Mezhep Çatışmaları
İslam’da Mezhep Çatışmaları ve Farklı Mezhepler Arasındaki Anlayış
İslam, özünde birliği, barışı ve kardeşliği emreder. Kur’an-ı Kerim ve Peygamber Efendimizin (sav) sünneti, Müslümanların bir arada yaşamalarını, birbirlerini sevmelerini ve toplumda barış ve adaleti sağlamalarını teşvik eder. Ancak tarih boyunca İslam dünyasında, özellikle siyasi ve sosyo-kültürel farklılıkların sonucu olarak mezhepsel ayrılıklar ve zaman zaman çatışmalar yaşanmıştır.
İslam’daki Mezhep Farklılıkları: İslam dünyasında temel iki büyük mezhep grubu, Sünnilik ve Şiilik'tir. Bu iki mezhep arasındaki ayrışma, tarihsel olarak özellikle Hz. Muhammed'in (sav) vefatından sonra liderlik (halifelik) tartışmalarıyla başlamıştır. Zamanla, bu ayrışma teolojik, fıkhi ve siyasi farklılıklar doğurmuş ver bu farklılıklar yer yer çatışmalara dönüşmüştür.
Kur'an-ı Kerim, Müslümanlar arasında birlik ve beraberliğin korunmasını emreder:
Kur'an’da, “Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı sarılın; ayrılmayın” (Ali İmran 3:103) buyurularak, Müslümanların bir arada olmaları gerektiği, mezhep çatışmalarının İslam’ın ruhuna aykırı olduğu vurgulanmıştır.
Kur'an, “Müminler ancak kardeştirler” (Hucurat 49:10) diyerek Müslümanların kardeş olduğunu ve aralarındaki anlaşmazlıkları barışçıl yollarla çözmeleri gerektiğini belirtir.
İslam’ın temel öğretilerine göre, bir Müslüman’ın diğer bir Müslüman’la savaşması, hele ki öldürmesi haramdır. Peygamber Efendimiz (sav), “Müslüman Müslümanın kardeşidir; ona zulmetmez ve onu yardımsız bırakmaz” diyerek Müslümanlar arasındaki kardeşlik bağının önemine vurgu yapmıştır.
Mezhep Çatışmaları Hangi Durumlarda Ortaya Çıkar?
Tarihsel ve güncel örneklere bakıldığında, mezhep çatışmaları çoğunlukla dini sebeplerden çok siyasi ve ekonomik çıkarlar üzerine bina edilmiştir. Mezhepler arasındaki teolojik farklılıklar, siyasi güç mücadeleleri ve etnik farklılıklarla birleştiğinde, bunlar derin ayrışmalara ve çatışmalara dönüşebilir. Dış müdahaleler ve istikrarsızlık ortamları da bu çatışmaları daha da şiddetlendirebilir.
İslam’ın özü, mezhep farklılıklarını bir çatışma nedeni olarak görmez; aksine, farklı yorumları ve mezhepleri bir zenginlik olarak kabul eder. Ancak tarih boyunca siyasi ve sosyal etkenler, Müslüman toplumları zaman zaman mezhep ayrılıkları üzerinden bölmüş ve çatışmalara sürüklemiştir. İslam’daki asıl öğreti, Müslümanların farklılıklarını barış içinde yaşatmaları ve birlik içinde hareket etmeleridir. Bidat ehlinden olanların akidesini benimsemek demek değildir bu. Farklı sapkınlıkları hoş görmek demek de değildir.
Çağımızda Müslüman olmayan toplumların birlikteliğini görüyoruz. Bakın hristiyan, yahudi, deist falan demiyorum. Gayrimüslimlerin arasındaki birliktelikten bahsediyorum. Aynı şeye inanmayan insanlar bile kendi toplumları için savaşçıl bir diyalogdan ziyade barışçıl politika izliyorlar kendi aralarında. Böylece güçlü bir konuma geliyorlar. Müslümanların arasındaki en ufak fitne bile savaşla sonuçlanabiliyor. Örneğin Suriye gibi büyük bir ülke, islam medeniyetinde önemli yeri olan bölge maalesef bu fitnenin körüklenmesiyle yerle bir oldu. Ve bunun sebebi o fitneyi dağıtmak için çabalaması gereken müslümanların bu fitneye alet olmasıdır.
Kan ve gözyaşının uzun zamandır etkili olduğu Ortadoğu bölgesinde ferasetli yöneticilere ihtiyaç vardır. Yangına su götürecek, yaraları saracak ve yeni yaralar açılmaması için uğraşacak onurlu, dik duruşlu, cesur liderler…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.