Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

Hız İdeolojisi

Hız İdeolojisi

Modern yaşam bir yönüyle ‘hızlı hayat’ demek. Günümüzde her şeyde bir hızlılık söz konusu. Maddi ve mânevi gelişim ve değişim ve hız. Üzerinde düşünülmesi ve kafa yorulması gereken mefhumlar. Hıza ayak uyduramayan kendini yaşamdan dışlanmış ve ötelenmiş hissediyor. Kimse kıyıda kalmak istemiyor ve mevcutta pozisyonunu almak istiyor, kendini ona göre konumlandırıyor. İnsan sanki hayâta o hız temposunu yakalayarak tutunuyor. Bu durumda kişiler kendilerine göre bir hız limiti belirliyor ve kimi zaman o hız limitini küçümseyerek yeni hız limitleri peşinde koşuyor, örseleniyor, yıpranıyor. Bu süreçte insanın kendine özgü bilinen özellikleri çözüntüye uğruyor.
Aslında böylesi zaman üzerine yapılan bir hız gelişimi kurgusu eğer olumlu yönde kullanılırsa insana pozitif ivme kazandırabilecek bir olgudur. Ancak günümüzde insanlar hızla yaşamanın ve gelişen hıza ayak uydurmanın telâşesini yaşıyorlar. Birisi çıkıp da insana; ‘Sen bu çağda geri kaldın’ dese bu imajı kimse yüklenmek istemez ve hemen tepki verir. Bu hızlı yaşamda geri kalmamak için yoğun bir tempoya girmeyi göze alır. Çünkü geri kalmışlık ya da yaşanan hayattan geri de kalmak yaşam adına bir tâlihsizliktir. Bugün farkında olmadan hırsın ve hasedin örgütlediği, her güzellikten mutlaka bir şeklide faydalanma isteği insanlar arasında yaygınlaşan bir görüş oldu. İşte yaşadığımız devre böylesi bir hız ideolojisi hâkim.
Bu hız döngüsü içinde ilerleyen insanlar arasında mecbûrî bir rekâbet durumu söz konusu. Herkeste aslı astarı olmayan bir rekâbet anlayışı mevcut. Bu baş döndürücü hızın tabi bir sonucudur. Bâzen nitelikli yapılan rekâbetler başarı getirirken çoğu zaman değer kaybına ve ahlâkÎ bozulmalara yol açıyor. Rekâbet sebebiyle o zamana kadar ki yerleşik olan ahlâkî ölçüler farklı biçimde yön değiştiriyor. Modern hayâtın başarıları mutlaka tartışılmalıdır.
Modern hayatta devam edip giden kültürel yapılanmalarda da müthiş değişiklikler oluyor. Böylesi bir dünyâya övgüler düzen hatta kutsayan bir hayat gelişmiştir artık. Derken farkında olmadan gerçekleştirilen ‘üç kağıtlar’larla nitelik kaybolup yerini vasıfsızlık almakta bunun neticesinde içi boşaltılmış bir dünyâya doğru evrildiğimiz gerçeği önümüzde koskocaman bir gerçek olarak durmaktadır.
Halbuki emek ve çalışma sonucu nitelikli bir yaşam ortaya konmalı. Bugün her şeyin allanıp pullandığı bir ambalaj dünyâsında yaşıyoruz. İçi niteliksiz dışı süper güzel ambalajlar insanı çoğu zaman aldatıyor. Asrımızda aldatıcı dünya her çeşit hünerlerin ve kurnazlıkların sergilendiği bir dünya olmuştur. Ne yaptığınızdan çok yaptığınızın ne şekilde sergilendiği daha çok önem arz ediyor. Ürün olarak sergilenenin kendisi iyi olamasa da iyi sergilenmesi bu imaj dünyâsında ürünü ayakta bırakıyor. O halde, ‘gerçek projeler’, ‘gerçek girişimler’, ‘gerçek performanslar’ nerede kaldı? Ne kadar ‘Ali Cengiz Oyunu’ varsa ne kadar ‘sahte ve düzmece’ şeyler varsa hepsi piyasada.
Başta hız dedik ya, insanoğlu ulaşımda, iletişimde verimliliğini artırmak için hızı kullanıyor. Ama onu kullanırken ki yollarını seçerken metotların hak ve gerçek olmasına önem vermiyor. Bu sebeple kalite düşüyor. Kimse birbirine güvenmiyor. Bu gerçek materyalist ve kapitalist bir dünyânın mecbûri getirisi. Güya en akılcı gelişmeleri tutturabilmek için en akıl dışı yollar kullanılarak yakalanan bir performans bu. Ne yazık ki üretim ve tüketim hırsı insanı bitiriyor, rûhi melekelerini kurutuyor.
Bugün modern hayâtın ve refâhın merkezi Avrupa ne durumda? Ya Amerika? Rusya’da bu tablodan azâde değil. Avrupa’da yaşanan ‘ekonomik kriz’ yanı sıra ‘insâni, ahlâkî kriz’ ortada. ABD’de yaşana ‘Wall Street’ isyanları, Rusya’daki halk başkaldırıları şimdiye kadar güdülen hız kaynaklı, maddi eksenli, sömürü, odaklı yaşamın doğru olmadığı hakikatini gözler önüne koyuyor.
Yaşadığımız evrende hızla yol almak, hızla yaşam mesâfesi kat etmek, hız artırmak hayâtı anlamlı yaşamak için bir önem arz etmiyor. Işık hızıyla dâhi yaşasanız bu hız yarışında iyi bir performansa sâhip olsanız bütün bunlar rûhunuzu doldurmaya yetmiyor. Bu hız yarışında elde edilen pratik başarılar insanoğlunun rûhunun inkişâfına bir arpa boyu mesâfe kat ettirmiyor. Zihin yorgunluğu zihni olgunlaştıramıyor. Zihnin olgunlaşması zaman isteyen ve kısa zamanda ‘üç kuruşluk bilgiyle’ elde edilecek bir kazanım değildir. Dünyâda hız artımıyla maddi üretim akışkanlığı sağlanabiliyor ama düşünce ve zihin olgunluğu için lâzım olan birikimler maalesef sağlanamıyor. Mevcut medeniyetin arka planı olmadığı için sâdece insanın görünüşünü amaçlıyor. Oysa insan içsel dünyâsıyla keşfedilmeye bekleyen muhteşem bir varlıktır. İnsanın iç dünyâsının önemsendiği bir dünyâya doğru…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi