Dönelim Eskiye
Öncelikle bu hafta başlayan yeni hicri yılınızı tebrik ederek başlamak istiyoruz. İnşallah bu sene tüm İslam âlemine hayırlar, güzellikler ve iyilikler getirsin diye yüce Rabb’imize tazarru ve niyazda bulunuyoruz. Yeni hicrî yılda ümit ediyoruz ki; Müslümanlar üzerinde oynanmak istenen oyunlar bozulsun, acı ve hüzünler Müslüman kardeşlerimizden uzak olsun, yaraları sarılsın, dertlerine derman olacak çarelerin üretildiği bilinçli Müslümanların sayısı çoğalsın. Dua ve niyazımız bu olsun. Cumanızı da mübarek ediyorum. Bu sene ibadeti taatlerimiz bolca, günahlarımız azca olsun.
Birkaç haftadır yazdığımız hususlara devam ediyoruz efendim. Dertlerimiz çok. Her şeye çare bulunabiliyorken gönül dertlerine çareler zor bulunuyor. Gönül darlığı, ruh haraplığı bizim değindiğimiz konu. Dünya mamur olmuş neye yarar ruhlar yıkık olduktan sonra.
İçinde yaşadığımız sosyal hayatta her geçen gün değer ölçülerimizde zayıflama, duygusal yönümüzde gerileme mevcutken neredeyse kültürel birikimlerimizi kaybetme durumuna geldik. Son derece hızla gelişen çağa ayak uydurmak adına ne yazık ki sahip olduğumuz güzelim değerlerimizi bir bir kaybetmekteyiz.
Toplum adına yitirilen değerlerin yeniden kazanılmasına inananlardanız. Yılların birikimi dışarıdan ithal edilen allı pullu, süslü püslü nefse hitap eden yalan yanlış davranışlarla yitirilemez. Bunu düzeltmeye elbirliğiyle gayret sarf etmeliyiz. Nasıl yapacağız peki bunu? Eskiye dönerek efendim. Aaa, sen neden bahsediyorsun kardeşim, eskiye dönmek ne demek? Diyebilirsiniz. El âlem aya gidiyor, sen eskiye dönmekten nasıl söz edebilirsin? Aziz kardeşlerim teknolojik yönden ileri gidelim fakat bizim söylemek istediğimiz değerlerimizde eskiyi bırakmayalım. Büyüğe saygı, küçüğe sevgi. Akrabaya, yakınlara ve komşuya iyi davranma, sahip çıkma. Fakir ve ihtiyaç sahibine yardım etme. Tevazu sahibi olup, kibirlenmeme. Sabırlı, şükürlü olma. İsraf etmeden helal dairesinde yaşama. Bunlar ne güzel davranış şekilleri. Kaldı mı bunlar? İşte biz bunları kaybetmeyelim ve sahip çıkalım diyoruz.
Yine meselemizin bir ucundan başlayalım bugün de. Günümüzde küçüklerimize gereken sevgi ve şefkat lâyığınca ve dengeli bir şekilde sunulmuyor. Büyükler ya aşırı ilgi ve sevgi gösterip şımartıyor küçükleri ya da hiç göstermeyip onları topluma problemli fertler olarak kazandırıyorlar. Ondan sonra bu problemli küçükler, yarının problemli büyüklerini oluşturarak toplumu sıkıntıya sokacak işler yapıyorlar. Büyüklerimiz, yaşlılarımız da bir başka âlem. En çok üzüldüğümüz konulardan birisidir bu. Eskiden insanların problemleri, sıkıntıları olduğunda etrafındaki yaşlı başlı büyüklerden tavsiyeler alır, görüş ve tecrübelerinden yararlanırlardı. Büyüklerin geçirmiş olduğu hayat deneyimlerinden istifade edilir, nasihatleri dinlenirdi. Bir büyükle sıkıntısını paylaşanlar gönül rahatlığı içinde hayata yeniden gülümserdi. Yılların deneyimlerini bir çırpıda öğrenen sıkıntılı insanlar geleceklerine umutla bakarlardı. Şimdi etrafımızda böylesi hayır nasihatler yapabilecek ve tecrübelerinden istifade edilebilecek büyükler maalesef çok nadir. Hoş tecrübeye itibar eden gençler de çokça değil. Tecrübelere; ‘Eskidendi onlar, şimdi onların devri geçti’ deniliyor. Büyük müyük takmıyorlar bugün. Bunlar da ayrı bir sancımız.
Ancak burada bir gerçeği de ifade etmekte yarar var. Eskiden büyükler her zaman doğruyu, güzeli, âdil olanı, hakkın kendisini tavsiye ederlerdi. Şimdinin yaşlıları yalan yanlış şeyleri tavsiye ettiklerinden aklı başında bazı küçükler de onlara ister istemez ittiba etmiyorlar. Meselâ; yaşlı bir teyze kız torununa şunları salık verebiliyor: ‘Aman kızım okumamazlık yapma. Bak biz okumadıkta ne oldu? Başörtüyle okuyamazsan açıver, günahı onların boynuna.’ Tavsiyeye bakar mısınız? Bir yaşlı vebali nasıl sunuyor tecrübesiz gencin önüne. Halbuki bunun yerine; ‘Yavrum, okumak şüphesiz güzel bir şey. Fakat bir tarafta Rabb’imizin emirleri var. Zor bir durum, vebali var. Allah(c.c) yardımcınız olsun, inşallah bir çıkış kapısı göndersin Mevla’m sizlere.’ Dese daha güzel değil mi? Yaşlılarımız günaha teşvikçi olamaz.
Farklı yaşlı portrelerimiz mevcut günümüzde. Müşahede edebildiğimiz kadarıyla son 20-30 yıldır yaşlılarımızı kendilerine yakışır olgunlukta bulmadığımızı üzülerek belirtmiş olalım. Bilhassa çocuklarının evlilikte yaşadıkları problemlerde hakemlik, rehberlik rolü üstlenip anlaşmazlıkların çözümünde yapıcı destekleri beklenirken maalesef örnek tavırları sergileyemedikleri gibi bizzat kendileri problem çıkarmaktalar. Aile içi huzursuzluklarda dahi gerekli nezaket, tecrübe ve olgunluğu gösteremiyorlar. Eskiden evin içindeki aile büyükleri eve huzur dolduran kimlikleriyle ailenin âdeta dua paratonerleriydi. Şimdi büyüklerin varlıkları problem kaynağı teşkil etmekte. Hatta küçükler bugün büyüklerden daha olgun desek mübalağa etmiş olmayacağız. Büyüklerimizden kendilerine yaraşır olgunluk, nezaket ve maneviyat dolu tavırlar görmek istiyoruz. Hadi küçükler acımasız işleyen çağın kurbanı da onlara ne oluyor? Yoksa bozulmuşlukta herkes kendi hissesine düşeni mi alıyor? Allâhü teâla sonumuzu hayır ede.
Gelecek yazımızda çağın götürülerini yazmaya devam edeceğiz inşallah. Kâinatın yüce yaratıcısına emanet olun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.