Büyük Aileden Çekirdek Aileye Gerçek Dededen Kiralık Dedeye
Bu konu üzerinde uzun zamandan beri durmak istiyordum, bir türlü fırsat bulamamıştım. Geçenlerde bir gazetede, “Alo, kiralık dede var mı?” başlıklı bir haber, konuya eğilmeme sebep oldu. Kiralık dede arayan Danimarkalı adam, kiralık dede aramasının sebebini şöyle izah ediyordu:
“Çocukken büyükbabam ve büyükannem uzak bir şehirde yaşıyordu. Bizi ziyarete geldiklerinde ne kadar sevindiğimi hiç unutamıyorum. Herkesin bir arada oturup çay içtiği kocaman, mutlu bir aile oluyorduk. Aynı duyguyu oğlumun da yaşamasını istiyorum.”
Bizde eskiden büyük aile tipi revaçta idi. Büyükbaba, büyükanne, anne-baba aynı evi paylaşır, çocuklar dede-nine şefkat ve terbiyesinde yetişirdi. Çocuk, insan ve hayvan sevgisini, şefkat ve merhamet duygusunu onlardan öğrenirdi. Dede ve nineler de çocuklarına göstermediği sevgi, şefkat ve ilgiyi torunlarına gösterirdi. Allah, korkusu, haram-helâl duygusu küçük yaşlarda böyle bir ortamda kazanılırdı.
Bir zamanlar gençlerin ayrı bir evde yuva kurmaları meselesi, aileler arasında pazarlık konusu yapılırken, şimdi artık bunun lâfı bile edilmiyor. Her evlenen genç için ayrı bir ev açılıyor. Maalesef bu arada büyüklerle de iyi ve sıkı münasebetler kurulamıyor. Bazı kayınvalideler gelinlerini kızları, gelinler de kayınvalidelerini anneleri yerine koyamadıkları için, ayrı ev açmak zaruret halini alıyor. Bu suretle de anne-baba ve çocuklardan oluşan çekirdek aile dediğimiz aile tipi çıkıyor ortaya…
Şimdi bakıyorum yeni yetişen çocukların çoğu hırçın, acımasız, bencil, paylaşma duygusundan yoksun, istekleri yerine getirmediğinde kıyameti koparan bir halet-i ruhiye içerisinde yetişiyorlar.
“Himmete muhtaç bir dede-Gayriye nasıl himmet ede” hesabı, çoğu kendileri eğitime muhtaç tecrübesiz genç anne-baba, çocuklarını nasıl eğitecektir? Eskiden büyüklerin de gayreti ile ailede başlayan eğitim, okulda devam eder, toplumda tamamlanırdı. Şimdi ailede eğitim diye bir şey yok. Bunu beceremeyen bazı aileler bu işi, başkalarına havale ediyor. O da katiyen olmuyor. Okulda eğitim ise büyük yara aldı. Toplumun hali malum… Ortada güzel örneklerden çok, çirkin ve kötü örnekler kol geziyor… Yeni yetişen nesil de buna göre yetişiyor.
Bugün toplumdaki pek çok olumsuzluğun, huzursuzluğun, şiddetin, cinayetlerin aile içi geçimsizlik ve facialarının sebebi hep bu eğitimsizlikten kaynaklanıyor. Cezaî tedbirler de yeterli olamıyor.
Önemi sebebiyle sık sık örnek verdiğim bir husus, Osmanlı’da eğitimin 4-5 yaşlarında başlaması meselesidir. Biz bunu Cumhuriyet’le birlikte 7-8 yıla çıkardık. Ama Batı, bu 3-4 yıllık kaybın insan hayatında telafi edilemeyecek zararlara sebep olduğunun farkına vardı. Ve hemen ilkokul öncesi eğitimi devreye soktu. Şimdi biz de bunu Batı’dan görüp taklit etmeye başladık. Fakat hâlâ çok gerilerdeyiz. Geçmişimizdeki değerlere dönüp bakma büyüklüğünü bir türlü gösteremiyoruz. Batı, keler deliğine girse biz de girmeye çalışıyoruz. Yarın modaya uyup kiralık dede ararsak şaşmayın.
Şimdi dede ve nineler, 4-5 odalı lüks dairelerde veya villalarda kendi başlarına yaşıyor. Tam torun, torba ile yaşanacak zaman, ama heyhat… Günümüzde sadece ebeveyn ve çocuklar arasında değil, bütün akrabalar arasında münasebetler gevşedi. İslâm’ın sıla-ı rahim üzerinde ısrarla duruşunun bir sebebi varmış. Şimdi daha iyi anlaşılıyor.
Artık büyük aile tipine geri dönemeyeceğimize göre, gençlere tavsiyemiz şu olacaktır: Aile büyüklerinin kıymetini bilelim, çocuklarımızı onların sevgi ve şefkatinden mahrum etmeyelim, onların velinimetimiz olduğunun farkında olalım. Dinimiz de, insanlık da, akl-ı selim de bunu amir değil midir?
