Recep Çınar

Recep Çınar

Kaybeden dünya oldu!

Kaybeden dünya oldu!

Gazete başlıklarından başlayalım...
-Finalde kaybettik...
-Ah istanbul...
-Yazık, son turda elendik...
-En sonunda başaracağız...
-OlimpiYATTI
-Hayaller yarım kaldı...
-Heyecanı bile yetti...
-İstanbul muhteşemdi...
-Acı final...
-Rüya yarım kaldı...
-Çapulcu mutlu...
-Dünya kaybetti
-Tokyo'ya verdiler...
-Yazık...
-Son adımda...
-Yine olmadı...
-Direkten döndük...
-Köprüyü yıktılar...
-Nasip Değilmiş...
Pazar günkü gazetelerin başlıkları böyleydi...
Üzgünlüklerini manşetlere taşımışlar...
Üzülenler bir tarafa, sevinenler de oldu...
İstanbul'un kaybetmesinden sonra  “gözü başı” oynayan “yavşak”larla,  “menopoz”a girmiş bazı “aşufteler” mal bulmuş mağribi gibi, ağızlarından salyalar akıtarak sevinç gösterilerinde bulundular, bulunuyorlar...
Akıl tutulması bir haldeler...
Belli ki “mama”lanmışlar, belli ki “kına”lanmışlar, atmışlar kendilerini sosyal medya'ya...
İshal olmuş ağızlarından “necaset” akıtıyorlar...
Bunlar da içimizdeki “haç”lılar...
Kanı on para etmeyen “şerefsiz”ler...
Ne diyebilir ki, “hain”ler demekten başka...
***
Kim ne derse desin bu kaybın şokunu, travmasını kolay kolay üzerimizden atamayız...
İçimizdeki umutlar yeşermişti...
Yüreğimizden gelen bir ses “bu sefer tamam” diyordu......
Kazanacağımıza şartlandırmıştık kendimizi...
10 saat televizyon başından kalkmadan, dahası  nefes almadan İstanbul, Madrid ve Tokyo'nun 2020'yi almak için verdiği mücadeleyi  izledik, cümbül cemaat...
Eğriye eğri, doğruya doğru, en iyi sunumu biz yaptık...
Eyvallah...
Özellikle 16 saat gibi bir uçak yolculuğundan sonra Arjantin'e gelerek,  salona bir sinerji getiren, etrafına pozitif enerji yayan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın “Gelin hep beraber köprüler kuralım, gelin hep birlikte tarih yazalım” konuşması da  “haç”lı zihniyete tesir etmedi...
Aslında dünya kaybetti...
2020'yi almış olsaydık, İstanbul'a gelen sporcular, antrenörler, yöneticiler, oyunların bitiminde İstanbul'dan ayrılırlarken, yüreklerinin bir yarısını bırakacak, bu ülkenin güzel insanlarının yüreklerinin bir yarısını da yanlarında götüreceklerdi...
Dostuluğun ve sevginin arasında bir “çimento” görevi yapacaklardı...
Ama olmadı...
O fırsatı İstanbul'a ve sporculara vermediler...
Onun için kaybeden biz değil, dünya oldu...
96 üyenin 60'ı “Tokyo” diyerek, dünya sporcularının muhteşem bir şehiri görme, muhteşem bir şehirde yarışma hayallerine de “ipotek” koydular...
Ne yazık ki vermediler...
İstanbul'un 2020 olimpiyatlarını almasını canı gönülden istemiştik...
2023 vizyonu olan benim ülkem için iyi olacaktı...
Dedim ya olmadı...
“Olimpiyatlar müslüman bir ülke olan  Türkiye'ye gitmesin” diye yırtınanların zaferiyle sonuçlandı...
Bu zafer üçüncü defa olimpiyat kazanan Tokyo'nun değil...
Kesinlikle değil...
Uzatmayacağım...
Bu bir yarıştı ve yarışı da suyun başında olan “haç”lı ziyniyet kazandı...
İslam ülkesi olan Türkiye'nin üzerlerine çıkmasından, büyümesinden ve olimpiyatları daha iyi yapacağından korktular...
Korktukları için de “Tokyo” dediler...
Ya da “Tokyo” diyen  IOC üyeleri belli ki Japonya'da iyi ağırlanmışlar!
Kimbilir...
***
Bundan sonra ne olur?
Bu sorunun yanıtı kolay değil elbette...
Ama, şunu da unutmamak lazım, bu ülke hakettiği olimpiyat oyunlarını  almasını bilir...
“Hak verilmez, alınır”dan yola çıkarsak, biz bu olimpiyatları eninde sonunda alacağız...
Rio'da otuzbirincisi yapılacak...
Tokyo'da ise otuzikincisi...
Olimpiyatların otuzüçüncüsü nerede yapılır bilemem...
Ama 34.cüsü illaki İstanbul'da yapılmalı...
34 plakalı bu güzel şehrimize  “34. İstanbul Yaz Olimpiyatları”  çok yakışır.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Recep Çınar Arşivi