Recep Çınar

Recep Çınar

Kanın sesini ve kokusunu unutmamak!

Kanın sesini ve kokusunu unutmamak!

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yakın arkadaşı ve AK Parti'nin hemen hemen bütün seçimlerini yürüten reklamcı Erol Olçak'ın hanımı Nihal Olçak'ın verdiği bir röportajdaki alıntı ile yazıma başlamak istiyorum. Yani hem eşini, hem de 17 yaşındaki evladını şehit vermiş cesur ve yiğit bir kadının iki dudağından dökülenlerle.

“Hastahanede yerler kan gölüydü ve yürünmez haldeydi. Doktor ve hemşireler bir yaralıdan diğerine kanlı zeminde kayarak koşturuyordu. Kopmuş bacaklar, kasığından kurşun yemiş, kan fışkıranlar. Kanın sesinin ve kokusunun olduğunu ben unutmamak üzere orada öğrendim” diyen Nihal Olçak'a buradan tekrar tekrar başsağlığı diliyorum...

Tabi ki diğer şehit yakınlarına da...

xxx

Daha dün gibi...

İçinde “darbe” kelimesi geçen 2016'nın “15 Temmuz” akşamı yaşananlarla ilgili hatırlanmasını istemediğim, ama unutmak da istemediğim görüntüleri tekrar görmek, belki benim gibi milyonlarca insanı bir yıl öncesine götürecek... 

365 gün olmuş...

O günü hatırlıyorum da,  tüylerim diken diken oluyor...

Televizyonun başında heykelleşmiştim...

Bir taraftan dua ediyor, bir taraftan da ihtilallerin ne kötü bir şey olduğunu anlatıyordum, hayatında ilk kez ihtilal kalkışmasını yaşayan oğullarım Emre ile Samet'e...

Kalkışmanın ilk dakikalarında Başbakan Binali Yıldırım'ın televizyon kanallarına bağlanarak, “Küçük bir grubun kalkışması, Türk Milleti bunlara pabuç bırakmayacak” açıklaması havada kalacak, işin boyutunun daha ilerilerde olduğuna şahit olacaktık...

Dua ediyorduk, Başbakan'ın dediği gibi küçük ve macera arayan bir grubun haltetmesi diye...

Ama, değildi...

Bu ülkenin tanklarıyla toplarıyla, uçakları ve uçaksavarlarıyla, yine bu ülke insanın üstüne bombalar yağdırıyor, masum insanları katlediyorlardı...

Hainlerin silahlarından çıkan kurşunlarla, bombalarla 248 şehit verirken, 2 binin üzerinde vatandaşımız gazi oldu...

Hainlerin niyeti ülkeyi bölüp parçalamaktı...

xxx

Ömrümde bir “muhtıra”, bir “ihtilal”,  bir de “post modern” darbe gördüm...

12 Eylül 1980 darbesi ile Türkiye tarihine geçen 1997'deki “post modern darbe”yi hatırlıyorum da, 12 yaşımda olmama rağmen,  1971'deki 12 Mart Muhtırası'nı net olarak hatırlamıyorum...

O dönemin Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç, KKK Faruk Gürler, HKK Muhsin Batur ve DKK Celal Eyicioğlu, Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay ve Meclis Başkanı Sabit Osman Avcı'ya bir muhtıra vererek, hükümetin istifasını ve yeni bir hükümetin kurulmasını istemişler...

Yine o dönemin Başbakanı Süleyman Demirel'de “iyi bildiniz” diyerek, bu muhtıra sonrasında şapkasını alıp Güniz Sokak’taki evine gitmişti...

Dolayısıyla “darbe” ya da “ihtilal” gibi, kelimeler, bana acayip itici geliyor...

Tabi ki, “kalkışma” kelimesi de, kelime hazinemde kara listede...

xxx

15 Temmuz akşamı mağdurlarından birisi de TRT'nin kadın spikeri Tijen Karaş'tı...

Fetullahçı Terör Örgütü tarafından 15 Temmuz gecesinde yaşatılan hain darbe girişiminde TRT stüdyosunda silah zoruyla sözde “Darbe Bildirisi” okumak mecburiyetinde kalan kadın spiker Tijen Karaş'ın bembeyaz yüzü hala gözümün önünde duruyor...

Aynen Mesut Mertcan'ın 12 Eylül'deki görüntüsü gibi...

Ne 80 darbesini ne de 15 Temmuz hain kalkışmayı unutmamalıyız...

Onun için de 15 Temmuz'un demokrasi nöbetleri sadece ülkede değil, Türk insanın bulunduğu bütün dünyada hatırlanmalı ve unutulmamalı...

xxx

Türk halkı 15 Temmuz'da yazdığı destanla, bütün dünyaya, daha doğrusu dosta düşmana, “vatana nasıl sahip çıkılır”ı göstererek, her an ihtilal olabilecek milletlere de örnek oldu...

Bu millet, ölümü düşünmeden, kefenini giyip bayrağına, kardeşliğine, devletine, dinine ve kendisine sahip çıktı...

Evet, o gece bu millet, öyle böyle değil, gerçekten bir destan yazdı...

Dolayısıyla 15 Temmuz'un tekrarlanmaması için, yaşadığımız bu felaketi, asla ve asla unutmamalıyız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Recep Çınar Arşivi