Gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum
Tam otuz yıl saatim işlemiş ben durmuşum?
Gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum.
Üstad Necip Fazıl’ın şiirindeki bu iki mısralık beyit beni düşündürdü. Her bir şey, hiçbir şeye muhtaç olmayana ihtiyaç hisseder. Demek ki üstad etkilendiği şahsiyet ve yaşantılarından öylebir büyük dönüşüm yaşamıştır ki bu muhasebeyi yapma ihtiyacı hissetmiştir. Bilanço ağırdır! 30 yıl! Enkaz kaldırmak yine ona düşmüştür…
Herkesin hayatında gafletle geçip giden günler haftalar aylar yıllar olabilir. Güzel bir dönüş yapmak ,iç huzura giden o dönüşümü inkılabı gerçekleştirmek her yiğidin harcı değil. Ancak güzel gören, güzel düşünen bireylerin yapabileceği başkaldırı. Bozuk düzenini yenilemek ve yamalı içyapısını daha iyi duruma getirmek için köklü değişiklik şart. Bütün bu iyileştirmeler ve yaşanan değişim temiz bir ruhu, arınmış bir aklı gerektirir. Haykırış zamanın geçip gitmesinden daha çok, münezzehtir ve çok yüce olan Allah’ı gereği gibi anlayamamadır. Allah’ı Geçip giden saatlerimize alamamadır! Onlar Allah’ı, kudret ve azametine yaraşır bir şekilde tanıyamadılar. Ben bu gökyüzünü önemsiyorum. Hem huzur hem azametin sahibine götürür insanı. Tıpkı İbrahim (as) ın yaratan rabbini araması gibi. İlim ve bilim adamlarının, Allah’ın varlık ve birliğini aklî delillerle ispat etmek bakımından önemle üzerinde durdukları Enam suresindeki ayetler. Gözleme dayalı birinin rehberliğini isteme, delil arama arayışı çok önemlidir. İbrahim as bu gözlem sonucunda, hem putperest kavminin inançlarını çürütmüş hem de ulûhiyyet / ilâhlık inancının nasıl olması gerektiğini göstermiş bulunmaktadır. Hak dinin en temel ilkesi olan doğru bir Hanif dinin temelleri. Enam 76-79.ayetleri okuyalım;
76: Derken gece bastırınca İbrahim bir yıldız gördü: “Bu benim Rabbim, öyle mi?” dedi. Yıldız batınca da: “Ben batıp kaybolanları sevmem” dedi.
77: Sonra doğmakta olan ayı görünce: “Bu benim Rabbim, öyle mi?” dedi. O batıp kaybolunca: “Eğer Rabbim bana doğru yolu göstermeseydi, elbette sapıklığa düşenlerden olurdum” dedi.
78: Bir gün de güneşi doğarken gördü ve hemen: “Bu benim Rabbim, öyle mi? Bu hepsinden de büyük!” dedi. O da batıp kaybolunca asıl gerçeği haber verdi: “Ey kavmim, şüphesiz ben, sizin Allah’a koştuğunuz ortaklardan beriyim.”
79: “Şunu bilin ki ben, dupduru bir iman ve teslimiyetle yüzümü gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah’a çevirdim. Ben müşriklerden değilim.”
Rab ile kul arasındaki münasebette sevginin en mühim esas olduğunu İbrahim as bize gösterir. Seven ve sevilen birbirini arar. ‘Ben batıp kaybolanları sevmem’ diyerek kaybolmayan, sonsuz ve eşsiz olanı arar İbrahim as. Hz. İbrahim bu kıssada, Allah’ın birliğine hangi delillerle ve nasıl ulaştığı anlatılır: ‘iman ve teslimiyetle yüzümü gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah’a çevirdim’ der. Bu ikna edici ve susturucu delillerle kavuşur sevdiğine. Kıyamete kadar sürecek tevhid sevgisi. Gökyüzünü kalbine sığdıracak kadar geniş, ‘iman’ adını verdiği sevgi…
Bakınız! Bir insan doğruluğundan emin olduğu bir şeyi (yarın/daha sonra yapmayı düşünüyorsa) bugün yapmıyorsa ‘uçurtma uçuruyor’ demektir. Gökyüzünün şatafatı, büyüsü, eğlencesi onu sarmış bu oyunla heyecan duyarken arka planda bulutları, yıldızları, ayı güneşi görmüyor. Hatta onları göremeyince eğlenceli şatafat tüm bu göremediklerinin sahibini de görmesini engelliyor. Uçurtma dalga dalga kafa sallarken, dalgaların altında bir hayat boğulup gitmekte gökyüzünden habersiz.
Şair necip fazıl aynı şiirin daha üçüncü beytinde mısralara döker gökyüzü esrarını!
Anladım işi; San'at Allah'ı (celle celaluhu) aramakmış?
Marifet bu, gerisi yalnız çelik çomakmış.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.