Dünyânın İslam Düşmanlığının Nedenleri
Demokrasi ve İslam, laiklik, din-devlet irtibâtı, Batı ile Müslüman dünya arasındaki gerilimler, Ortadoğu’da şimdiye kadar uygulanan baskıcı-otoriter halkı ezici yönetimler sonucu patlak veren devrim hareketleri, bunların kanlı bir şekilde bastırılması, yükselen ‘islamafobi’ sesleri, dünyâda güçlü dini hükümlerin uygulandığı bir devlet olma adına İran’ı çeşitli bahânelerle yok etme gayretleri dünyâyı kaynatan bu problemler bir türlü durmak bilmiyor.
İslâmiyetin ve Müslümanların üzerine bu kadar gelinmesi acaba dünyâya ne katıyor? Her ülkenin kabul edilmiş bir veya birkaç dîni vardır. Herkesin ülke olarak kabul ettiği dîni kendinedir. Allah aşkına acaba insanlık için din zararlı mı? Dînî özgürlüklerin en âlâ yaşandığı yer ABD. Orada din özelde kaldığı sürece hiçbir engele takılmaz. Hatta Amerika’da Müslüman kız çocukları devletin resmi ilkokullarına başörtüsüyle ve İslâmi giysileriyle özgürce gidebiliyorlar. Çünkü ‘bu onun inancı gereğidir’ hoşgörü anlayışıyla mesele değerlendiriliyor. Liselerde ve fakültelerde de Müslüman kız öğrencilerin İslâmi giysileriyle özgür bir şekilde okuma hakları var. Bayan üniversite hocaları başörtüleriyle Amerika’da profesörlüğe kadar yükselebiliyorlar hiçbir yasaklama olmaksızın derslerini İslâmî giysileriyle anlatabiliyorlar. Yâni Amerika’da dinsel olarak bireysel bazda geniş bir özgürlük alanı mevcut. Ancak din sisteme yönelik bir baskı uygularsa buna izin verilmiyor.
Dünyâda Hıristiyan Ortodokslar, Protestanlar kendi devletleri bünyesinde dinlerini gerektirdiği gibi yaşarlar mevcut kânunlarla bu hak onlara tanınır. Yahudilerse ki onlar her yerde özeldir. İşte İsrâil bir Yahudi devletidir ayni zamanda da o bir din devletidir. Ona kimse karşı çıkarmaz. Ama Müslüman ülkelerden birisi din devleti kurmak istese hemen boğazına çökerler. Bu ne yaman çelişkidir! Uzak Doğu’nun dinleri de kutsal gelenekler çerçevesinde işliyor. Din, onların arasında da insanın ruhsal gelişiminde en etkin roldedir.
O halde nedir bu İslam düşmanlığı? İslam da diğer dinler gibi kabul edilmiş ilâhi bir dindir. Hatta son ve tamamlanmış en mükemmel dindir. İslam’dan sonra başka bir din gelmeyecektir. Araştıran, öğrenen herkes ona teslim olmaktadır. Arzulanan, özlenen, beklenen, istenen bütün insanlık idealleri onda mevcuttur. O halde dünyânın bu İslam düşmanlığı nedendir? Tabi bunun pek çok nedeni mevcut. Bu soruya cevap aradığımızda şu tespitler karşımıza çıkıyor:
Modern dünyanın İslâmiyeti bir tehdit unsuru gibi görmesinin ve göstermesinin çok çeşitli sebepleri vardır. Bu sebepleri yazar arkadaşımız Sayın Ali Bulaç Beyefendi şöyle maddeliyor:
1) Siyasal ve toplumsal bir taleple ortaya çıktığında İslamiyet bir tehdit ve tehlikedir;
2) Din ve İslâmiyet, modem, çağdaş ve demokratik bir toplumda yasamada referans alınamaz, kamu politikaları dîne bakıp tespit edilemez;
3) Gerektiğinde dînî eğitimi, aile ve genel olarak toplumsal hayâtın tümünden kazımak lâzım. Türk laikliği bu fikre dayanır, RP ve başörtüsü yasaklarında AYM'nin yayınladığı gerekçeli kararlarda bunlar açıkça görülür;
4) Din ve dîni toplumsal hayâta taşımak isteyenler sürekli tarassut altında tutulmalı. Devlet ve laik aydınlar uyanık olmalı;
5) Dîne sadece özel, izâfi ve marjinal alanda hayat hakkı tanınmalı. Bunun dışına çıkmaya yeltendiğinde yasaklar konmalı. İslam dînine ilişkin yasakların konması veya gerektiğinde otoriter rejimlerin savunulması laikliğe aykırı değildir; laik bir demokrasi için gereklidir.’
Dünyâda İslam dışı mevcut idâri sistemler sürekli bu düşünceleri ve dîni hayâtın dışına koymayı dindar kesime telkin ediyorlar. Modern dünya ile İslâmiyetin bir arada olamayacağı vurgusu yapılıyor. Din adına halktan gelen bireysel ve sosyal haklar ve istekler demokrasi çerçevesinde dâhi kâle alınmıyor. Halkın dinlerini yaşam talepleri hem şahsi hem gruplar olarak dikkate değer görülmüyor. Yâni kısacası çağdaş dünya, ‘İslâmiyet’i temel bir korku’ unsuru olarak algılıyor. Bütün bu menfiliklerden bu yanlı algıdan kaynaklanıyor.
