Dilenerek başladı, dinlenerek öldü!
Aksaray'da çalıştığım yıllardı...
***
THE IHLARA Dergisi için, Aksaray'da bulunan bölgenin en büyük Abdal Köyü'ne röportaja gitmiştim...
***
İki günde misafirleri olmuştum...
***
Kümbet Köyü geçimini, çalgıcılık yaparak sağlayan Üstad Neşet Ertaş'ın doğup büyüdüğü İbikli Köyü'nün birebir kopyası...
***
Hayatlar ve hikayeler benzer...
***
Davul ya da zurna çalamayana kız vermiyorlar... “Abdal dişirmeyi de bilmiyorsa, evini geçindiremez” diye...
Abdalların köyünde bize de davul çalmayı öğretmişlerdi..
***
Hepsi yılın yarısını gurbette geçiriyor...
***
Ayrılıklar, yokluklar ve ölümler öğünleri sanki...
***
Öyle insan sevgisiyle dolular ki, değme hümanistlere taş çıkarttırlar...
***
Çiğ köftenin içinde acı ile yoğrulan sert esmer bulğur gibiler...
***
Acı bünyelerine işledikçe kıvama geliyor zaanatları...
***
Üstadın o unutulmaz eserinde ki “Bir ayrılık, Bir Yoksulluk Bir Ölüm” gibi...
***
Bozkır'ın tezenesi, gurbetin acı çığlığı, Orta Anadolu'nun BOZLAK BEYİ telinin tınısına takıldı gitti...
***
Hepimizden bir parça koparak...
***
Kimimizden “ Zahide” yi, kimimizden “Yalan Dünya'yı” kimimizden “Tatlı dillim güler yüzlümü”, kimizden de , “Cahildim Dünya'nın renğine kandım”'ı koparıp GÖNÜL DAĞI'na gitti...
***
Aleviydi...
***
Ama hiç siyasi olmadı...
***
Belki o yüzdendir SAĞ' ı da SOL'u da hep sevdi Büyük Üstadı...
***
Geride 70 yılda bin zahmetle biriktirilen, SANATÇI EDEBİ bırakarak...
***
Kümbet'de onun çocukluğunu, oradaki çocukların gözünde görmüştüm...
***
İki gün röportaj içinde olsa birlikte yaşadığım Abdallar'dan, başarılı bir adamın çıkması için ortada çok büyük acıların yaşanması gerektiğini öğrenmiştim...
***
Neşet Ertaş'a ve onla birlikte buğün Cenab-ı Hak'a uğurladığımız, AZİZ ŞEHİTLERİMİZE rahmet diliyoruz..