Hangi Yanlışı Söyleyelim
Nereye gidiyoruz yazı serisi (2)
Hükümetin konuşmalarını değil, icraatını mercek altında incelemeye devam ediyoruz. Ülkemizde konuşlandırılmış olan Patriyot füzeleri serencamını da bu arada masaya yatırmalı ve gözden geçirmeliyiz.
Bilindiği gibi ülkemize, NATO isteğiyle Kahramanmaraş, Gaziantep ve Hatay’a Almanya’dan, ABD’den getirilen Patriyot füzeleri yerleştirildi. Füzelerin ülkemize geliş sebebi olarak Suriye gösterildi.
Efendim… Suriye’den ülkemize nükleer veya kimyasal başlıklı füzeler gönderilirse Patriyotlar, bu füzeleri havada yakalayarak imha edeceklermiş. Güya NATO Suriye tehdidine(!) karşı bizi koruyacakmış.
Değerli okuyucularım. Siz bu masala inandınız mı?
Suriye, neredeyse üç seneyi bulan kendi iç meselesini halledemedi de karşısına bir de Türkiye’yi mi alacak? Mümkün mü bu?
“Komşularla sıfır sorun” sloganının mucitleri, sorunlarını diplomatik yollardan çözme ümitlerini kaybetmiş olmalıdırlar ki şimdi de silahlarla çözme yoluna girdiler. Hem de NATO destekli silahlarla…
PEYGAMBERİMİZE HAKARET(!)
İlkyazımda belirtmiş olduğum ve kurulduğu günden beri ABD’nin güdümünde olan bu NATO’ya, bizimkiler nasıl ümit ve bel bağlayabilirler? Sonra NATO Genel Sekreteri Rasmussen denen adam kimdir ki bu kadar güveniyorlar?
Rasmussen NATO Genel Sekreteri olmadan önce Danimarka Başbakanıydı. Danimarka’da Peygamberimiz hakaret yüklü “karikatür krizi” baş gösterince bu adam, olayı “fikir hürriyeti” olarak değerlendirmiş ve Müslümanların rencide edilmesine seyirci kalmıştı.
Genel Sekreter olacağı zaman, eğer Türkiye, Rasmussen için bir çekince gösterseydi, bu adam Genel Sekreter olamayacaktı. Şimdi aynı adam, gönderdiği Patriyot füzeleriyle Türkiye’yi Suriye’ye karşı koruyacak? Öyle mi?
Bu füzeler ilk defa kamuoyunda ses getirmeye başlayınca Sayın Başbakan bir açıklama yaparak, “Patriotların kontrol ve idaresi bizde olmazsa bu füzeleri almayız” demişti.
Daha sonra füzelerin yerleşmesi esnasında NATO karargâhından yapılan açıklamada “Patriot füzelerinin kontrol ve idaresi karargâhımızca yapılacaktır” olarak geldi.
Yine hükümet yetkililerinin yaptıkları açıklamalara göre biz patriyot füzelerine ve onunla birlikte ülkemize gelen askerlere, herhangi bir ödeme yapmayacaktık. Milli Savunma Bakanı'nın yaptığı açıklamaya göre ise (hatırımda yanlış kalmadıysa) yıllık 43 milyon TL (tirilyon) ödeme yapmakta olduğumuz, söylendi.
Evet… Patriot füzeleri, de Malatya’da konuşlandırılan “Füze kalkanı” gibi gelerek ülkemize sessiz bir şekilde yerleştirildiler.
Bir müddet önce Alman Başbakanı Merkel Hanım ülkemizi ziyaret ederek, kendilerinin yerleştirdiği “Patriot füzelerini ve füzelerle birlikte ülkemize gelen bir o kadar Alman askerini ziyaret ederek döndü. Geliş ve gidişine dikkat ettiyseniz bu kadın, sanki bir Alman sömürgesini ziyaret ediyor havasında geldi ve gitti.
Buradan ilan ediyorum. Bu ülkemize soktuğunuz Patriyotları ve mürettebatını işleri bitince çıkartın da görelim… Bunları çıkartabilmek için eğer bulabilirseniz size bir Erbakan daha lazım. Birer “Çekiç güç” çalışacaklarından emin olduğum bu yabancı urlar, bu sefer de bakalım kimleri bu milletin başına terörist olarak hazırlayacaklar?