Ne diyelim Rabbim böylesi menfi ve yıkıcı yaklaşımla bakanların basiretlerini açsın. Her şeye rağmen yine de ümitvârız. Çünkü bu güzel dînin mevcut güzelliklerinin er geç insanlar tarafından doğru anlaşılacağına inancımız tamdır. Dînin koruyucusu Allâhu Azûmüşşân’dır. Bize düşen elden geldiğince gereğince amel etmektir. Gerisini âlemlerin Rabb’ine havâle ederiz. O(c.c) ne yaparsa güzel yapar. Gün doğmadan neler doğar!
İslâmiyetin ve Müslümanların üzerine bu kadar gelinmesi acaba dünyâya ne katıyor? Her ülkenin kabul edilmiş bir veya birkaç dîni vardır. Herkesin ülke olarak kabul ettiği dîni kendinedir. Allah aşkına acaba insanlık için din zararlı mı? Dînî özgürlüklerin en âlâ yaşandığı yer ABD. Orada din özelde kaldığı sürece hiçbir engele takılmaz. Hatta Amerika’da Müslüman kız çocukları devletin resmi ilkokullarına başörtüsüyle ve İslâmi giysileriyle özgürce gidebiliyorlar. Çünkü ‘bu onun inancı gereğidir’ hoşgörü anlayışıyla mesele değerlendiriliyor. Liselerde ve fakültelerde de Müslüman kız öğrencilerin İslâmi giysileriyle özgür bir şekilde okuma hakları var. Bayan üniversite hocaları başörtüleriyle Amerika’da profesörlüğe kadar yükselebiliyorlar hiçbir yasaklama olmaksızın derslerini İslâmî giysileriyle anlatabiliyorlar. Yâni Amerika’da dinsel olarak bireysel bazda geniş bir özgürlük alanı mevcut. Ancak din sisteme yönelik bir baskı uygularsa buna izin verilmiyor.
Dünyâda Hıristiyan Ortodokslar, Protestanlar kendi devletleri bünyesinde dinlerini gerektirdiği gibi yaşarlar mevcut kânunlarla bu hak onlara tanınır. Yahudilerse ki onlar her yerde özeldir. İşte İsrâil bir Yahudi devletidir ayni zamanda da o bir din devletidir. Ona kimse karşı çıkarmaz. Ama Müslüman ülkelerden birisi din devleti kurmak istese hemen boğazına çökerler. Bu ne yaman çelişkidir! Uzak Doğu’nun dinleri de kutsal gelenekler çerçevesinde işliyor. Din, onların arasında da insanın ruhsal gelişiminde en etkin roldedir.
O halde nedir bu İslam düşmanlığı? İslam da diğer dinler gibi kabul edilmiş ilâhi bir dindir. Hatta son ve tamamlanmış en mükemmel dindir. İslam’dan sonra başka bir din gelmeyecektir. Araştıran, öğrenen herkes ona teslim olmaktadır. Arzulanan, özlenen, beklenen, istenen bütün insanlık idealleri onda mevcuttur. O halde dünyânın bu İslam düşmanlığı nedendir? Tabi bunun pek çok nedeni mevcut. Bu soruya cevap aradığımızda şu tespitler karşımıza çıkıyor:
Modern dünyanın İslâmiyeti bir tehdit unsuru gibi görmesinin ve göstermesinin çok çeşitli sebepleri vardır. Bu sebepleri yazar arkadaşımız Sayın Ali Bulaç Beyefendi şöyle maddeliyor:
1) Siyasal ve toplumsal bir taleple ortaya çıktığında İslamiyet bir tehdit ve tehlikedir;
2) Din ve İslâmiyet, modem, çağdaş ve demokratik bir toplumda yasamada referans alınamaz, kamu politikaları dîne bakıp tespit edilemez;
3) Gerektiğinde dînî eğitimi, aile ve genel olarak toplumsal hayâtın tümünden kazımak lâzım. Türk laikliği bu fikre dayanır, RP ve başörtüsü yasaklarında AYM'nin yayınladığı gerekçeli kararlarda bunlar açıkça görülür;
4) Din ve dîni toplumsal hayâta taşımak isteyenler sürekli tarassut altında tutulmalı. Devlet ve laik aydınlar uyanık olmalı;
5) Dîne sadece özel, izâfi ve marjinal alanda hayat hakkı tanınmalı. Bunun dışına çıkmaya yeltendiğinde yasaklar konmalı. İslam dînine ilişkin yasakların konması veya gerektiğinde otoriter rejimlerin savunulması laikliğe aykırı değildir; laik bir demokrasi için gereklidir.’
Dünyâda İslam dışı mevcut idâri sistemler sürekli bu düşünceleri ve dîni hayâtın dışına koymayı dindar kesime telkin ediyorlar. Modern dünya ile İslâmiyetin bir arada olamayacağı vurgusu yapılıyor. Din adına halktan gelen bireysel ve sosyal haklar ve istekler demokrasi çerçevesinde dâhi kâle alınmıyor. Halkın dinlerini yaşam talepleri hem şahsi hem gruplar olarak dikkate değer görülmüyor. Yâni kısacası çağdaş dünya, ‘İslâmiyet’i temel bir korku’ unsuru olarak algılıyor. Bütün bu menfiliklerden bu yanlı algıdan kaynaklanıyor.
Ne diyelim Rabbim böylesi menfi ve yıkıcı yaklaşımla bakanların basiretlerini açsın. Her şeye rağmen yine de ümitvârız. Çünkü bu güzel dînin mevcut güzelliklerinin er geç insanlar tarafından doğru anlaşılacağına inancımız tamdır. Dînin koruyucusu Allâhu Azûmüşşân’dır. Bize düşen elden geldiğince gereğince amel etmektir. Gerisini âlemlerin Rabb’ine havâle ederiz. O(c.c) ne yaparsa güzel yapar. Gün doğmadan neler doğar!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.