Değişimi yakalamak…
Geçmişte bir çok alanda değişimler yaşanmış. Günümüz 21.yüzyılında ise hem değişim alanları, hem de değişim faktörleri farklılaşmış durumda.
Örneklersek; Savaş teknikleri, (bunun içinde savaş nedeni sayılabilecek unsurlar dahil) Eğitim-öğretim, aile hayatı, iş ahlakı, hısım -akraba eş dost ilişkileri, devlet idare anlayışı, uluslararası ilişkiler, siyaset, ticaret, beslenme, sevgi-saygı ve hatta ibadet şekli bile.
Tabiidir ki, bütün bu alanları güncellemek, geliştirmek ve gerçekleştirmek kolay olmadığı gibi kısa vadede başarılı olmak ne mümkün. Mamafih değişime ve gelişmeye karşı durmak, hem kendimize hemde geleceğimize zarar verir. Başka milletlerin başarılarını konuşur, bizler ise yerimizde sayma şöyle dursun, geriye doğru ilerlemek zorunda kalırız.
Çok çalışma gayreti içinde olurken, kalkınmanın maddi ve manevi muhteviyatını hiçbir zaman ihmal etmemiz gerekiyor. Zaten insandan istenen kal ve hal ile müspet yönde değişimidir.
Bu hususta devlet idarecileri üzerine düşen yükümlülüklerini yerine getirmeli, birey olarak bizler de yapılması gerekenleri anbean uygulamalıyız.
Aksi takdirde yetmiş yıllık mazisi olan İsrail devlet; teknolojide, bilişimde, sanayide sizi geçer, onun üretip ihraç ettiği ürünleri, istesek de istemekse de kullanmak zorunda bırakılırız. Bazen kızıp birkaç gün boykot eder, ardından kaldığımız yerden devam ederiz. Sonuçta yine onlar kazanır. Onların insanları değerli olurken, Müslümanlara tembel, beceriksiz, uyuntu gözüyle bakarlar. Müslümana da bu sıfatlar yakışmadığı gibi fıtratımıza ters düşer.
Dünya hayatında aktif ve başarılı olurken, uhrevi hayatımızı unutmayıp, kulluk görevimiz olan namazı terk etmemeliyiz.
En büyük örnek şahsiyetimiz olan Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, ezan okununca Allâh’ın huzûruna çıkacağı için âdeta hayatı durdururdu. Namazı hemen ilk vaktinde kılar, sonra da o ibadet rûhâniyeti içinde işlerine devam ederdi.
Bizler de Peygamber Efendimiz’in sünnetine uyarak günlük işlerimizi, plân ve programlarımızı namaza göre tanzim edebilirsek, ezan vakti girer girmez her şeyden sıyrılıp Rabbimiz’in huzûruna koşabilirsek -inşâallah- O’nun rızâ-yı ilâhîsine nâil oluruz. Ayrıca namaza göstereceğimiz bu îtinâ, hayatımıza da ayrı bir feyz ve rahmet olarak akseder.
Efendimiz Muhammed (sav) en çok namaz üzerine titizlikle durup; “Namaz gözümüzün nuru” demiştir.
Cumanız mübarek olsun. Allah’a emanet olunuz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.