Gelecek İçin İki Mühim İmtihan
İçinde bulunduğumuz bu hafta da milletimizin geleceği için iki mühim imtihan yapıldı.
Birincisi haziran ayında yapılacak milletvekili seçimlerinin aday adaylığı aşaması.
İkincisi ise Pazar günü yapılan üniversite giriş sınavı.
Her iki sınavında birbiri ile kıyaslanmayacak mahiyette önemi vardır ve bu sebeple de, her ikisi de gerçekten milletimizin geleceği için son derece önemli seçimlerdir diyebiliriz.
Birincisinde milletimizin gelecek dört yıllık dönemde kimin tarafından hangi politikalarla yönetileceğine karar verilecek iken, ikincisinde ise belki ondan daha da mühimi, milletimizin geleceğini emanet edeceğimiz çocuklarımızın hayatını yönlendireceği 160 dakikalık bir sınav yapılıyor.
Türkiye’de belki de birçok millette görülmeyecek bir şekilde başta aileler olmak üzere çocuklarımız, lisenin başlangıç yıllarından itibaren üniversiteye giriş imtihanlarına kilitleniyorlar ve 4 yıl boyunca en büyük hedef olarak önlerine konan bu imtihanlarla adeta boğuşarak zaman geçiriyorlar.
Çünkü çocuklarımıza önlerine koyduğumuz at yarışı şeklindeki dershane süreci ile birlikte atlanması gereken çok mühim bir eşik tarif ediyoruz. Üniversiteye giriş imtihanları.
Her sene bu zamanlar, özellikle de lise son sınıf öğrencilerini bir sınav telaşı sarıyor. Hatta uzmanlara(!) bakarsanız bu yaşananlara telaş demek bile yeterli değil.
Resmen yaşananlar ve yapılan açıklamalar bir korku tüneli adeta.
Gençlerimizi rahatlatma amacıyla yapılan açıklamalar ise tam bir felaket.
Psikologlar konuşuyor. Diyetisyenler konuşuyor. Eğitim Uzmanları(!) konuşuyor. Dershane yetkilileri konuştuğu yetmiyormuş gibi belediye başkanları da konuşuyor.
Kimisi psikolojik destekten bahsederken, kimileri kalem kırma toplantıları düzenliyor, kimileri son gün için yiyecek içecek reçeteleri yazıyor ve kimileri de üniversite öğrencilerine yıl boyu çektirdikleri azap sanki unutulmuş gibi imtihana girecek öğrencileri belediye otobüsleri ve şehir hatları vapurlarıyla parasız taşıyacağından bahsediyor.
Bütün bu yaşananlar nedeniyledir ki bizim memlekette üniversite imtihanı başlı başına millî bir olaydır.
Sanki yapılacağı zaman nerede ise bir yıl öncesinden tespit edilmesine rağmen aylar boyu sınavlar konu edilir, öğrenciler ve aileleri her sene imtihan günü yaklaştıkça basın-yayın organlarında artış gösteren haberler nedeniyle sanki vahim bir sona adım adım yaklaşıyorlarmış gibi bir havaya sokulurlar.
Hâlbuki üniversite imtihanı bir sefere mahsus yapılan imtihan olmakta çıkarılsa ve çocuklarımızın lisede okudukları dört yıl boyunca dört defa yapılan bir imtihan haline dönüştürülse bütün bunlara gerek kalmayacaktır. Ama o zaman bu süreçten türlü şekillerde nemalananlar olmayacaktır.
Siyasetçilerin 4 yılda bir geçirmek zorunda kaldıkları zorlu(!) imtihana gelince:
Dün kara dediklerine bugün ak demekte bir beis görmeyen siyasetçilerin, atamaya benzer tuhaf bir genel merkez yoklamasına dayanarak seçilip aday gösterilmeleri, inanın üniversite giriş imtihanlarından çok daha garip bir durumdur.
Çocuklarına güvenmeme üzerine kurulu bir üniversite giriş imtihanı ile delegelerine-seçmenlerine güvenmeme üzerine kurulu bir genel merkez yoklaması ile aday belirleme usulünü alın vurun bir birine, çıkacak sonuç milletimiz için sıfırdır.
Öyle ki bizim memlekette çocuklarımıza “Hangi liseye gidiyorsun?” yerine “Hangi dershâneye gidiyorsun?” diye sorulduğu gibi, genel merkez yoklaması ile seçileceği söylenen aday adaylarına da genel merkezleri tarafından yapılan mülakatlarda “Hangi odanın, hangi başkanın desteklediği adaysın?” veya “Hangi çıkar grubun adamısın?” diye sorulacağı günler gelmiş bulunmaktadır.
Gerek üniversite, gerek milletvekili aday adayı seçimleri bugünkü haliyle hem Millî Eğitim sistemimiz, hem de siyaset kurumlarımız adına yüz kızartıcı bir durumdur.
Bu nedenle de; Çocuklarımızı “okul ve dershâne” yerine “testhâne” ye gönderen sistem ile siyasetçilerin kaynağını nereden aldıklarını açıklamaktan kaçındıkları paralarla yaptıkları ne idüğü belirsiz reklam harcamalarına bir son verilmelidir artık.
