Recep Çınar

Recep Çınar

Hakan Aslantaş

Hakan Aslantaş

Lafı hiç eveleyip gevelemenin manası yok…
İyice açığa çıktı artık…
Bir krizle,  daha karşı karşıya Konyaspor…
Hakan Aslantaş…
Kendini pazarlamak, pazarlattırmak için hem menajerlerin, hem Bursasporlu yöneticilerin, hem de Bursa basınının kapısında yatmaya devam ediyor…
Aklınca da gözdağı vermeye çalışıyor, “oynamam”a getiriyor lafı, hal ve hareketleriyle…
Hakan Aslantaş “vazgeçilmez” ya da “bulunmaz hint kumaşı” değil…
Ama şurası da bir gerçek ki, ikinci yarıda  ihtiyaç hissedilecek biri…
“Piyasası yok” dersek, Bursa’nın ya da Karabük’ün iştahına bakmak yeterli…
“İyi topçu, kötü topçu”dan öte, ben meselenin ahlaki yönüne bakarım…
Hakan’ın bu tavrı ne insanı ne de ahlaki…
Tabi ki, “bonservis sorununu hallet, gel imzayı at” diyen Bursalıların da…
Süper lig için sıradan bir futbolcuya “mal bulmuş mağribi” gibi sarılırsan, kulüp-futbolcu krizine çanak tutar ve bundan beslenirsen, senin adın nifakçıdır…
Nifakçının sözlük anlamı da şudur: Ara bozuculuk…
Bursaspor’un da, o çok beğendiğimiz, “eli yüzü, kaşı gözü pırıl pırıl” dediğimiz Ertuğrul Sağlam’ın da yaptığı, Konyaspor ile Hakan Aslantaş’ı karşı karşıya getirmek ve bu sürtüşmeden nemalanmak…
Bunların ki, he ahlaki, ne de etik…   
Düpedüz terbiyesizlik…
Ve de belaltı vuruştur…
Bursaspor kulübü Hakan Aslantaş meselesinde “sorumluluk” almadığı gibi, “sorun” olmaktan da geri durmuyor…
Anlayacağınız Konyaspor sevimsiz bir durumla karşı karşıya…
Konyaspor ne mi yapmalı?
Hakan Aslantaş’a bir elleriyle leğen tutup, diğer elleriyle de kan kusturmalı…
Yönetim hiç uzatmasın…
Bursalılar verirler 500’ü, görürler Hakan’ın hayrını…
Olmadı mı?
Karabük “800” demiş…
Gitmek istemiyor mu Hakan efendi…
Gideceği tek yer var…
A2’yle 2 noluya…
Bu kadar basit…
Konyaspor’un anası ağlayacağına, onun anası ağlasın!
Futbolcuya dayalı bir düzene “evet” derseniz, bugün Hakan, yarın başka biri…
Bunun sonu gelmez…
Şu da var…
Bugün Konyaspor’u satanın, yarın Bursaspor’u satmayacağını kim iddia edebilir?
xxx 
ÖMER ERSÖZ VE ZAMAN
Salı günleri izin günüm…
İzin günlerimi de genellikle stadyumda geçiririm…
Yan gelip yatmam anlayacağınız…
Derneğimizin işlerini takip ederim…
TSYD’nin yani…
İşimiz gereği de zaman zaman İl Müdürümüz Ömer Ersöz’ün çayını içer, iki satır da olsa selam kelam ederiz…
Çalışmalar hakkında bilgi verir…
Şu bir gerçek ki, kısa mesafede büyük adımlar atıyor sevgili müdür…
Koşuyor…
Oturduğu koltukla düşman gibi…
Koltuğa yapışanlardan değil…
Abartıyorsam ne olayım…
Ama, “sıkboğaz edilmiyor” dersem yalan olur…
Etten püften işler nedeniyle, birilerine meramını anlatmak için göbeği çatlıyor…
Gelenlerin çoğunluğu tüketime dayalı isteklerle kapısını çalıyorlar…
Üreten yok…
Sabırla dinliyor…
Cam kırıyor, can kırmıyor…
Özellikle de spor il temsilcilerinin istekleri bitmiyor…
Nereye kadar sabreder bilemem…
Ama, bu böyle gitmez…
Ayrıca gitmemeli…
Bu benim gözlemim…
Ömer Ersöz, misafir ağırlamaktan ya da dert dinlemekten, yapması gereken işlere zaman ayıramıyor…
Bu da hem Ömer Ersöz’e hem de şehrin sporuna zarar veriyor…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Recep Çınar Arşivi