Eğilen bükülen kırpılan hakikatler
Günümüzde Müslümanlar olarak ülkemizin ve dünyânın İslâm’a bakışını yeniden değerlendirmek durumundayız. Yüce dînî İslâm’ı kendi kafalarındaki anlayışa göre yorumlayanlar ne kadar bilgi sâhibidirler, buraya bir dönüp bakmak gerekiyor. Yanı sıra İslâm’ı anlatan ve yorumlayanlar acaba aslolan gerçeği söylüyorlar mı?
Câmilerde, dînî müesseselerde, eğitim kurumlarında, medyada İslam nasıl anlatılıyor? Yine cemaatler bazında veya bireysel sohbetlerde herkesin yanlı-yansız, doğru-eğri fikir ve görüşleri İslâm’ın kendisini yansıtıyor mu? Müslümanlar ve Müslüman olmayan unsurlar İslâm’ı karalamak yerine en azından yapıcı bir yaklaşımla İslâm’ın problemi diye gördükleri hangi problemle yakînen ilgilenmişlerdir?
Ülkeler ve dünya konjonktüründe İslâm’a olan menfi bakışın oluşmasında neler yapıldı, bunun devâmı için neler yapılıyor? Bugün ucundan kıyısından Müslümanlığı yaşamaya çalışan Müslümanların küçüğünden büyüğüne fişlenmesi, toplum dışına itilmesi ve terörist muamelesi görülmesi kabul edilebilir bir durum mudur? Müslümanlar bu muameleyi hak ediyor mu? İslâm’ın doğru anlaşılması, bir bütün olarak alınması için nasıl bir yol ve yöntem izlenmelidir?
Bütün bu cevap bekleyen sorulara her Müslüman muhatap olduğu gibi Müslüman âlimlerin de bu soruların cevaplarını bulma konusunda oturup kafa yormaları bireysel sorumluluklarının yanı sıra ümmet olarak da üzerlerine düşen vazifeyi toplu organizeler şeklinde de (Meselâ, İslam Ümmeti Şûrâsı gibi) yerine getirmek durumundalar. Bunun en kısa zamanda mutlaka oluşturulması lâzımdır. Çünkü ahlâkî, fikrî, dünyevî her türlü erozyona uğramış içi-dışı kan ağlayan yaralı, mağdur, mazlum Müslümanlar bunu bekliyor.
Medyada durmadan İslam ve Müslümanlık hakkında ileri-geri konuşanlar bu yüce dînî tam anlamıyla özümsemeden bâzılarına şirin görünmek veya dînî şirin göstermek adına İslâm’i hakikatleri eğerek-bükerek olması gerektiğinden farklı, eksik ya da kafasına oturttuğu din şemasına uyması için orasından burasından kırparak çakma bir din ortaya koyuyorlar. Olmaz böyle bir şey, kabul edilemez! Herkes din adına çıkıp konuşmamalı, bunun kıstasları, ölçüleri olmalı. Ortaya saçılan sapkınlıkların ayıklanmasıyla kaybedeceğimiz vakte ne demeli?
Sonra insanlara İslâm’ı sunarken asıl meseleyi bırakmışız tâli yerlerden, arka bahçelerden dolaşarak yalan-yanlış anlatımlar yaparak insanların zihinlerini lüzumsuzluklarla meşgul ederek beyinleri yoruyorlar dolayısıyla da insanlar bir türlü asıl meseleye odaklanamıyor. Yine bireysel yanlı ve yanlış yorumlarla insanların aklında hiç olmayacak problemler oluşturuyorlar. Bu yanlış yorumlamalardan bâzı art niyetli insanlar çıkar sağlıyor, konuyu istedikleri gibi eğerek-bükerek-kırparak meseleyi çıkmaz sokak hâline getiriyorlar. Buna asla ve asla fırsat verilmemelidir. Zira eğilerek-bükülerek-kırpılan yorumlanan şey içinde kutsal değerleri barındıran, insanları en doğru huzur ve mutluluk yoluna götüren en son din İslâm’ın hakikatleridir.
