Efendiler…!
Bugün yaşadığı şaşalı hayattan sonra Konya’ya sürgüne gönderilerek başı kestirilen dönemin padişahı II. Mahmud’un Başkatibi Halet Efendi’ye ağırlayacağız köşemizde…
O kadar hızlı tırmandı ki devlet basamaklarını, geldiği noktada gücü ve kudretiyle zulmetmedik kimse bırakmadı etrafında…
***
Halet Efendi kinciliği ve acımasızlığı ile isim yapmıştır…
Tarihi kaynaklarda, en basit nedenlerden bile insanları öldürtmekten çekmedi ve hatta halk arasında terör saçıp korku yaratmak için masum kişileri idam ettirdiği; bu eylemlerini de sıradan, doğal saydığı belirtilmiştir…
Bu tutumu ve mizacını açığa vuran çok sayıda anekdot bulunmaktadır...
***
Buna tam çelişkili olarak şairliği, engin kültürlülüğü, zarif kişiliği, nezaketi ile de bilinmektedir… Konağının bir kültür yuvası olduğu, saz fasıllarına; siyasal, bilimsel ve edebi sohbetlere ve ziyafetlere devamlı açık olduğu da belirtilmektedir...
***
İstanbul’da başlayıp, büyük bir şaşa içinde yaşadığı hayatı, Konya’da başı kesilerek neticelendirilen Halet Efendi;
1815'de, nişancı görevini, yani padişahın başkâtibi sıfatını aldı ve büyük bir nüfuz kazandı… Sultan üzerindeki bu özel nüfuzunu 1823'e kadar devam ettirdi… Bunu yeniçeri ocağını koruyup askeri ıslahatın yapılmasına engel olarak ve Fenerli Rumları (Fenariot)memnun etmek için Tepedelenli Ali Paşa'yı ezerek kötüye kullandı…
***
Benzer şekilde sadrazam Benderli Ali Paşa'nın Yunan İhtilali ile ilgili önerilerine muhalefet ederek gözden düşmesine neden oldu… Politikaları sonucu olarak “Mora İhtilali” alevlendi, ihtilalciler Yunan Bağımsızlık Savaşı'nı kazandılar…
II. Mahmut, Halet Efendi’nin zararlı olduğunu anlayarak onu Konya’ya gönderip başını kestirdi…
***
Bu “makamın” zehirlediği enteresan tarihi figürden bir anekdot aktaralım size;
Halet Efendi, kendisine dalkavukluk etmeyen Moralı Osman Efendi’ye ders vermek için, bir takım basit işlerle Anadolu’da dolaştırır…
Etmedik eziyet bırakmaz…
Neredeyse her şeyini elinden alır…
***
Ama onun bir gün kendisini görmek için geldiğini duyunca, sofaya koşarak karşılar ve gideceği zaman da merdiven başına kadar uğurlar…
Olaya şahit olan İzzet Molla;
“Efendim! Bu adama etmediğiniz kötülük kalmadı… Şimdi bu kadar iltifat edişinizin hikmeti nedir?”
Halet Efendi cevap verir;
“Evet, ben bu adamın her şeyini aldım… Ama üzerinde bir “efendilik” var ki, onu bir türlü alamıyorum... Onu görünce de saygı duymak zorunda kalıyorum…”
***
Bugün de var aramızda, “makam” ile imtihan edilenler…
Mülayim, sakin, derviş ruhlu nice adam, “makam” elde edince “ zorbaya” dönüştüğünü etrafımızda onlarca örnekle görüyoruz… Aynı “Halet Efendi” gibi…
Onların karşısında, denenmiş en iyi duruş;
EFENDİLİĞİ BOZMAMAKTIR…
Nur içinde yatsın Rahmetli Babamın da dediği gibi;
“En kral kabadayılık, EFENDİLİKTİR evladım…”