PATRİOTLAR NİÇİN GELDİ
Siyonistler, kendi uydurdukları kitaplarında yazdıkları, “seçkin ırk” ve “arz-i mev’ut – vaat edilmiş topraklar” için binlerce yıldır çalışmaktadırlar. Onlara göre “Nil ile Fırat arası” bu toprakların sınırlarıdır. Fırat havzası Erzurum’a kadar uzanmaktadır. Nitekim İsrail bayrağında yer alan iki mani çizgi “Nil ile Fırat arasını” temsil etmektedir.
Osmanlıyı ortadan kaldıran, Osmanlı topraklarını parçalayarak, onları “Ulus Devletleri” olarak belirleyen ve küçük küçük devletlere ayıran, sonra da her bir parçayı kendi içinden satın aldıkları “İşbirlikçileri” ile yöneten ve Dünya hâkimiyeti için çalışan Siyonistler, hiç ummadıkları anda karşılarında “İslam Devrimi ile İran’ı” buluverdiler.
İran, “Düşmanın silahıyla silahlanın- Hadis-i Şerif” emrini iyi anlamış olmalı ki, İsrail başta olmak üzere Avrupa ülkelerinde ve ABD’de binleri bulan Atom bombasını imal etmeye çalışmaya başladı. Siyonistler ve onun uzunları mesabesindeki Batılı devletler, BM (Birleşmiş Milletleri) de devreye sokarak İran’a olmadık yaptırımlar yaptırmayı denediler.
Ancak hiçbir tehdit ve baskı İran’ı yolundan çeviremedi. Haber aldığımıza göre İran, Nükleer enerjiye ve onun bir adım ilerisi olan Atom bombasına sahip oldu.
Türkiye’de de 1996 da iş başına gelen 54. Erbakan Hükümeti yine “Siyonistlerin tekerine taş koyduğu” gerekçesiyle ve “Yargısız infaz” taktiği ile 1 sene içerisinde düşürüldü.
“Dünya hâkimiyeti için çalışan Siyonistler, ne yapsınlar şimdi? İran’ı sindiremiyorlar. Ortadan kaldırmak için İran üzerine hücum etmeye de cesaret edemiyorlar. Çünkü İran’ın elinde de Atom silahı var.
Planlarına Türkiye’yi de dâhil ettiler. “Biz İran’a vurunca, o da bize misilleme yapabilir. O halde onun bize atacağı füzeleri, bize ulaşmadan yarı yolda imha etmeli ve tehlikeyi bertaraf etmeliyiz” demişlerdir.
İran’la İsrail arasında Türkiye vardır. Türk idarecilerine; “Aman size Suriye füze atabilir. Biz (NATO) sizi Suriye’nin füzelerinden koruyalım ve size Patriot füzeleri yerleştirelim” teklifini yapmışlardır. Fikirlerini güçlendirmek için de kontrollerinde ki medya /TV ve Gazeteler) ile günlerce Suriye’nin Türkiye’ye füze atabileceği korkusunu yaydılar.
Patriot füzelerini ülkemize geliş nedeni kısaca budur. İran’ın İsrail’e atacağı füzeler ülkemiz üzerinde vurulunca ülkemiz büyük bir radyasyon serpintisine maruz kalacak, binlerce insan ölecek ve yıllarca analar sakat çocuk doğuracakmış…
Batı için bunların hiç ama hiç önemi yoktur… Ya bizimkilerin…
--------------
DÜZELTME
21 Mart 2013 tarihili gazetemizde yayınlanan “FELAKETLER BİRBİRİ ARDINCA” başlıklı yazımın “Teröristleri kim belirleyecek” ara başlığı ile “Sütkardeşlerin evlenmeleri” ara başlığı bölümlerinde, Yazar Salih Sedat Ersöz’ün yazısından alıntılar yapılmıştır. Yazarından özür diler, okuyucularımın bilgisine arz ederim. Nevzat Laleli
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.