Dr. İbrahim Büyükeken

Dr. İbrahim Büyükeken

Dolar değil israf vurdu!

Dolar değil israf vurdu!

Türkiye, Ramazan ayından bu yana dolarla yatıyor, dolarla kalkıyor. Euro'nun, Sterlin'in adını bile anan yok. Son yaşadıklarımız her ne kadar dış kaynaklı bir saldırı da olsa yanlış ekonomi politikalarının bedelini ödüyoruz...

**

Üretime değil, tüketime dayalı bir ekonomi modelinin iflasına şahit olduk. Önceki gün sanayideydim. İğneden ipliğe neredeyse bütün ürünler dolar üzerinden ithal ediliyor. Geçen hafta 50 TL olan bir yağ filtresi şu an 100 TL'ye çıkmış durumda...

**

Sanayiciler, "bu yükün altından nasıl kalkacağız" diye kara kara düşünüyor. İşler bıçak gibi kesilmiş durumda. Dövizle borçlanan sanayicilerin durumu daha sıkıntılı. 1 haftada yüzde 50 zarara girdiler...

**

Daha önce Gezi olayları, 15 Temmuz gibi girişimlerle saldıran dış mihraklar başarılı olamayınca bu kez ekonomi ile saldırdılar. Yumuşak karnımızdan vurdular desem abartılı olmaz. Ekonomimiz dışa bağımlı olduğu için bu sorunları yaşıyoruz...

**

Sanayi üretimi dışarıya bağımlı, tarımsal üretim her geçen gün azalıyor. Sırbistan'dan bile et ithal eden bir ülke haline geldik. Bulgaristan'dan saman, Uruguay'dan angus ithal ediyoruz. Buğdayı Rusya'dan, nohutu Meksika'dan alıyoruz...

**

Döviz kurlarının yüzde 50 oranında artması çiftçiyi de kara kara düşündürüyor. Gübrenin tonu 3 bin 500 TL'ye kadar çıktı. Önümüzdeki günlerde yani ekim döneminde bu fiyatın 4 bin TL'ye ulaşması bekleniyor..

**

Buğday, arpa, nohut, mısır ve ayçiçeği fiyatları yıllardar yerinde sayıyor. Gübre fiyatlarına müdahale edilmezse orta direk çiftçi de tarlasını terkedecektir. Çiftçi de üretim yapmazsa halimiz harap demektir...

**

Merhaba Gazetesi olarak bugüne kadar ekonomideki sorunları hep yazdık. Alanında uzman isimler hükümeti uyardı. "Rant ekonomisiyle büyüme olmaz. İnşaatla büyüme bir yere kadar" dediler. Üretime dayalı ekonomi çağrısı yaptılar. Türkiye'de 2 milyon konut fazlası var şu an...

**

Yabancıya konut satacağız diye kendimizi yırtıyoruz. Türkiye'den ev alan yabancılara oturum izni veriliyor. Afganlar, Iraklılar, Almanlar, Ruslar, İngilizler Türkiye'den ev alıyor. Bugüne kadar 20 ülke gezdim... Bizim kadar inşaat yapan bir ülke daha görmedim...

**

"Dünyada mekan, ahirette iman" diye diye dünyanın en lüks konutlarında oturur hale geldik. Bizim oturduğumuz konutlarda ne Almanlar ne de Japonlar oturuyor. En lüks arabalara biniyoruz, en pahalı telefonları kullanıyoruz...

**

Kamudaki israfa gelecek olursak, dünyanın hiç bir ülkesinde bizdeki kadar bir israf yoktur. Makam aracı saltanatı aldı başını gidiyor. Bakanlar, milletvekilleri, il müdürleri, rektörler, dekanlar ve daire başkanlarının altında son model makam araçları var...

**

Bu kadar israfa hiçbir ülkenin ekonomisi dayanamaz. 2016 yılında Almanya'da başbakanlık ofisini ziyaret etmiştik. Türkiye'deki sıradan bir il müdürlüğünün binası gibi. Çok eski bir bina... Adamlar ihtiyaç fazlasından kaçınıyor..

**

Alman milletvekiline "Almanya nasıl bu kadar güçlü bir ekonomiye sahip?" Diye sorduğum zaman bana "Doğru zamanda doğru yerde cimrilik yaparak zengin olduk" diye cevap vermişti...

**

Bu vekilin kolunda casio bir saat vardı. Telefonu da çok eskiydi. Burada çocuklara verseniz almayacağı bir telefondu. Tutumluluk yaparak, israftan kaçınarak Türk ekonomisi çok iyi yerlere gelebilirdi...

**

Doların yükselmesi şu an için siyasi bir durum. İran ve Halkbank meselesinin devamı. Fakat ekonomimizin de pamuk ipliğine bağlı olduğunu unutmayalım. Üretmiyoruz, tüketiyoruz. Her alanda tükettikçe, tükeniyoruz...

**

Evet hepimiz aynı gemideyiz. Gemi su almaya başladığı zaman uyaranlara ağır yaftalamalarda bulunanları unutmayalım. Türkiye bu krizi de yenecektir. Ekonomik krizler gelir geçer, bunu da atlatırız. Bizim düşünmemiz gereken asıl mesele sosyal sorunları nasıl çözeceğiz?

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Dr. İbrahim Büyükeken Arşivi