İnsan Hakları
Andolsun, biz insanoğlunu şerefli kıldık. Onları karada ve denizde taşıdık. Kendilerini en güzel ve temiz şeylerden rızıklandırdık ve onları yarattıklarımızın birçoğundan üstün kıldık. (İsrâ Suresi 70)
İnsan hakları gününü tebrik etme niyeti ile başlamak istediğim yazımda bir an durdum ve düşündüm. Şu an dünyada açıktan, susuzluktan ölen insanların olduğu, üzerine elbise dahi alamadan hayat sürmeye çalışan, çıplak ayakla yürüme gayreti gösteren insanların var olduğu düşüncesi gelince insan hakları günü gönlümde buruk izler bırakmıştır.
İnsan, değerli bir varlıktır. Dokunulmaz ve sorgulanamaz hakları vardır. Yaşama, barınma hakkı yadsınamaz. Bu hakları korumak tüm toplumun sorumluluğundadır. İnsanlar yeryüzünün halifesi olarak yaratılmış ve üstün kılınmıştır. Haksız yere cana kıyılan, değersiz bir varlık gibi horlanan, zorbalıkla tutsak edilen, aç ve susuz bırakılmak suretiyle ölüme terk edilen insanların bulunduğu bir dünyada, yanlış yapılan bir şeylerin olduğu çok açıktır. Dünyanın diğer yüzünde çok yemekten obezitenin arttığı, zevklerin ve tatların en uç noktada yaşandığı, doymuşluğun artık kudurma noktasına vardığı bir gerçekte gözümüzün önünde durmaktadır.
İnsan Hakları asla bir güne sığdırılamaz. İnsan hakları sadece birkaç gün konuşulup geçilemez. İnsan hakları zulmün, haksızlığın, adaletsizliğin olduğu her gün konuşulmalı, dikkat çekilmeli sorunların çözümüne yönelik ne yapılması gerekiyorsa o yönde hareket edilmelidir. İslam, insanı en yüce mertebede zikretmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) gençlik yıllarında katılmış olduğu Hilfu'l-Fudûl (Faziletliler sözleşmesi) ile insanlara karşı gerçekleştirilen zorbalığa, hainliğe, haksızlığa karşı mücadele eden bu topluluğun içerisinde yer almıştır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Veda Hutbesinde şu gerçeği vurgulayarak : “(Mü'minler), bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise canlarınız, mallarınız, namuslarınız da öyle mukaddestir. Her türlü tecâvüzden korunmuştur.” Buyurmak suretiyle bu gerçeği zikretmiştir. İslam ırkçılığın her türlüsünü yasaklamış üstünlüğün ancak takva ile olduğunu vurgulamıştır. Hiçbir insan, rengine, ırkına ve soyuna göre değerlendirilip ayrıştırılamaz. Toplumları ayrıştırmak isteyen güçler bu argümanı her zaman kullanmış, sen, ben dilini kullanarak toplumu bölmeye çalışmış hala da birliğimizi ve bütünlüğümüzü bozmak için bu kozu kullanmaya devam etmektedirler.
Ülkemizde ve dünyada İnsan Hakları kavramına daha da önem verilmelidir. Hak, hukuk, adalet ve eşitlik kavramlarının içerisi doldurulmalı, ete ve kemiğe bürünmesi için herkes üzerine düşen görevi yerine getirmelidir. İnsana insan gibi değer vermeyi şiar edinmeli, makamın, mevkinin ve zenginliğin insani bir güç unsuru olarak kullanılmasına izin verilmemelidir. İnsan haklarının bir güne sığmadan her an yaşandığı bir dünyada uyanma duası ile,
Selam, dua ve muhabbetlerimle…