İhtisâsı olmayan konularda pek çok meşhur insan konuşuyor ya da uzman diye konuşan kişinin ağzından İslam hakkında bütünüyle yalan-yanlış bilgi diye sunulan saçmalıklar akıyor sonra da ortalık fitne kaynıyor. Bilhassa medyada İslam hakkında farklı görüşler serdeden insanların kapışması şer odakların işine yarıyor. Bu tür insanlar toplum önünde İslam adına konuşurken son derece hassas ve sorumlu davranmalıdır. Her konuşmanın vebâli vardır.
İslâm’ı küçük düşürmek isteyen mihraklar, İslâm’ın bütününe vakıf olmayan daha İslâmî hükümleri kendi hayâtına dahi koyamamış bâzı arızalı kişileri ekrana çıkartıp İslam hakkında konuşturarak kendi şer düşüncelerine malzeme topluyorlar. Böylece kendi yanlış algılarını topluma kabullendirme gayretine giriyorlar. İnsanların kırkta bir yaptıkları yanlışlıkları gündeme taşıyarak akıllarınca İslâm’ı parçalamaya, arı-duru-saf suyu bulandırmaya çalışıyorlar. İnsanların akıllarında sorular oluşturarak imanlarını zedeliyorlar. Net söylüyoruz bu bir tuzaktır.
Bütün bunlar karşısında biz de diyoruz ki, Müslümanların meselelerini değerlendirirken İslam aslî bütünlüğü ile ele alınmalıdır. Yoksa kişilerin sırf abesle iştigal olsun diye üzerinde durdukları, kendi akıllarının yetmediği küçük pürüzlerden yola çıkılmamalıdır. Çıkılacaksa o zaman o hususta ciddi birikime sâhip âlimlerden meseleye cevap aranmalıdır. İslâm’ın getirdiği prensipler yalnızca Müslümanları değil tüm insanlığı kuşatacak mâhiyettedir. Bugün tüm insanlığı perişanlığa sürükleyen sistemler bütün unsurlarıyla tekrar gözden geçirilmelidir. İslam sistem dışına sürüleceğine insanlığı uzun yıllardır huzûra kavuşturamayan mekanizmalar asıl hayat dışına itilmelidir.
Bu gerçeği anlatma ve yayma derdi Müslüman’ın sorumluluğundadır. Böylesi bir yükümlülüğü olan Müslümanlara baktığınızda onların bâzıları milliyetçilik bâzıları mezhepçilik bâzıları lâiklik bâzıları din tahrifçiliği ile yanlış yollarda beyhude yorulmaktalar.
Kutsal kitâbımızda ölçüleri verilen Rasûlümüzün hayâtında yerini bulan huzurlu, güvenli ve dürüst bir hayâtın bugün Müslümanlar tarafından yaşanmadığı gâyet açık ve nettir. Bunun gerçekleşmemesinin sebebi vurguladığımız yanlışlarla bezele yaşanan hayâtın referans alınmasıdır. Bugün yaşanan hayâtın referanslarında çok ciddi sıkıntılar mevcuttur. Ne yazık ki Müslümanlar da bu yanlışlıkların kurbânı olmuş zelil haldeler. Ve artık buna sessiz kalma gibi bir lüksümüz de yok. Ben Müslüman’ım diyen herkesin Kur’an ve Sünnet ışığında hem bireysel hem de toplum hayâtına gerçek mânâda çeki düzen vermesi gerekiyor.
Bireysel yanlışlıkların bitmesi, sosyal hayâta ciddi olarak yön verecek kâidelerin benimsenmesi, Müslümanların uyanması için gayretler sarf etmeli, duâlar etmeliyiz. Gerçeğe ulaşmak, kavram kargaşasına sebep olmamak, İslâm’ı doğru yerlerden öğrenmeye, anlatmaya, insanları bu hususlarda bilinçlendirmeye çalışmalı, duâlar etmeliyiz. İslâm’ın bir ucundan tutmak yerine bütün olarak idrak etmeye, Müslümanları zelil halden aziz bir hâle yükseltmek için koşarcasına adımlar atmalı ve duâlar etmeliyiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.