Bütün genellemeler yanlıştır.”
İronik bir genelleme… Bir o kadar da, gerçeğe dair bir sezgi barındırıyor bu cümle, kendi içinde. Genellikle genelliyoruz, evet.
İçinde mutlaka yüksek dozda ayrımcılık barındıran, ezbere düşürüp zihin aktivasyonunu yavaşlatıp bulandıran bir iştir, genellemek. “Şuranın insanı böyledir, oranınki şöyledir.” deyivermek. İnsana yakışmayan bir kolaycılık ve üşengeçliktir. Ayrımcılık ise zaten başlı başına bir insanlık suçudur. Asıl değinmek istediğim konu da zaten budur ama öncelikle biraz avukatlığını yapıp hak vermek ve maruziyetten yana bir pay çıkarmak lazım belki, genelleme’ye.
“Sarışınlar, huy bakımından yana böyle özellikler taşırken, esmerlerin şöyle tarafları vardır.” Diyebilecek kadar geniş çerçeveli, bu denli laçka ve bollaşmış, oldu bittiye getiren ve bu denli kabaca bir bakışla, gerçeğin detaylı nüanslı yapısının görülebileceğine inanan bir doğası var, genellemenin.
Yalnız dedim ya, bunu yapan kişiye de, kızmamalıyız, belki de. Onu mazur ve haklı gösterecek çok şey var çünkü. Hayat bir kere, başlı başına, akıl almaz ve baş döndürücü bir bilgi tasallutu ve veri akışı… Kafamızı nereye çevirsek, yeni karşılaştığımız bir durum, olay ya da insan… Oysa, insan aciz ve ölümlüdür. Onca şeyi tanıyıp bilecek, yaşayıp özümseyecek kadar gücü de yok, vakti de. Bilgiye karşı bunca merak ve açlık da varken, bu zorunlu cehaleti, genelleme yapmaya mecbur bırakıyor insanı. Klasörlemeyip de ne yapsın, altından asla kalkamayacağı bunca ‘hayat’ karşısında çaresizce ezilen insan? ‘Şu şöyledir ve bu da böyledir’ şeklindeki kesin yargılı cümleler, hayat kurtarıp zamandan kazandırıyor. Yanlış ya da doğru ama en baştaki cümleye belki şöyle mukabele edebiliriz o halde: “Bütün genellemeler, ihtiyaçtandır.”
Yine de, asla aklanamayacak bir insanlık utancı da vardır, genellemelerin içinde. İçinde ya da dirsek temasında… Bundan da son derece rahatsızım, ki geldik işte esas mevzuya: ayrımcılığa. En namlısından bir ayrımcılık ve insanlık suçundan örnek vermemi isterseniz, işte buyurun size, herkesin muhakkak duyduğundan emin olduğum o cümle: “kadın şoför, kaza yaptı”. Genellemesi de şu: kadınlar ZATEN kötü sürücülerdir. Evet, genellemeye karşı tutulan bir bağlılık yemini ve o ‘zaten’e gösterilen kör sadakat yüzünden ya bir şoför kaza yapar, ya da, kadın bir şoför… Kaza yapmakla cinsiyetin ne gibi bir alakası olabilir, diye sorulacak olsa, elbette ki bir cevap alınamaz ama ‘kadınların ‘zaten’ kötü sürücüler oldukları’ genellemesi, bir örümcek ağı gibi beyni sarıp kuşatmışken, zaten akıl ve mantığın da eli kolu biraz bağlanmıştır.
Tek bir örneğin, yazının yarısına yakınını kaplamasından hiç de rahatsız değilim çünkü ayrımcılığın her türlüsüne -ırk, renk, milliyet, cinsiyet, vb- karşı, sesimizi ne kadar yükseltsek az kalır diye düşünürüm hep. Ve belki bir yönüyle aklanabilecek şu genelleme yapma hastalığının yüz karası bir tarafı da, her zaman ayrımcılığa bakıyor, işte. Kadın şoför örneğini, ne yazık ki ama ne yazık ki, alıp her düzleme uyarlayabilirsiniz. ‘Araplar tembeldir, Almanlar çalışkandır; başak burçları titizdir ama kovalar öyle değildir, vs” ayrımcılık diz boyu. Öte yandan, şahsen oldukça pasaklı ve dağınık bir başak burcuyumdur. Ee, ne olacak şimdi?
Velhasılı kelam, genellemelere sıcak bakabilirdim, eğer ayrımcılığa karşı işveli bir şekilde göz kırpmasalardı. Ama söyleyin, ayrımcılığı nasıl ve nereye kadar affedebiliriz ki? Hakkı yenen ve ahı alınan, her zaman olağan şüpheli ve sabıkalı gözüyle bakılan sınıflara, mesela kadın şoförlere, tembel Araplara ve daha nicelerine karşı, büyük bir özür ve af dileyiş borçluyuz, herhalde.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.