Meram’daki evim Huzurevi’ne yakın olduğu için zaman zaman huzurevi sakinleri ile sohbet ettiğim olur. Ora sakinlerinin çoğunun oğulları ve kızları var. Toplum âdeta kabuk değiştiriyor. Pek çok hususta geldiğimiz noktayı anlamakta zorlanıyorum.
Hoşa kalın…
“Çocukken büyükbabam ve büyükannem uzak bir şehirde yaşıyordu. Bizi ziyarete geldiklerinde ne kadar sevindiğimi hiç unutamıyorum. Herkesin bir arada oturup çay içtiği kocaman, mutlu bir aile oluyorduk. Aynı duyguyu oğlumun da yaşamasını istiyorum.”
Bizde eskiden büyük aile tipi revaçta idi. Büyükbaba, büyükanne, anne-baba aynı evi paylaşır, çocuklar dede-nine şefkat ve terbiyesinde yetişirdi. Çocuk, insan ve hayvan sevgisini, şefkat ve merhamet duygusunu onlardan öğrenirdi. Dede ve nineler de çocuklarına göstermediği sevgi, şefkat ve ilgiyi torunlarına gösterirdi. Allah, korkusu, haram-helâl duygusu küçük yaşlarda böyle bir ortamda kazanılırdı.
Bir zamanlar gençlerin ayrı bir evde yuva kurmaları meselesi, aileler arasında pazarlık konusu yapılırken, şimdi artık bunun lâfı bile edilmiyor. Her evlenen genç için ayrı bir ev açılıyor. Maalesef bu arada büyüklerle de iyi ve sıkı münasebetler kurulamıyor. Bazı kayınvalideler gelinlerini kızları, gelinler de kayınvalidelerini anneleri yerine koyamadıkları için, ayrı ev açmak zaruret halini alıyor. Bu suretle de anne-baba ve çocuklardan oluşan çekirdek aile dediğimiz aile tipi çıkıyor ortaya…
Şimdi bakıyorum yeni yetişen çocukların çoğu hırçın, acımasız, bencil, paylaşma duygusundan yoksun, istekleri yerine getirmediğinde kıyameti koparan bir halet-i ruhiye içerisinde yetişiyorlar.
“Himmete muhtaç bir dede-Gayriye nasıl himmet ede” hesabı, çoğu kendileri eğitime muhtaç tecrübesiz genç anne-baba, çocuklarını nasıl eğitecektir? Eskiden büyüklerin de gayreti ile ailede başlayan eğitim, okulda devam eder, toplumda tamamlanırdı. Şimdi ailede eğitim diye bir şey yok. Bunu beceremeyen bazı aileler bu işi, başkalarına havale ediyor. O da katiyen olmuyor. Okulda eğitim ise büyük yara aldı. Toplumun hali malum… Ortada güzel örneklerden çok, çirkin ve kötü örnekler kol geziyor… Yeni yetişen nesil de buna göre yetişiyor.
Bugün toplumdaki pek çok olumsuzluğun, huzursuzluğun, şiddetin, cinayetlerin aile içi geçimsizlik ve facialarının sebebi hep bu eğitimsizlikten kaynaklanıyor. Cezaî tedbirler de yeterli olamıyor.
Önemi sebebiyle sık sık örnek verdiğim bir husus, Osmanlı’da eğitimin 4-5 yaşlarında başlaması meselesidir. Biz bunu Cumhuriyet’le birlikte 7-8 yıla çıkardık. Ama Batı, bu 3-4 yıllık kaybın insan hayatında telafi edilemeyecek zararlara sebep olduğunun farkına vardı. Ve hemen ilkokul öncesi eğitimi devreye soktu. Şimdi biz de bunu Batı’dan görüp taklit etmeye başladık. Fakat hâlâ çok gerilerdeyiz. Geçmişimizdeki değerlere dönüp bakma büyüklüğünü bir türlü gösteremiyoruz. Batı, keler deliğine girse biz de girmeye çalışıyoruz. Yarın modaya uyup kiralık dede ararsak şaşmayın.
Şimdi dede ve nineler, 4-5 odalı lüks dairelerde veya villalarda kendi başlarına yaşıyor. Tam torun, torba ile yaşanacak zaman, ama heyhat… Günümüzde sadece ebeveyn ve çocuklar arasında değil, bütün akrabalar arasında münasebetler gevşedi. İslâm’ın sıla-ı rahim üzerinde ısrarla duruşunun bir sebebi varmış. Şimdi daha iyi anlaşılıyor.
Artık büyük aile tipine geri dönemeyeceğimize göre, gençlere tavsiyemiz şu olacaktır: Aile büyüklerinin kıymetini bilelim, çocuklarımızı onların sevgi ve şefkatinden mahrum etmeyelim, onların velinimetimiz olduğunun farkında olalım. Dinimiz de, insanlık da, akl-ı selim de bunu amir değil midir?
Meram’daki evim Huzurevi’ne yakın olduğu için zaman zaman huzurevi sakinleri ile sohbet ettiğim olur. Ora sakinlerinin çoğunun oğulları ve kızları var. Toplum âdeta kabuk değiştiriyor. Pek çok hususta geldiğimiz noktayı anlamakta zorlanıyorum.
Hoşa kalın…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.