Nevzat Laleli

Nevzat Laleli

En güzel kelam, selam

En güzel kelam, selam

Değerli gençler,

Bu yazımla birlikte size bir seri yazı yazacağım, inşallah. Yazıların sonunda da bunları size değerlendireceğim. İlkyazımı başlıkta gördüğünüz gibi selama ayırıyorum.

Siz ve bir arkadaşınız veya siz ve hiç tanımadınız bir kimse…

Bir yerde karşılaştınız. Bir birinize ne der, nasıl tanışır, henüz tanışmayan insanların arasındaki soğukluğu nasıl giderirsiniz?

Elbette selam vererek değil mi?

Peki, selamın şekli nasıl olmalı…

Günaydın, tünaydın gibi kelimelerini nasıl buluyorsunuz?

Bu kelimelerin kaynağı olan İngilizce selam vermeyi denesek…

Good morning, good afternoon, good evening ve good night… Bunlar iyi mi?

Ya, Bay bay… Hoşça kal… gibi selamlar.

Ya iki kişinin karşılaştığı zaman birbirlerine kafalarını eğerek reverans yapmaları…

Bu kelimelerin hiç birinde karşınızda ki insana bir temenni de bulunmuyorsunuz. Akşamın veya gecenin iyi olması ile karşınızda ki insanın direkt bir bağlantısı yok.

ALLAHTAN RAHMET DİLEMEK

Bir selam ki onunla karşınızdaki insanı kendinize muhatap alın ve kendisine değer verdiğinizi gösterin…

Bir selam ki, onunla karşınızda ki insana iyilik temennisinde bulunun…

Bir selam ki onunla karşınızdakine hayır isteyin…

Bir selam ki, onunla onu verdiğinize dua edin…

Bir selam ki onunla karşınızda ki, size güvenebileceğini ve sizden kendisine bir kötülük gelmeyeceğini kendisine anlatın. Onun gönlü de rahat olsun…

Bir selam ki karşınızda ki insana iyilik dilerken, o da sizin selamınızı alırken size bir iyilik temenni etsin…

Bir selam ki iki yabancı insanın ilişkilerinden yaratıcı da memnun olsun ve bu iki yarattığına “…rahmet ve bereket versin”

Bir selam ki o verilmeden söze başlanmasın ve başka hiçbir iş yapılmasın. Atalarımız buna “Önce selam, sonra kelam (söz)” kuralını koymuş olsun…

Bir selam ki Peygamberimiz Hazreti Muhammed, üzerinde önemle dursun ve “Selamı yayınız” diye tavsiyede (öneri) bulunsun…

Bir selam ki, o aynı zamanda yaratıcımızın güzel isimlerinden biri olan “Es Selam” olsun…

Büyüğün küçüğe, yürüyenin oturana, at sırtında olanın yürüyene önce selam vermesi, selam verilenin de o selamı daha güzeli ile alması istenen bir kelime olsun…

İman (inanç) ve ameli (işler) iyi olanların, ölüm anında ölüm meleği Azrail’in, ruhunu alacak olana verdiği parolası olsun…

Bu dünya hayatının sonunda karşımıza geleceği muhakkak olan ahiret hayatında cennet gireceklerin birbirlerine söyledikleri ilk söz olsun…

Son devrin şair ve ediplerinden Üstat Necip Fazıl Kısakürek’in;

“Ne bir harf, ne bir kelam,

Es selam, es selam…” diyerek birkaç kelime ile çok büyük manaları önümüze serdiği kelime olsun…

Bu kadar çok ve önemli manaları olan ve bir başka kelime de bulmayan selam…

Evet… İşte o selam…

Verenin “Es Selamü aleyküm” diyerek 10 sevap aldığı, alanın ise “Ve aleyküm selam. Ve rahmetullah ve berakatü…” diyerek 30 sevap aldığı selam…

Siz selam verecek olsanız yukarıda verdiğim selamlardan hangisini tercih ederdiniz?

Aslında böyle bir soru bile abes (boş, ayıp)

Elbette… “Es Selam, Es Selam, Es Selam…”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nevzat Laleli Arşivi