Bugün Yaşanan Gerilim
Son zamanlarda hükümet ile cemaat arasında yaşanan gerilim ülke insanı olarak bizleri derinden üzüyor ve yaralıyor. Genelde yazılarım eğitim ağırlıklı toplumsal meseleleri incelemek olmasına rağmen içimizi sızlatan hadiselere siyasi de olsa kayıtsız kalamıyoruz. Aslında toplumu rahatlatmak adına bir kelime bile etsek iyi olur kanaatindeyiz ve bu yazıyı da ayni amaçlarla yazıyoruz.
Demokratik ve laik olduğunu her fırsatta dillendiren hükümetin herhangi bir dini guruba yahut herhangi bir ideolojiye yakın durması, onlarla diğerlerinde daha fazla dayanışma içinde olması aslına uygun olmayan bir çerçeve idi. Uzun zamandır bu yanlış birlikteliğin yara-bere izleri açıktan hissedilmekteydi. Dershanelerin kapatılması olayıyla artık bıçak kemiğe dayanma noktasına geldi ve nihayet bu sıkıntılı süreç 17 Aralık’ta hükümeti ve arkasında ülkeyi derinden sarsacak yanlış algıların kucağına bırakıverdi.
Bu saatten sonra cemaat ve destekçi medyası tarafından topluma lanse edilen hiç olmayacak haksız ithamlar, yalanlar, yakışıksız iftiralar, karalama kampanyaları, yürek yaralayıcı ifadeler, yersiz konuşmalar hatta sosyal medyada küfürler havada uçuştu. Bunlar gerçekten bir Müslüman’a yakışmayan davranışlardır. Bu işleri gerçekleştirenlerin dini bir cemaat olması bilhassa da cemaat liderinin bu yanlışlıkları teşvik edici pozisyona girmesi sade bir mümine dahi yakışmayan bir tavır olduğu kanaatini taşıyoruz. Şimdiye kadar meşru hükümete bu denli alenen karşı çıkan, ülkesinin başbakanıyla uzaktan ağız dalaşı yapan başka bir dini lider tanımıyoruz. Doğrusu biz şimdiye kadar çok dini liderler, hoca efendiler gördük ama hiç birisinin bir mümin kardeşi için beddua ettiğine şahit olmadık. Siz şahit oldunuz mu? Ne kadar günahkar olursa olsun bir mümin başka bir mümin kardeşi için daima dua eder. Hele de bu kişi peşinden milyarlarca insanı sürükleyebilecek konumda birisi ise sözlerini kimseyi kırmayacak, incitmeyecek şekilde itinayla seçmesi gerekir. Büyüklere düşen aradaki kırgınlıkları giderici, ortalığı yatıştırıcı konuşmalar yapmak, hoşgörülü tavırlar sergilemek (yalnızca Yahudilere ya da farklı görüştekilere hoşgörü değil ayni hoşgörüyü Müslüman kardeşine de göstermeli), polemiğe sebep olacak davranışlardan kaçınmak olmalıdır. Biz şimdiye kadar hep bu görüşü benimsedik. Burada bizleri hakikaten hayrete düşüren haller ortaya konmakta. Hatta son zamanlarda bu kadar yanlışın doğruluğunu onaylatmak için bir de sulh ve rahmet Peygamberi efendimiz aleyhisselâm’ın mübarek ruhları dahi incitilmekte. Olayda ne sulh var ne de rahmet…
Hükümet ve cemaat arasındaki bu son derce yakışıksız ve isabetsiz kavgadan kazanan çıkmaz. Yanlışlar anlamsızca sürdürülemez. Hiç mi cemaate yakın liderine ulaşabilecek akli selim sahibi kimseler çıkmıyor aklımızın dahi kabul edemeyeceği bu hata üzerine hata yapılan durumlar sergileniyor. Bu yanlışlıklar zinciri içerisinde iki taraf birbirini ajanlıkla suçluyor. Yıllardır cemaat liderinin Pensilvanya’da bulunması hasebiyle kendisine Amerikan ajanı suçlaması yapılıyordu şimdi bunlara CIA’nın yanında bir de MOSSAD ajanlığı eklenerek itham ediliyor. Cemaat de kendi gibi düşünmeyenleri derhal İran ajanlığı ve Şialıkla suçluyor. Bu densizliklerin icra edilmesi ve artarak devam ediyor olması meseleyi çözmeyi daha da güçleştiriyor. ‘Haksız olan saldırganlaşır’ düsturundan hareket edilerek cemaat içindeki bazı aydın geçinen bilim adamları dahi parti kapatılmasını teklif edebilecek kadar kendilerini ucuz kahraman olarak ortaya koyuyorlar. Kim bilir daha ne akıl almaz yanlışlara imza atılacak! İnşaALLAH öyle olmaz da hatalar biran önce anlaşılır ve giderilir.
Bütün bu saldırgan menfi davranışlar karşısında hükümet elden geldiğince sakin ve serinkanlılıkla hareket ederek kendine güvenli hareket etmeye çalışıyor üç beş yakışıksız sözler edilse de genel yaklaşım cemaate göre daha tutarlı. Devlet adamı olma vakarı taşınmalı elbette. İşe yaramayanı at çöpe olmaz. Zararın neresinden dönülse kardır. Ancak zararlar o kadar çoğaldı ki o zararların başkalarına zarar vermemesi için mutlaka bir şeyler yapılması lazımdı. Hükümetin acilen aldığı tedbirler bu kabildendi. Bunlar tabi bazı mağduriyetlere yol açmıştır. Ancak yapılan yanlışlıkların da bir bedel ödemesi olacağı önceden hesap edilip ona göre davranışlar sergilenmeliydi.
Bugün var olan hükümetin temsil ettiği misyon; Anadolu insanının yıllardır özlemle beklediği kendi ana değerlerinin önemsendiği, dini hayatına karışılmadığı, kültürün ve inançlarının küçümsenmediği, tercihlerine saygı gösterildiği bir anlayışa sahip olmasıydı. Bu sebeple hükümet partisi halk arasında muhteşem bir teveccüh gördü. Her ilde ya birinci parti oldu ya da ikinci. Hükümet icraatıyla, fikriyle-zikriyle Türkiye halkının ana fikrini temsil ediyordu. Hükümetin hemen her neferi halk adamı olarak halkın arasında oldu, halkla kucaklaştılar, yılmadan be necip millete hizmet ettiler. Halk da cemaatin hükümete yaftaladıklarına inanmadı, hükümeti ve liderini desteklediler.
Bu tasvibi mümkün olmayan yanlışları herkesin sağduyuyla, serinkanlılıkla değerlendirmesi lazımdır ama pek tabiî ki herkes kendi aidiyet duygusuyla ve kendi değer yargılarıyla hadiseleri değerlendiriyor, bu çok normaldir. Fakat objektif bir bakış açısıyla tarafgirlik yapmadan değerlendirmek en doğru olandır. Bizim yazımız da inşaALLAH bu kabildendir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.