Efendiler referandumu
16 Nisan yaklaştıkça siyasetçilerin meydan meydan gezmesi normal de, daha henüz bir siyasi parti kapısından içeri girmemiş olanların siyasetçi kesilmesi hiç normal değil.
Cumhurbaşkanının meydan meydan referandum propagandası normal karşılanabilir ama ben siyasetçi değilim diye kenarda duranların propagandaları normal karşılanmaz.
Başbakanın kendi makamını ortadan kaldıracak referandumda propaganda yapması garip karşılansa da normal olabilir ama ben siyasetin pisliğine bulaşmam diyenlerin propagandaya dâhil olmaları normal karşılanmaz.
Milletvekillerinin mecliste kabul veya red oyu verdikleri anayasa değişiklik tekliflerini vatandaşın ayağına giderek evet veya hayır yönünde propaganda yapmaları normal karşılanır ama kendileriyle, makamlarıyla ve partileriyle direkt alakalı olmayan bir anayasa referandumu için belediye başkanlarının belediye imkânlarını seferber etmeleri normal karşılanmaz.
Ya da biz dini bir cemaatiz diye kasılanların anayasa referandum çalışmalarında kendilerinin perde gerisinden propaganda yapmaları veya bağlılarının anayasa referandumunda evet veya hayır yönünde oy kullanmalarını istemeleri normal karşılanmaz.
Bu güne kadar efendi hazretleri şöyle veya böyle oy kullanacaksınız diye bir beyanda bulunmadı diyen kişilerin canhıraş bir biçimde propagandaya dâhil olmaları da hiç normal karşılanmaz.
Kim ne derse desin bu ülkede bir siyasi partiler gerçeği olduğu gibi bir de cemaatler gerçeği vardır.
Tekkeler ve zaviyeler kapatılmıştır denilse de aslında kapatılamamıştır.
Cemaatlerin maruz kaldıkları her tür baskıya rağmen hayatiyetlerini devam ettirmelerinin sayısız faydası olmuştur bu ülkeye.
Ancak dini yapılanmaların, cemaatlerin bu günkü durumlarıyla bir sivil toplum kuruluşu olmadıkları da bir gerçektir.
Üstelik her birinin bir den fazla derneği veya vakfı olmasına rağmen gerçek budur.
Bu sebeple cemaatlerin özellikle seçim dönemlerinde siyasi mesajlar vermesinin yanlışlığını söylemeye gerek yoktur.
Önümüzde bir FETÖ yapılanması gerçeği varken bunun aksini iddia etmek mümkün değildir.
Daha dün denebilecek bir geçmişte partilerle nasıl milletvekili pazarlığı yapıldığını bilmeyen mi var bu yapıların.
Ya da belediye seçimlerinde başkan bizden olsun, başkan bizden olmaz ise şu kadar meclis üyesi bizden olsun pazarlığı yapmayan hocaefendi mi kaldı ülkede?
Bütün bunlar ortada iken önümüzdeki anayasa referandumuna ilişkin yeni yeni hocaefendiler türetip yeni yeni kerameti kendinden menkul fetvalarla bağlıları bir yana milleti yönlendirmenin yanlışlığını siyasi parti yöneticileri ne zaman fark edecekler acaba?
Selefi görüş adı altında ortaya çıkıp “oy vermek küfürdür” demek ne kadar yanlış ise İslami kisveler giyerek meydanlara çıkıp “şuna evet deyin ya da şuna hayır deyin” demek de o kadar yanlıştır.
Milleti siyaseten ve ekonomik olarak güdülecek koyun gören siyasiler ile yine milleti siyaseten güdülecek koyun gören cemaat efendileri arasında kemiyet olarak da, keyfiyet olarak da bir fark yoktur.
Bu referandum milleti kamplara bölen ve millet arasında ayrılık tohumları eken referandum olmadığı gibi, cemaatler arasında benden evet oyu çıktı senden hayır oyu çıktı gibi bir yarışın veya düşmanlığın yaşanacağı bir referandum da değildir.
Unutulmamalıdır ki vaktiyle FETÖ de böyle palazlandırılmıştı iktidarlar ve yerel yönetimler tarafından.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.