Her Şeyde Allah Rızâsı Gözetmek -2-
İnsan nefsi davranmak yerine her işinde ‘Allah rızâsı’ esâsını kendisine rehber edinse iki dünyası içinde daha karlı çıkar. İnanan kişi yemesinde, giyinmesinde, ailesiyle münâsebetlerinde, mal-mülk edinmede ve tüm sosyal ilişkilerinde ‘Allah rızâsı’nı kazanmaya yönelik davransa her bir hareketinin bereket, iyilik ve güzellik olarak kendisine geri dönüşümü olur. Bütün hayırlı ameller ‘Allah rızâsı’ doğrultusunda yapılan işlerdir. Ancak bunun için azâmi samimiyet yâni ihlas şarttır. Allah rızâsının olduğu yerde muhakkak ihlas bulunur, bulunmalıdır: “De ki; Ben dîni Allâh’a has kılarak ihlaslı bir şekilde O’na kulluk etmekle emrolundum.” (1) Böylesi kişileri Allah Teâlâ sever: “Allah onları sever, onlar da Rabb’lerini severler.” (2)
İbni Atâullah el-İskenderî’nin hikmetli bir sözü vardır; ‘Rabb’iyle yola çıkan kimse yolda kalmaz, işi aksamaz. Nefsiyle yola çıkanın ise işi zor ve yolu sarp olur. Nihâyette başarılı olmanın alâmeti, başlangıçta Allâh’a yönelmektir.’ Allah rızâsı için yola çıkan kişi önüne çıkabilecek zorluklardan çekinmez imânından aldığı güçle âdeta; ‘Rabb’im değiştirebileceğim şeyleri yapabilmek için bana cesâret, değiştiremeyeceğim şeyleri kabul edebilmem için sükûnet ve bu ikisini ayırt edebilmem için de akıl nasip et’ diye duâ eder. İman ve rıza hedefli yaşam kişi için bir nimeti ilâhidir. Tüm güç ve kudreti elinde bulunduran Rabbül âlemin’e güvenen, O’ndan cesâret alan, O’nun rızâsı doğrultusunda hareket eden insandan, sâlih ameller, kâmil davranışlar ortaya çıkar. Bunlar kişi için sorun değil çözüm olur. Sıkıntı değil ferahlık getirir. Yeter ki davranışlar ‘Allah rızâsı’ ile biçimlensin, ihlas ile icra edilsin. Neticede kişilerin üzerine ilâhi yardım ve bereketler sağnak sağnak yağar: “Şâyet Allah size yardım edecek olursa size gâlip gelecek yoktur. Ancak sizi kendi hâlinize bırakıverse (ilâhi yardımından mahrum bıraksa) ondan sonra size kim yardım edebilir? Artık müminler yalnız Allâh’a dayanıp, güvensinler.” (3)
Kendi istek ve arzuları doğrultusunda davrananlar, yaptıkları hatâlar ve yanlışlıklar dolayısıyla birçok zor durumlara düşerler. İnsanlar hayatlarının her aşamasında: “Ey insanlar! Hepiniz Allâh’a muhtaçsınız.” (4) Gerçeğiyle yüz yüzedirler. Bu sebeple insan kendi zayıflığını, âcizliğini hatırlayıp yüce Yaratıcıya yönelerek rızâ eksenli yaşamalı; ‘Keşke böyle yapmasaydım’ dememek için mümkün olduğunca her işini ‘Allah rızâsı’ doğrultusunda biçimlendirmelidir.
Bir derde düştüğünde sızlanmak, zarar görünce ağlayıp üzülmek, ölüm karşısında dövünmek, menfaat gelmeyince kızmak hiç hoş davranış şekilleri değildir. Bunları yaptıran nefse aldanmamak insana lâzım olan davranış şeklidir. Dünyevî istekler, dert ve mihnetler arttıkça yüce Rab ile insanın arasına âdeta perde girer. Bu hal ile Cenâb-ı Hakk’a yaklaşmak kolay olmaz. Ama kişi bâzı şeyleri aşar da Rabb’isine yaklaşırsa o zaman dertler azalır, üzüntüler hafifler. İşte bu hal gerçekleştiğinde kişi her işini ‘Allah rızâsı’ niyetiyle yapar. ‘Allah rızâsı niyetiyle yapılan işlerin neticesi de iyilik, güzellik, hayır ve berekettir. İnsan yaşam boyu hayâtını temiz ve doğru bir şekilde geçirme gayretinde bulunmalıdır. Karşılaştığı her münâsebetsiz duruma sırf Rabb’inin rızâsı için katlanıp tahammül gösteren kişiler dünyâdaki bu davranışların karşılığında ahrette mahcup edilmezler. ‘Allah rızâsı’ hedefli nezih bir hayat yaşayanlar için ahrette gözlerin görmediği, kulakların işitmediği, aklın kavrayamadığı eşsiz güzellikte nimetler hazırlanmıştır.
Bu eşsiz güzelliklere ulaşmak dileğiyle…
-----------------
1- Zümer, 11
2- Mâide, 54
3- Âli İmran, 160
4- Fâtır, 15
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.