumlarının iş bilir yöneticilerine bir hatırlatma olsun babından yüzleşme yapmaları gereken bazı hususları sıralayalım istedik.
Böylelikle kişiler yüzleşirde, devlet yüzleşmez mi? Devlet görevlileri bizatihi kullandıkları devlet gücüyle yapmış oldukları hatalar nedeniyle hemşerileri ile yüzleşme yapmazlar mı? Devletlûlar için de var mıdır bir yüzleşme ihtimali? Devlette kim kiminle nasıl yüzleşir? Soruları da cevaplarını bulmuş olur.
- Siyaset yaptığı günden buyana bu şehirden ne aldım, ne verebildim diye kendiyle yüzleşemeyen bakanlar,
- Bir önceki belediye başkanlarından devraldıkları inşaatı tamamlamaktan başka bir iş yapmadıkları halde, tümünü kendi eserleri gibi sahiplenen başkanlar,
- Tenkit ettikleri siyasetçilerle aynı pozisyonda, onlara rahmet okutturacak eylemlerde bulunan il başkanları,
- İl başkanı işken çok gezen belediye başkanlarını tenkit ettiği halde nerede ise Konya’da görülmeyen büyükşehir belediye başkanları,
- Etrafına çoluk çocuğu doldurduğundan bahisle tenkit ettiği başkanlardan daha kötü duruma düşen ve hala seçilmişliğinin farkına varamayan atanmış belediye başkanları,
- Yaklaşık 15-20 dakikalık yağmurda yolları ve alt geçitleri göle dönen şehrin anlı şanlı yöneticileri,
- Yaptıkları alt geçitleri üniversitelerin mühendislik fakültelerinde olumsuzluk örnekleri olarak gösterilen planlamacılar,
- Parti yöneticilerinin resmi bayramlara katılmasını tenkit edip, kendileri kutlama mesajı yayınlayan il başkanları,
- Babıali’de yuvalanan merkez medya dağılırken, Konya da merkez medya oluşturma çalışmalarına hız veren kalemşorlar,
- Gazetecileri danışman olarak atayarak ve gazetelere gerekli gereksiz ilan vererek basını elde tutabileceğini, safına çekebileceğini zanneden başkanlar,
- Parti genel merkezleri seçim propagandasında ısrarla şehir kelimesi kullanırken, hala kent kelimesi kullanmada ısrar eden dil fukaraları,
- Yaklaşık 4 yıla yakın bir zamandır Furgandede Caddesi’nde takılı duran turistik çarşı inşaatı levhası ile eski buğday pazarı inşaat alanını gördükçe ben bu şehre nasıl bir yanlış yaptım diye hiç hayıflanmayanlar,
Bu tavrınız devam ettiği sürece aslında hiçte kolay değildir sizin için bu milletle yüzleşmek.
Hâlbuki devlet kurumları ve yerel yönetimler eliyle semirtilenlerin keyifleri yerinde gibi gözükürken, Ebubekir Sifil’in “Modernite Bidat tır” yazısı ile Mehmet Ali Birand'ın darbecilik öz eleştirisi olan “...Evet, genlerimizde darbecilik vardı ...” başlıklı ve “Bugün bundan utanç duyuyorum” cümlesiyle bitirdiği yazısı tam da yerine rast gelmişti.
Umarız faydalı olmuştur.
İnsan olanlar hayatlarında zaman zaman istemeyerek de olsa yaptıkları yanlışlar veya hatalar nedeniyle kendileriyle birçok kez “yüzleşmek” zorunda kalmışlardır.
Kendi kendiyle yüzleşmeyi hakkı ile yapanlar insan olanlardır.
Kendileri ile yüzleşemeyen kimileri ise bu tarifte yeri olmayanlardır.
Bu kişilere yüzleşme özürlü ilkel ruhlu kişiler de denebilir.
Çünkü yüzleşmek bir kültür işi, bir bilgi işi ve bir bilge kişi işidir. Sadece onlar yüzleşirler geçmişleriyle. Yüzleşmeleri sadece kendileriyle de sınırlı değildir.
Başta yaratıcıları olmak üzere, her şart altında her şeyle, herkesle, her yerde yüzleşebilecek cesaretleri, haysiyetleri ve onurları vardır onların.
Her akşam yataklarına uzandıkları zaman yaptıkları başta olmak üzere, yerinde ve zamanında yanlışlarını, doğrularını dökerler önlerine ve yüzleşmeden kaçmazlar.
Yüzleşme sonunda özür mü dilenecek, af mı dilenmesi gerekecek, hiç tereddüt etmeden de gereğini yaparlar.
