Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

DİSİPLİN-4- Çocukların Yaptığı Her Davranışın Mutlaka Bir Nedeni Vardır

DİSİPLİN-4- Çocukların Yaptığı Her Davranışın Mutlaka Bir Nedeni Vardır

Çocuklarımızın yanlış davranışlarını düzeltilirken onlara, çeşitli seçenekler sunulmalı. Sıkmadan, baskı yapmadan, usandırmadan vazgeçirmeye çalışılmalı. Hatta fark ettirmeden yapılabilirse bu daha güzeldir. Zannediyoruz ki; çocuğa “yapma” demek yerine alternatif koymak, seçenek sunmak daha akıllıcadır. Böylece çocuğun inadı da fark ettirmeden kırılmış olur. Mesela; “pilav mı yersin patates mi?”, “parka mı gidelim yoksa alışverişe mi?” gibi. Eğer çocukta inatçılık varsa bile bunu ona belli etmemeli, başkalarının yanında da onun inatçılığından söz etmemelidir. Aksi takdirde sizin ona yakıştırdığınız davranış(olsa bile) onun ruhuna işler. “Ben böyleyim zaten” diyebilir. Hem sonra her davranışı inatçılık olarak da değerlendirmemek lazımdır. Bazen çocuğun mantığına yatmayan davranışlar olabilir. Bunlara itiraz etti diye hemen bunu inatçılık olarak değerlendirmek uygun değildir.

Olumsuz davranışlar yaparak ilgi çekmeye çalışan çocuk, zamanla o yanlış davranışı artık hayat tarzı haline getirip, kişiliğinin ayrılmaz bir parçası hâline getirebilir. Bu yanlışı onun hayatının bir parçası hâline getirmemek için gayret edip, kararlı hareket etmeli. Çocuk kontrolden çıksa bile büyük çıkmamalıdır.
Bazen çocuklar merâkı veya ilgisi sebebiyle de yanlışlar yapabilir. Çocuğun her yeni davranışına engel olmak gerekmez. Belki iyi niyetle geliştirdiği bir davranış sizin tarafınızdan veya bir başkası tarafından yanlış bir değerlendirmeye tâbi tutulmuş olabilir. Çocukların, bizim aklımıza yatmayan davranışları yasaklanmamalı. Ebeveynler çocuklarının iç ve dış dünyalarına girerek onları anlamaya ve var olan yetenekleri keşfetmeye çalışmalıdır. Eğer bu yapılmazsa, çocuklar mevcut enerji potansiyellerini ortaya koyamazlar ve var olan kâbiliyetlerini de açığa çıkaramazlar. Nice yeteneklerin anne ve babaların yanlış tutumları sonucu gelişemediğini, ortaya konamadığını veya köreldiğini etrafımızda çoğumuz görmüşüzdür. Bu da çocuk için bir kayıp olduğu gibi toplum adına da kayıptır.
Eğer evde katı bir disiplin varsa, çocuklar ev dışında hangi ortamda bulunurlarsa orada “zincirden kurtulmuş” gibi davranışlar ortaya koyuyorlar. Maalesef okullarda böylesi davranışlara sıkça rastlanıyor. Evde ki katı disiplinde dolayı bastırılan duygular, okulda freni patlamış arabalar gibi davranış bozukluklarına yol açabiliyor. Şikâyetler veliye iletildiğinde “inanamıyorum, evde öyle sâkin öyle söz dinler ki “ diye duygularını ifade ediyorlar. Oysa çocuk ev içi şartlardan dolayı evde kendini ortaya koymaya korkuyor. Tüm birikimlerini okula saklıyor. Ben öğretmenlik hayatım boyunca bunun misallerini çokça müşahede etmişimdir. Hatta yaramaz çocukların fazla olduğu bir sınıfta yapılan anket ve diğer uygulanan rehberlik çalışmaları sonucunda öğrenciler ağlayarak şu itiraflarda bulundular: “Bizim bilgisayarımız, özel odamız her şeyimiz var, ama bizi dinleyecek anne ve babamız yok. Halbuki benim annem ve babam var ancak benimle konuşmazlar, çünkü bana ayıracak zamanları yok. Yanlarına gidip bir şey sorsam hemen azarlarlar. Sırf onlarla beraber olmak için çeşitli bahâneler bularak yanlarına gidiyor ve çeşitli şeyler soruyorum. Fakat onlar bana cevap vermedikleri gibi sorularımı önemsiz görüyorlar ve başlıyorlar yaptıklarını saymaya. Bana her şey aldıklarını, hiçbir şeye ihtiyacım olmadığını, başka çocukların aramayla bulamayacakları şeylere sahip olduğumu söylüyorlar. Biraz fazlaca konuşacak olsam odana git diyorlar. Odamdan nefret ediyorum, ben onlarla beraber olmak ve onların yanında kalmak istiyorum. Beni sevsinler, beni dinlesinler ve anlasınlar istiyorum. Onlar beni dinlemeyince bende burada taşkınlık yapıyorum. Teneffüslerde bahçede avazım çıktığı kadar bağırıyorum.” diyor. Bir başkası; “Hocam, benim annem babam ayrılar, annem boşanmış ve ben onunla kalıyorum, o kadar çok sorumluluklarım var ki artık taşıyamıyorum, babam olsaydı keşke, taşkınlıklarım hâlime isyandır.” Bu çocuklar çok haklılar lütfen ne yaptığımızın bilincinde olalım. Disiplin yapacağız diye onları bu hallere sokmayalım. Onların dünyalarına girerek onları anlamaya çalışalım. Gerekli ilgiyi gösterelim. Unutmayalım ki, çocukların bütün zararlı alışkanlıkları anne-baba ilgisizliğinden gelişir. Onlara zaman ayırmadığımız takdirde çocuklarımızla sağlıklı iletişim kuramayız. Yorgun da olsak, kırgın da olsak, sıkılsak ve usansak da onları dinleyelim. Problemlerini birlikte çözmeye gayret sarf edelim. Onlara maddî olarak her şey alıp kendilerini bir tarafa koymayalım.
Çocukların yaptığı her menfi davranışın mutlaka bir sebebi vardır. Hiçbir davranış sebepsiz gelişmez. Menfi davranış karşısında kızarak, bağırıp çağırmak, azarlamak, cezalandırmak sıkıntıyı gidermez. Problemi çözerken anne-baba ve çocuk birlikteliği şarttır. Çocuğu hiçe sayarak kendi usullerinizle yanlışı gidermek uygun değildir. Çocuğa; “fikirlerini kendine sakla” veya “ben sana fikrini sordum mu?” ya da “sen kim oluyorsun da bu konuda konuşabiliyorsun? O kadar büyüdün mü?” gibi sözler etmek, sıkça yapılan disiplin eğitimi bozukluklarıdır. Bunlar ne demektir? Bunlar ebeveyn için, çocuğun fikir ve düşünceleri önemsizdir, demektir. Asla bu şekildeki bir disiplin modeli başarılı olamaz. Tersine anne-baba ve çocuk arasında sürtüşmeler, çatışmalar çıkar. Hatta çocukların kendilerinden nefret etmesine sebep olur. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi