Kapitalist Ahlak Ve Belediyeler
Alman ekolünden Max Weber’e göre bu günkü kapitalizm Endüstriyel Kapitalizmdir ve Weber’e göre endüstriyel kapitalizm’in zorunlu şartı hıristiyanlıktan mülhem protestan iktisat ahlâkıdır.
Weber bunu şöyle ifade etme yolunu seçmiştir:
Endüstriyel Kapitalizm’ in tamamlayıcı ve zorunlu olmak üzere iki temel şartı vardır.
Kapitalizmin tamamlayıcı şartları; burjuva sınıfının ortaya çıkması, kentleşme, endüstriyel teknolojinin gelişmesi ve rasyonel hukuktur. Tamamlayıcı şartlar kapitalizmin maddi vücudunu meydana getirdikleri için gereklidirler. Ancak, vücudu canlandıran ve ona karakteristiğini veren ruhtur. Bu bağlamda, Modern Endüstriyel Kapitalizm’ in ruhu “Protestan Ahlâk” tır. (Weber, 1985)
Objektivizme göre insanin tanımlayıcı özelliği ise mutlak akılcılığı olarak kabul edildiğine göre kapitalist protestan iktisat ahlakının tek standardı ise: bireyin hayatı ve mutluluğu yararına olan her şeyin “doğru ve iyi”, yararı ve mutluluğu doğrultusuna olmayan her şeyin ise “yanlış ve kötü” olmasıdır
Bu hesaptan bakınca ister hıristiyan olsun ister olmasın objektif kapitalist düşünceye yönelmiş olan kapitalist tavırlı yöneticiler veya bulundukları makam ve mevkilerdeki davranışlarını ve kararlarını kapitalist dünya kurallarına göre vermekte bir beis görmeyen Müslüman idareciler sadece kendileri için iyi gibi gözüken kararlar vermekten çekinmez hale gelmişlerdir.
Aldıkları kararların başkaları aleyhine ise kötü sonuç doğuracak olması veya hemşerilerinin aleyhine olması, hatta toplumun tamamının aleyhine olması onlar için hiçbir şey ifade etmez.
Çünkü kısa dünya menfaatleri için içine girmekten çekinmedikleri kapitalist siyasi ortam gücünü yarışma ve sömürüden alan ve nihayetinde bir kısır döngüye dönüşen bir yarışa zorlamıştır.
Makam, mevki, şan, şöhret ve para için isteyerek ve bilerek içine girmiş bulundukları bu lanetlenmiş yarışmaya eşit şartlarda başlamayan veya eşit şartlarda başlasalar bile sonradan ellerine geçirdikleri kamu sermayesi nedeniyle yarışlarını eşit şartlarda sürdürmeyen kişilerin oluşturduğu sömürü düzeninde ise sonuçta mutlaka birileri ya da kendileri feda edilmiş olur.
Hele ki kendilerince başlatılan şehirlerarasındaki gelişmişlik yarışında önde olmalıyız yalanına kendilerinin de inanmaları sonucunda yıllardır uygulanan acımasız kapitalist ekonominin çarkları arasında ezilmeleri sonucunda bulundukları yerden daha iyi bir yerlere gelebilmek için çalışıp çabalayan hemşerilerinin bir ömür boyu, belki de nesillerce biriktirdikleri emeğin karşılığı olan atadan dededen kalan gayrimenkullerini imar hileleri ve zorbalıklarıyla çalmak, kimseyi ileriye götürmemiştir, götürmeyecektir de.
Siyaset mezarlığı geçmişte bilerek veya bilmeyerek bu tür siyasi hokkabazlıklara karışmış ve sonradan toplum tarafından siyasi mevta olarak bir köşeye atılmış kişilerin siyasi cesetleri ile doludur.
Bu tür siyasi mevtaları işbaşında iken altın ve gümüş kaplarda yemek yedirdikleri altın ve gümüş tasmalı kedileri ve köpekleri bile kurtaramamıştır.
Hâlbuki protestan iktisat ahlâkın tam tersi düşünceye sahip olan Müslüman idareciler, yaratılışlarındaki fıtrata ilave olarak sonradan çevresinden öğrendiği İslami ahlak hükümlerinin doğrultusunda, idarecisi olduğu toplum için kendini feda edecek şekilde bir ahlak anlayışı içinde olurlar.
Çünkü İslam ahlakı bireysel olmaktan daha öte toplumsal bir olgudur.
Ahlaklı olmak veya olmamak esasen kişi ile ilgili olsa da uygulaması toplumsal bir anlaşmayı yerine getirmek için olduğundan sonuçta toplumun ahlakı ile ilgilidir.
Bu gün iş başındaki yöneticilerin aralarındaki anlamsız siyasi çekişmeye bakıldığında bu yöneticilerin de toplumun aleyhinde bile olsa sırf kendi siyasi ve ekonomik gelecekleri için kararlar aldıkları görülmektedir.
Aralarındaki siyasi ikbal meselesi öyle boyutlara ulaşmıştır ki; aynı siyasi görüşte olmalarına rağmen ne birbirleri için, ne de memleketinin ekonomik ve siyasi ya da benzer çıkarları için veya Millet, Devlet ve toplumun geleceği ile ilgili olarak hiçbir koşulda kendilerini feda edecek gibi de görünmemektedirler.
Şu kesinlikle unutulmamalıdır. Fıtrattan ayrılarak elde edilmeye çalışılan geleceğin yolu olarak görülen kapitalist ahlak zenginleştirdiklerini mutlu etmemekte, tam tersine rezil rüsvay etmektedir.
Makam, mevki, şan, şöhret ve paranın büyüsüyle siyasi dönemleri sonunda birbirlerini paçavra haline getirmekte mahzur görmeyenler, para ve makam insanı değiştirir deseler de aslında para ve makamın insanı değiştirmediğini, sadece gerçek kişiliğini ortaya koyduğunu ve hemşerilerine başka, yakınında olanlara başka bir dil kullanan, bu nedenle de dünü ile bu günü arasında gece ile gündüz kadar fark olan ikiyüzlü insanlar ürettiğini ispatlamış olacaklardır.
Koskoca bir yıl daha geldi geçti.
Hesap günü bir yıl daha yaklaştı.
Geçen her yılın sonunda;
“Sonra andolsun o günde nimetlerden elbette sorulacaksınızdır.(Tekasür Suresi)” ayetini hatırlayanlara ve hesaba çekilmeden kendini hesaba çekebilenlere ne mutlu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.