Birincisi haziran ayında yapılacak milletvekili seçimlerinin aday adaylığı aşaması.
İkincisi ise Pazar günü yapılan üniversite giriş sınavı.
Her iki sınavında birbiri ile kıyaslanmayacak mahiyette önemi vardır ve bu sebeple de, her ikisi de gerçekten milletimizin geleceği için son derece önemli seçimlerdir diyebiliriz.
Birincisinde milletimizin gelecek dört yıllık dönemde kimin tarafından hangi politikalarla yönetileceğine karar verilecek iken, ikincisinde ise belki ondan daha da mühimi, milletimizin geleceğini emanet edeceğimiz çocuklarımızın hayatını yönlendireceği 160 dakikalık bir sınav yapılıyor.
Türkiye’de belki de birçok millette görülmeyecek bir şekilde başta aileler olmak üzere çocuklarımız, lisenin başlangıç yıllarından itibaren üniversiteye giriş imtihanlarına kilitleniyorlar ve 4 yıl boyunca en büyük hedef olarak önlerine konan bu imtihanlarla adeta boğuşarak zaman geçiriyorlar.
Çünkü çocuklarımıza önlerine koyduğumuz at yarışı şeklindeki dershane süreci ile birlikte atlanması gereken çok mühim bir eşik tarif ediyoruz. Üniversiteye giriş imtihanları.
Her sene bu zamanlar, özellikle de lise son sınıf öğrencilerini bir sınav telaşı sarıyor. Hatta uzmanlara(!) bakarsanız bu yaşananlara telaş demek bile yeterli değil.
Resmen yaşananlar ve yapılan açıklamalar bir korku tüneli adeta.
Gençlerimizi rahatlatma amacıyla yapılan açıklamalar ise tam bir felaket.
Psikologlar konuşuyor. Diyetisyenler konuşuyor. Eğitim Uzmanları(!) konuşuyor. Dershane yetkilileri konuştuğu yetmiyormuş gibi belediye başkanları da konuşuyor.
Kimisi psikolojik destekten bahsederken, kimileri kalem kırma toplantıları düzenliyor, kimileri son gün için yiyecek içecek reçeteleri yazıyor ve kimileri de üniversite öğrencilerine yıl boyu çektirdikleri azap sanki unutulmuş gibi imtihana girecek öğrencileri belediye otobüsleri ve şehir hatları vapurlarıyla parasız taşıyacağından bahsediyor.
Bütün bu yaşananlar nedeniyledir ki bizim memlekette üniversite imtihanı başlı başına millî bir olaydır.
Sanki yapılacağı zaman nerede ise bir yıl öncesinden tespit edilmesine rağmen aylar boyu sınavlar konu edilir, öğrenciler ve aileleri her sene imtihan günü yaklaştıkça basın-yayın organlarında artış gösteren haberler nedeniyle sanki vahim bir sona adım adım yaklaşıyorlarmış gibi bir havaya sokulurlar.
Hâlbuki üniversite imtihanı bir sefere mahsus yapılan imtihan olmakta çıkarılsa ve çocuklarımızın lisede okudukları dört yıl boyunca dört defa yapılan bir imtihan haline dönüştürülse bütün bunlara gerek kalmayacaktır. Ama o zaman bu süreçten türlü şekillerde nemalananlar olmayacaktır.
Siyasetçilerin 4 yılda bir geçirmek zorunda kaldıkları zorlu(!) imtihana gelince:
Dün kara dediklerine bugün ak demekte bir beis görmeyen siyasetçilerin, atamaya benzer tuhaf bir genel merkez yoklamasına dayanarak seçilip aday gösterilmeleri, inanın üniversite giriş imtihanlarından çok daha garip bir durumdur.
Çocuklarına güvenmeme üzerine kurulu bir üniversite giriş imtihanı ile delegelerine-seçmenlerine güvenmeme üzerine kurulu bir genel merkez yoklaması ile aday belirleme usulünü alın vurun bir birine, çıkacak sonuç milletimiz için sıfırdır.
Öyle ki bizim memlekette çocuklarımıza “Hangi liseye gidiyorsun?” yerine “Hangi dershâneye gidiyorsun?” diye sorulduğu gibi, genel merkez yoklaması ile seçileceği söylenen aday adaylarına da genel merkezleri tarafından yapılan mülakatlarda “Hangi odanın, hangi başkanın desteklediği adaysın?” veya “Hangi çıkar grubun adamısın?” diye sorulacağı günler gelmiş bulunmaktadır.
Gerek üniversite, gerek milletvekili aday adayı seçimleri bugünkü haliyle hem Millî Eğitim sistemimiz, hem de siyaset kurumlarımız adına yüz kızartıcı bir durumdur.
Bu nedenle de; Çocuklarımızı “okul ve dershâne” yerine “testhâne” ye gönderen sistem ile siyasetçilerin kaynağını nereden aldıklarını açıklamaktan kaçındıkları paralarla yaptıkları ne idüğü belirsiz reklam harcamalarına bir son verilmelidir artık.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.