Gıybeti Terk Et-4
Gıybet şüphesiz kötü bir davranıştır. Müslümanlara yasak kılınmıştır. Gıybet yalnız dil ile yapılan bir davranış değildir.
Bilmemiz gerekir ki, dille gıybet etmek, kardeşinin ayıbını başkasına anlatmak ve hoşlanmadığı şeyle onu anmak olduğu için haram kılınmıştır. Üstü kapalı söylemek, fiil ile belirtmek de açıkça söylemek gibidir. Bu hususta, kardeşinin arkasından işaret, ima, göz işareti, yazı, hareket gibi şeyler de gıybet sınıfına girer. Böyle yapmak haramdır.
Hz. Âişe’nin (radıyallahu anhâ) şu sözü buna örnektir:
Bir gün kadının biri bize geldi. Kadın gittikten sonra baş parmağımı göstererek kısa boylu oluşuna işaret ettim. Bunun üzerine Allah Resûlü (s.a.v),
“Onun gıybetini yaptın” buyurdu. (Ahmed, Müsned, 6/136)
Bir kişinin yürüyüşünü ya da aksaklığını taklit etmek de gıybete girer. Hatta bu şekil anlatımlar, dille gıybetten daha tehlikelidir. Çünkü taklit, kusuru anlatmada ve gözler önüne sermede daha etkilidir.
Fahr-i Kâinat Efendimiz (s.a.v), Hz. Âişe’nin (radıyallahu anhâ), birini taklit ettiğini görünce şöyle ikaz etmiştir:
“Bana dünya dolusu mal verilde başkasını taklit etmekten hoşlanmam.” (Tirmizî, Sıfatü’l-Kıyame, 51)
Birinin kusurlarını yazıyla anlatmak da haramdır. Zira anlatım dilinden biri de kalemdir. Bir yazarım belli bir şahsı zikrederek ayıplamadık ve bunu kitapta belirtmesi gıybettir. Ancak bunu gerektiren bir sebep varsa mazur görülür.
“Bir topluluk şöyle demiştir…” derse gıybet olmaz.
Gıybet ölü ya da diri olsun belirli ve bilinen bir şahsı kötülemektir.
“Bugün bizim yanımızdan geçenlerden bazıları” ya da “Gördüklerimizin bazısı” dediğinde, seni dinleyen bundan belirli bir şahsı anlarsa bu da gıybettir. Çünkü sakıncalı olan, gıybeti yapılan şahsın tanıtılmasıdır. Yoksa anlatmakta kullanılan usul ve yöntem değildir. Şayet muhatap, bu konuşulanlardan kimin kastedildiğini bilmiyorsa gıybet sayılmaz.
Allah Resûlü, birinde hoşlanmadığı bir şey gördüğü zaman,
“Bazılarına ne oluyor ki, şöyle şöyle yapıyorlar.” (Ebû Davud, Edeb, 6.) buyurarak kişiyi belli etmezdi.
Gıybetin en çirkini gösterişe düşkün bilginlerin yaptığı gıybettir. Onlar (birini çekiştirmeye yönelik) maksatlarını anlattıkları zaman, gıybetten kaçınanlardan göstermek için, sâlih insanların konuştukları gibi konuşurlar. Bu halleriyle onlar, hem gıybet ederek hem de gösteriş yaparak iki günahı bir arada işlerler ve ne derece cahil olduklarını bilmezler.
Meselâ, bu kimseler, sultanın kapısına sıkça gidip gelen birinin bir mecliste konusu geçince şöyle derler:
“Bize, sultanın huzuruna varıp maddî şeyler temin etmek için kul köle olma belâsını vermeyen Allah’a (celle celâluhû) hamdolsun…”
Yine birinden bahsedilirken, “Hayânın azlığından Allah’a (celle celâluhû) sığınırız, Allah (celle celâluhû) bizi onlardan korusun…” gibi kurnazca dua cümlelerini kullanarak, başkasının ayıbını ortaya dökerler.
Bazen de gıybetini yapmak istediği kişiyi överek ayıbını ortaya çıkarırlar. Meselâ, “Falancanın durumu ne güzeldi, ne güzel ibadet ederdi, fakat hepimizin başına geldiği gibi, ona da gevşeklik geldi, az sabır gösterdi.” der.
Bununla güya kendisini de olayın içine katar, ancak asıl maksadı karşıdakini kötülemektir. Bu kimse kendisini nefsini alçaltan sâlihlete benzeterek övmeye çalışmıştır. Böylelikle gıybet, gösteriş ve nefsini temize çıkarmak gibi üç günahı bir arada işlemiş olur. O zavallı, bu cahilliğine rağmen kendisini gıybetten kaçan sâlihlerden zanneder.
Cahil olanlar ilimsiz ibadete dalınca, şeytan onlarla da böyle oynar, tuzağa düşürür, amellerini boşa çıkarır, kendilerine güler ve alay eder. Gıybet edenlerden bazıları da, birinin ayıbını zikreder, ancak orada bulunanların bazıları bunları fark etmez. Ne dediğinin farkına varmaları için “Sübhânellah! Şunun durumu ne acayiptir” diyerek Allah’ın (c.c) ismini zikreder. Böylece yüce Allah’ın ismini kötü maksadına alet eder. Allah’ı (c.c) zikrederek aldanmışlığını ve cahilliğini ortaya çıkarır.
Gıybet edenlerden bazıları da, “Arkadaşımızın başına gelen basit ve kötü hal beni üzdü. Allah’tan (c.c) onu kurtarmasını dileriz” diyerek açıktan ve üzüntülüymüş gibi (arkasından) dua etmesi de yalandır. Eğer gerçekten dua etmek isteseydi namazın sonunda gizlice dua ederdi. Arkadaşının başına gelen şeye gerçekten üzülmüş olsaydı onu açığa vurmaktan da üzüntü duymalıydı.
Gıybet edenlerden bazıları da, “Şu zavallı büyük bir belâya uğradı. Allah (c.c) onu da bizi de bağışlasın.” der. O kişi açıktan böyle dua ederek arkadaşının ayıbını ortaya çıkarır. Allah (c.c) ise onun kalbindeki kötü niyetinden ve gizli maksadından haberdardır. O, cahilliğinden dolayı bilmez ki, kınadığı kişilerin maruz kaldıkları gazaptan, belâdan daha büyüğüne kendisi düşmektir.
Şüphesiz Allah (c.c) her şeyi görmekte ve bilmektedir. Kendinizi kandırabilirsiniz. Kim zerre iyilik ettiyse karşılığını görecek, kim de zerre kötülük ettiyse karşılığını görecektir. Gününüz güzel olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.