İnsanlıkta Hz. Peygamber
Efendim, Sevgili Peygamber aleyhissalâtu vesselâm’a tahsisli olan Şaban ayında dünya gündeminden seçtiğimiz özel başlıklarda, İnsanlığın Kurtarıcısı son Nebi aleyhisselam nasıldı? Ona bakmak istiyoruz, müsâdenizle:
Bugün insanlığın yerlerde süründüğü bir devirde, Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselam, büyük mücâdelelerle bize bıraktığı ulvî hayat tarzına, kutsî hakikatlere ve onların hayâta geçirilmiş şekli olan sünnetlerine aslında, yalnızca Müslümanların değil bütün bir insanlığın ihtiyâcı vardır. Günümüzde her zeminde, O Kutsî İnsanlık Rehberinin hayâtının her karesinin, en ince detaylarına kadar tanınması, her husustaki kâmil davranışlarının ortaya konması, bilinmesi ve bildirilmesi gerekiyor. Peygamber aleyhisselâm’ın, toplum hayâtının düzenlenmesine dâir hedefi, insan saygınlığının ve insan huzurunun temini idi. Zira İslam’da amaç insandır. Siyâsal oluşumlar ve diğer her ne varsa onlar da araçtır. Hatta gönderilen İslam hâricindeki dinler, peygamberler ve huzurla yaşamak adına teşkil edilen siyâsal sistemler, yalnızca insanın mutluluğunu temin etmek adına birer araçtır.
Allah Teâlâ, Kâinat Kitabı Kur’ân-ı Kerim’de: “Biz, hakikaten insanoğlunu şan ve şeref sâhibi kıldık. Onları, (çeşitli nakil vasıtaları ile) karada ve denizde taşıdık; kendilerine güzel güzel rızıklar verdik; yine onları, yarattıklarımızın birçoğundan cidden üstün kıldık.” (İsra, 70) İlâhî hakikatler ışığında Peygamber aleyhisselam, insana insânî değer ve ölçülerini hatırlatma husûsunda, kendi şahsî davranışlarıyla, en güzel pratik örneklik oluşturmuştur. O zamana kadar, Araplar arasında pek yaygın olan köle-efendi, zengin-fakir, kadın-erkek, câhil-âlim nitelemesini uygun bulmamış, insanları makam-mevki ve statülerine göre değerlendirme yapmamıştır. Hatta öyle ki, Peygamber aleyhissalâtu vesselam, insanlık haysiyetine yaraşmayan, kölelere uygulanan hak ihlallerinin kaldırılması ve onların huzûru adına köleleri satın alıp, hürriyetlerine kavuşturmuştur. Kâinâtın Efendisi aleyhisselam, insan ayrımı yapmamış, onlarla oturmuş, sohbet etmiş, yemek yemiştir. Köleleri hür kadınlarla evlendirmiş, ehil oldukları işlerde onları çalıştırmıştır. Yâni kölelere diğer insanlarla eşit muamele yapmıştır. O devirde bu ne asil davranıştır!
Bugün Amerika’da beyaz adam konumunda olan Amerikalılar, siyâhî olan zencilere; ‘pis siyâhî’ diye hitap ettikleri, onlarla aynı toplu taşım araçlarına dahi binmek istemediklerini biliyoruz. Zencileri hor ve hakir gören beyaz adam Amerikalılar, aramızda yaşıyor. Sömürge ülkelerinden olan bilhassa Fransa, sömürdükleri Afrika ülkelerindeki siyâhî Afrikalıları kendi ülkelerinde, sâdece boğaz tokluğuna, o zavallı insanların sağlıklarını zorlayacak şekilde köle olarak çalıştırdıkları bugün yaşanan bir vakıadır. Bütün bunlara ilâveten, o zavallı insanları, sanki insan değilmiş gibi, Avrupa’ya getirip hayvanat bahçesinde, kafesler içine koyarak, tıpkı hayvanlar gibi diğer insanlara sergilendiğini biliyoruz. Bu durum modern dünyâya yakışır bir durum mu, Hak aşkına?
Doğu Türkistan’da Uygur Türklerine, -bizzat ilk ağızdan dinlediğimiz- Çinli erkeklerin, Müslüman kadınlara uyguladığı ahlâkî ölçüsüzlüklerde; ‘Oğlum senin annen yok mu? Bak ben senin annen yaşındayım.’ Dediğinde, Çinli asker; ‘Sen insan mısın? Siz hayvansınız.’ Diyor. Değerlendirmeye bakar mısınız? Şaka gibi. Arakan’da çocuk ve kadın Müslümanların yedi binden fazlasının yakılarak öldürüldüğü bir dünyâda, insanlıktan bahsedilebilir mi? Yine, kutsal Filistin yurdunda lânetli kavim Yahudilerin; ‘Biz efendiyiz, siz ikinci sınıfsınız, kölesiniz’ dediklerini ve o muameleyi yaptıklarını biliyoruz. Filistinliler için; ‘Siz insan değilsiniz, siz hayvansınız’ diyerek öldürdükleri Müslümanların üzerlerine, bevl ettiklerine, bizzat ekranlardan şâhit olduk. Şu yirminci yüzyılda maalesef insanlık, cidden acınası halde. Bu ne bağnazlık ve ne gözü dönmüşlük? İnsanlık ölmüştür artık bu böyle biline.
Halbuki İnsanlığın Efendisi Peygamber aleyhissalâtu vesselam, hiçbir şekilde insanları ırk, renk, dil, bölge ve cinsiyetlerine göre asla ayrım yapmamış, farklı özelliklere sâhip insanları dahi değişik tasniflere tâbi tutmamıştır. Çünkü bütün insanlar, sonuçta Hz. Âdem (A.S)’ın soyundan gelirler. Kendilerindeki farklılıklar, sâdece Cenâbı Hakk’ın irâde ve takdiriyledir. Irk, renk, dil, değişik yöreden gelen farklılıklar, insanlar için bir aşağılama veya övünç vesilesi olamaz. Bu konuda Peygamber aleyhisselâm’ın takdire şâyan görüşüne bakalım; ‘Ey İnsanlar! Rabb’iniz birdir. Babanız da, birdir. Hepiniz Âdem’in çocuklarısınız. Âdem ise topraktandır. Arab’ın Arap olamayana, Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva yâni Allâh’a samimi bir şekilde bağlanmaktır.’ Buyuruyorlar. (İbni İshâk, (Ö 151/768), Sîretu İbn İshâk, Beyrut, 2009, s.670-672) İlâhî ölçüler her zaman insânîdir. Günümüzde rezil insanların tâbi olduğu kânunlar da, pek tabî ki rezilcedir. Bugün işlenen suçlar, çirkinlikler, kötülükler insanlığın, insanlıkta sınıfta kaldığını gösteriyor. Dolayısıyla bugün Şaban ayının Sultânın insana ve insanlığa olan ulvi bakışına ne kadar ihtiyâcımız olduğu gayet açık ve nettir.
Efendim hayırlı Cumâlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.