Buna karşın ilkel kalmış ruhunu, bencil benliğini tahsili, makamı, mevkisi ve serveti ile örtbas etmeye çalışanlar ise bırakın içinde yaşadığı toplumla yüzleşmeyi, kendi kendisiyle bile bire bir yapacağı yüzleşmenin yanından bile geçemez. Çünkü ilkel olan, medeni cesareti olmayan bencil kişiler, kendisiyle yüzleşme yapmak bir yana, yaşanan sorunlarda hep kendini haklı olarak görürler. Kendi yanlarında olmayanlar ise sürekli olarak haksızdırlar.
Babıâli mensuplarından bir kaçı artık geçte olsa kendilerince malum sebeplerden dolayı belirli zaman geçmiş de olsa kendileri, toplumları ve devlet kurumlarıyla arada bir yüzleşir oldular.
Bazıları bu yüzleşmelerini yazdıkları kitaplar ile yaparlarken, bazıları da gazetelerindeki köşelerinde yazdıkları yazılarla yapma yolunu tercih etmiş gözüküyorlar.
Hazır yavaş yavaş, ağır ağırda olsa bu yüzleşme yolu açılmışken, şehrimizdeki idareciler, yöneticiler ve kamu kurumlarının iş bilir yöneticilerine bir hatırlatma olsun babından yüzleşme yapmaları gereken bazı hususları sıralayalım istedik.
Böylelikle kişiler yüzleşirde, devlet yüzleşmez mi? Devlet görevlileri bizatihi kullandıkları devlet gücüyle yapmış oldukları hatalar nedeniyle hemşerileri ile yüzleşme yapmazlar mı? Devletlûlar için de var mıdır bir yüzleşme ihtimali? Devlette kim kiminle nasıl yüzleşir? Soruları da cevaplarını bulmuş olur.
- Siyaset yaptığı günden buyana bu şehirden ne aldım, ne verebildim diye kendiyle yüzleşemeyen bakanlar,
- Bir önceki belediye başkanlarından devraldıkları inşaatı tamamlamaktan başka bir iş yapmadıkları halde, tümünü kendi eserleri gibi sahiplenen başkanlar,
- Tenkit ettikleri siyasetçilerle aynı pozisyonda, onlara rahmet okutturacak eylemlerde bulunan il başkanları,
- İl başkanı işken çok gezen belediye başkanlarını tenkit ettiği halde nerede ise Konya’da görülmeyen büyükşehir belediye başkanları,
- Etrafına çoluk çocuğu doldurduğundan bahisle tenkit ettiği başkanlardan daha kötü duruma düşen ve hala seçilmişliğinin farkına varamayan atanmış belediye başkanları,
- Yaklaşık 15-20 dakikalık yağmurda yolları ve alt geçitleri göle dönen şehrin anlı şanlı yöneticileri,
- Yaptıkları alt geçitleri üniversitelerin mühendislik fakültelerinde olumsuzluk örnekleri olarak gösterilen planlamacılar,
- Parti yöneticilerinin resmi bayramlara katılmasını tenkit edip, kendileri kutlama mesajı yayınlayan il başkanları,
- Babıali’de yuvalanan merkez medya dağılırken, Konya da merkez medya oluşturma çalışmalarına hız veren kalemşorlar,
- Gazetecileri danışman olarak atayarak ve gazetelere gerekli gereksiz ilan vererek basını elde tutabileceğini, safına çekebileceğini zanneden başkanlar,
- Parti genel merkezleri seçim propagandasında ısrarla şehir kelimesi kullanırken, hala kent kelimesi kullanmada ısrar eden dil fukaraları,
- Yaklaşık 4 yıla yakın bir zamandır Furgandede Caddesi’nde takılı duran turistik çarşı inşaatı levhası ile eski buğday pazarı inşaat alanını gördükçe ben bu şehre nasıl bir yanlış yaptım diye hiç hayıflanmayanlar,
Bu tavrınız devam ettiği sürece aslında hiçte kolay değildir sizin için bu milletle yüzleşmek.
Hâlbuki devlet kurumları ve yerel yönetimler eliyle semirtilenlerin keyifleri yerinde gibi gözükürken, Ebubekir Sifil’in “Modernite Bidat tır” yazısı ile Mehmet Ali Birand'ın darbecilik öz eleştirisi olan “...Evet, genlerimizde darbecilik vardı ...” başlıklı ve “Bugün bundan utanç duyuyorum” cümlesiyle bitirdiği yazısı tam da yerine rast gelmişti.
Umarız faydalı olmuştur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.